İçselleştirme (Internalization), İşaret ve Sembol Aracılığı (Semiotic Mediation), Decontextualization

Vygotsky, hem kültürün hem de bilişin semiotik olarak aracılık ettiğini (semiotically mediated), yani işaretler (signs) ve sembollerle dışa vurulduğunu ve şekillendiğini ileri sürer. Araçlar (tools, implements) fiziksel dünyadaki materyalleri şekillendirmede nasıl kullanılıyorsa, psikolojik araçlar (işaretler, signs) düşünceyi şekillendirmede içsel olarak kullanılır. Bilişsel gelişim, kültürün psikolojik araçlarının, özellikle dilin, çocuk tarafından internalize edildiğinde ve paylaşıldığında meydana gelir. Vygotsky, represantasyonel sistemi ve sosyal işlemleri araştırmış ve konuşmanın içselleştirilmesi üzerinde durmuştur. Tersine Piaget, çocuğun fiziksel gerçeklikle etkileşimi üzerine odaklanmıştır. Bu durum Piaget’i nesneleri ele almada represantasyonel sistemin araştırmasına yöneltmiştir. Vygotsky’e göre içselleştirme, dışarıdaki bir işaret üzerine içsel kontrol kazanma işlemidir, daha basitçe, yaşanmış tecrübelerin içsel anlam kazanmasıdır. Gelişimsel geçişler semiotik aracıların formundaki değişikliklerle gelişir.

Vygotsky’e göre her insan biyolojik olarak temel (elementary) mental proçesler (bellek, dikkat,..gibi) ile doğarlar. Örneğin, temel (elementary) dikkat, uyarana bağlıdır ve çevreden gelen işaretle otomatik olarak yanıt verir. Daha yüksek seviyedeki, istemli (voluntary) dikkat, semiotik olarak aracılık eder ve içsel konuşma ile düzenlenir, seçicidir ve o kişinin kendi çabası ile aktive edilir. Aynı şekilde temel, bütüncül (holistic), bütüncül algı (integral perception) daha yüksek düzeyde sıralı (sequential) analitik algı (analytic perception)’a dönüşür. Benzer şekilde, “mantıksal problemlerin represente edilmesi ve dilin içselleştirilmesi ile” erken bellek (early memory), mantıksal (logical memory) bellek olur.

Yüksek mental işlevler, aracılık yapan araçların (mediational means) decontextualization’nına göre ilkel (rudimentary) ve gelişmiş (advanced) olarak ikiye bölünür. Dekontextualizasyon, basitçe, herhangi bir ortamdan ya da refere edilenden (referent) bağımsız olarak kültürel işaretleri kullanma kapasitesi anlamını taşır. Örneğin bir çocuk saymayı öğrendiğinde, bunu sadece belli şeylerle yapabilir, sayılar (araç olarak kullanılan araçlar, mediational means) somut olarak refere edilen bir şeyler olmadığında ele alınamaz. Bu, ilkel yüksek işlevlerdir. Çocuğun 2+2=4 yaptığını anlayabilmesi için, sayıları dekontekstualize etmesi (ayrıştırması); sayılan sayılardan bağımsız hale getirmesi, gereklidir. Dekontekstualizasyon, yüksek mental işlevlerin gelişmiş (advanced) formlarını kazanmasını sağlar; halkın öyküsünde ise bu, sosyokültürel değişiklik olasılığını meydana getirir.

Yüksek Düşünce (Higher Thought): Sosyal Konuşma, İçsel Konuşma, Metakognisyon

Vygotsky, bilişte bir araya gelmeden önce düşünce ve konuşmanın bağımsız orjinleri olduğuna inanır. Yaşamın ilk iki yılında, çocuklar sosyal temas sağlamak ve emosyonel durumlarını göstermek için ses çıkarırlar. Buna sıklıkla “preentellektüel konuşma” (“preintellectual speech”) denir. Bu dönemde, çocuklar dil aracılık etmeksizin bazı problemleri çözebilirler ve amaca yönelik davranabilirler- “konuşma öncesi düşünme” (preverbal thought). Bununla birlikte çocuk kısa sürede “gramer ve mantıksal formları” kazanır. Formlar çocuğun problem çözme aktivitesi ile paraleldir, ancak sistematik ya da yararlı bir tarzda değildir. Bu egosenrik konuşma (egocentric speech, başkalarına yönlendirilmemiş konuşma), sosyal konuşmadan iç konuşmaya geçişte bulunur. Çocuk dili kullanmaya başladığında gelişir ve problem çözmeye yardımcı olur.

Başka bir deyişle dilin içselleştirilmesi metakognisyona –düşünme hakkında düşünmeye- neden olur. Bu şekildeki yüksek düşünceler, belli bir durumda kişinin problem çözme yeteneğini nasıl kullandığını yansıtır.

Vygotsky içsel konuşmanın yüksek düşüncenin temelini oluşturduğuna inanmıştır. Örneğin bir çocuk yap-bozu çözerken, kendi kendine “bu parça nereye uyar?” diye konuşur. Bu şekilde çocuk kendini probleme yöneltir. Hiç şüphe yok ki, çocuğa dışarıdan benzer şekilde “sosyal konuşma” yapan bir yetişkin oldukça yardımcıdır. İçsel konuşma – metakognitif kendi kendine konuşma anlamında- problem çözmeye ve bilişsel davranışsal değişime aracılık eder.

Sosyal konuşmanın (social speech) erken dönemde işaret edici (indicative), geç dönemde ise sembolik işlevi vardır. İşaret edici konuşma oldukça ortama bağlıdır (contextualized); erişkin çocukla paylaştığı ortamda çocuğun dikkatini çekerken; çocuk, erişkin, obje hepsi fiziksel olarak varolmalıdır. Tersine, sembolik konuşma, bir objenin özelliklerini soyutlar/çeker (abstracts) (decontextualize); böylece diğerleri ile kategorize edilebilir. Daha fazla soyutlama ile kategoriler arasında ilişki kurulur ve bu şekilde bu süreç devam eder. Vygotsky bu becerilerin nasıl geliştiğini anlamak için, farklı yaşlardaki çocuklara küplerle düzenleme görevini uyguladı. Farklı renkleri, biçimleri ve hacimleri olan küplerin, belli kategorilerinin altına anlamsız bir kelime yazdı. Bir tanesinin altını üstüne getirdi ve altında aynı kelimenin yazdığını inandıkları küp kategorilerini düzenlemesini istedi. Her çocuk görevi tamamladığında, çocuğa seçilmemiş bir parçanın altını gösterdi; bu parçanın üstünde aynı kelime olmasına karşın kategorizasyon bir şekilde farklı idi, ya da seçilene benziyordu (kategerizasyon aynıydı) ancak farklı kelime yazıyordu. Daha sonra çocuğa tekrar denemesini sordu. Vygodsky, küçük çocukların daha acayip, organize olmayan düzenlemeler yaptığını; daha büyük çocukların daha karmaşık olan, açıkça küpler arasında ilişki bulunan, ancak “mantıksal” olmayan düzenlemeler yaptığını; en büyük çocukların ise genelleştirme (generalization) ve ayrıştırma (decontextualization) ile gerçeğe uygun olan kavramlar şeklinde düzenleyebildiklerini belirlemiştir. “Yüksek, insana özgü psikolojik sosyal etkileşim ancak düşüncenin gerçeği genelleşmiş bir şekilde yansıtmasıyla mümkün olur. Genelleştirme’nin gelişim dönemleri sosyal etkileşimin gelişme dönemleri ile doğrudan bağlantılıdır.

İç konuşma ve dekontekstualizasyon bilişi oluşturur ya da değiştirir. Çocuk, internalizasyon, dekontekstualizasyon ve genelleştirme ile bilişi üzerine kontrol kazanır. Giderek düşündüğünün ve problem çözdüğünün ve başkalarının da bunları yaptığının (Theory of Mind) farkına varır. Bu farkındalık bilişsel kontrolü, etki ve etkinliği arttırır. Kültür ile daha karmaşık bir şekilde etkileşirken, bilgisini arttırır ve bilişsel olarak gelişir.

Yakın Alan Gelişimi (The Zone of Proximal Development)

Çocuklar bir sorunla karşılaştıklarında yetişkinler onlara yardım ederler. İçselleştirme, ancak iç konuşma ile, çocuğun bir daha aynı sorunla karşılaştığında sorunun çözümünü mümkün kılar. Genelleştirme ise benzer sorunlara benzer şekilde yaklaşmayı sağlar. Vygotsky’ye göre, çocuğa bir sorunun çözümü öğretilirken, interpsikolojik bir alana (interpsychological space) ihtiyaç vardır. Erken dönemlerde öğrenmenin gerçekleştiği interpsikolojik alan ortama-bağlı (context-bound) ve informaldir; daha sonraki dönemlerde çocuk dili anlamaya başladığında öğrenme daha formal ve ortamdan ayrışmıştır (decontextualized); okul dönemlerinde yapılanmış olabilir.

Bağımsız olarak problem çözmenin belirlediği gerçek gelişim seviyesi ile yetişkin ya da kapasitesi iyi olan bir akranın rehberliği altında problem çözmenin belirlediği potansiyel gelişim arasındaki farka Yakın Alan Gelişimi (the zone of proximal zone) denir.

En başarılı anneler çocuğa yerinde müdahale edenlerdir. Çocuk sorun karşısında başarısız olunca bir parça yardım eder, başarılı olmaya başlayınca da ona fırsat tanır. Yetişkinler çocuklarına problemi çözmede sistematik bir strateji ile yardım ederler. Örneğin ceketini unutan çocuğa babası son olarak onu nerede bırakmıştın hatırlamaya çalış der.

Dil ve Bilişsel Gelişim

Katherine Nelson (1996), bilişsel gelişimin tüm teorilerinin dilin önemini yeterince vurgulamadığını ileri sürer. Nelson, iletişim ve represantasyon arasında ciddi bir ayırım yapılmasının yanlış olduğunu savunur.