GELİŞİM
Gelişim terimi bir sistemin yapısal ve işlevsel karmaşıklığının belli bir sıra içinde artmasını tanımlar. Yapılar (structures) söz konusu olan herhangi bir davranışın organizasyonel özelliklerinden çıkarılır, bu organizasyonal özelliklerin sistematik olarak yaş ile değiştiği düşünülmektedir. Heinz Weller (1948) gelişimi differansiasyon ve integrasyonun (ya da koordinasyonun) değişimi olduğunu ileri sürmüştür.

Algılar ve semboller içselleştirilir; mental representasyonal yapılar olarak içsel bir şekilde yeniden şekillenir.Representasyonlar çocuğun dış dünya ile iletişim kurmada kullandığı içleştirilmiş şemalardır ya da referans çatılarıdır (frame of referance). Kurallar, kavramlar, hayaller, analojiler, mantık ya da nöronal bağlantılar şeklinde olabilir. Basit represantasyonlar daha kompleks düzenlemeleri yapmak üzere birleşirler, sırasıyla differansiye olup daha kompleks ve integre yapıları oluştururlar, böylece daha sonra gelen input’un seçimini ve ele alınmasını etkilerler.



Bilişsel Gelişim

Bazıları kognitif gelişimi bilgiden bağımsız olarak işlem hızının ve mental aktivitenin karmaşıklığının artması olarak görürlerken, bazıları ise bilginin kognitif gelişimi belirleyeceğine inanırlar. Bazıları kognitif gelişimi açıklamaya affektide dahil ederler, bazıları ise etmez. Bazıları (Piaget) içsel, formal, kendi kendini yapılandıran düşüncelerin gelişimine değinir, bazıları ise (Vykotsky) dışsal-sosyal etkileşimsel alışverişin önemini vurgular. Bazıları bilişi alana özgü (domain specific) görür. Örneğin Haward Gardner bilişin müzik, mantık, sözel, uzaysal, kinestetik, intrapersonel, interpersonel, gibi farklı alanları olduğunu (“intelligences”) ileri sürer. Bilişi alana özgü görenler genellikle nativist bir yaklaşım içindedirler; kognitif yetiler doğuştandır, gelişim biyolojik olarak belirlenir, tecrübelerle özgülleşmiş işlem ünitesi (modül) çok az etkilenir. Tersine Piaget ve Vygotsky bilişi alana genel (domain-general) olarak görürler, bu tüm aklın zenginliğidir. Bu constructivist ( ya da constructionist) görüşe göre çocuk tecrübeleri yaşadıkça gelişim içsel olarak inşa edilir.

KOGNİTİF ALANLAR: GELİŞİMİN ÖZGÜLLÜĞÜNE KARŞI GENELLİĞİ

Alan (domain) özgül bir bilgi alanında (dil, sayılar...gibi) sürdürülen bir dizi represantasyonlardır. Module bilgiyi ve bilginin hesaplanmasını (işlenmesini) içeren bilgi işleme ünitesidir. Bilgi işlemede genel bilgisayar modeline benzeyen bir merkezi işlem ünitesi (central processing unit, CPU) söz konusudur. CPU, çok çeşitli amaçların hesaplanmasının gerçekleştirilmesinde (işleminde) kullanılabilir. Aynı CPU, yüklenen programa göre, örneğin bir grafik programını ya da bir kelime işlem programını çalıştırabilir. Eğer her bir uygulamayı bir bilgi alanı olarak tanımlarsak, bilgisayarın işletim sistemi alana-genel iken, her bir program uygulaması ise alana özgüdür. Her bir programın uygulaması, bir modülün bilgi içeren inputu, bir imaja, grafiğe, yazıya çevirmesi gibi kendi alanına ait represantasyonlara dönüştürmesidir. İnsan bilişinde, modüller nöronal ağların (networks) alt gruplarıdır. Genetik olarak farklı bilgi girdilerine göre yapılandırılmışlardır (ör. dil, matematik bilgisi). Bu görüşün güçlü bir şekli, modüllerin ilgili nöronal mekanizmalarda doğuştan, otomatik, bilinç dışı olduğudur. Modüllere kognitif olarak girilemezler. Yani aklın diğer parçaları bir modülün içsel çalışmasına giremez ve bu çalışmayı etkileyemez, ancak output’u etkileyebilir. Input sistemleri (modüller) değişmez ve akıl dışıdır (unintelligent). İşlem sistemi ve programın tümü kişinin kognitif mimarisini (cognitive architecture) meydana getirir.

KOGNİTİF GELİŞİMDE ALTI TEORİ

Sternberg ve Berg kognitif gelişimde 6 teorinin ortaya çıktığını ileri sürer:

Piagetian
Contextualist ya da sosyokültürel (Vygotsky)
İnformation processing (IP)
Neo-Piagetian
Bilgi temelli (Knowledge based)
Psikometrik
JEAN PİAGET: CENOVA EKOLÜ



Kalıtım ve “İşlevsel Değişmezlik”
Özgül kalıtım türün her bir örneğine türe özgü bir tarzda işlev ile uyumlu bir ortak fiziksel araç (apparatus) verir. Genel kalıtım Piaget’in tanımladığı işlevsel değişmezlikleri (functional invariants): organizasyon ve adaptasyon’nu meydana getirir.

ORGANİZASYON: ŞEMALAR VE YAPILAR

Piaget, insanların MSS’ne ne alınırsa alınsın organize etmeye doğuştan bir yatkınlığı olduğunu ileri sürmüştür. Bunu yaparken kişi şema’ları inşa eder; “şemalar bazı genelleşmiş durumların içsel represantasyonlarıdır, organizma bu şekilde benzer durumlarda koordine bir tarzda davranabilir”. Şemalar daha ayrıntılı mental yapıları meydana getirebilmek için birleşirler.



ADAPTASYON: ASSİMİLASYON, AKOMODASYON, EQUILIBRASYON (DENGELEME)
Adaptasyon, assimilasyon ve akodomasyon olarak iki tamamlayıcı sürece bölünebilir. Bu şekilde organizma hem yeni bilgiyi oluşturur hem de yeni bilgiye uyum sağlar. Assimilasyon sırasında, organizma kendisinde zaten var olan şemalar doğrultusunda yeni uyaranı organize ederek uyum sağlar. Yeni bir uyaranın şemayı genişletmesi ya da organizasyonel yapısını değiştirmesi durumunda ise akomodasyon meydana gelir. Tutma şeması olan bir bebek çevresindeki herşeyi tutmaya çalışır, bu durum, yeni karşılaştığı objeleri “şeyler tutulur” şeklinde assimile ettiğini gösterir. Aynı zamanda farklı boyut ve şekildeki objeler nedeniyle çeşitli şeylerin tutulabilmesi için şemanın genişlemesi ve farklılaşması gereklidir ki, bu akomodasyondur. Yeni bir denge, yeni bir bilgi, meydana getirilene kadar bu süreçler birlikte çalışır. Yeniden dengeleme eğilimi equilibrasyon’dur; her bir dönemde (stage) gelişimsel geçiş süreçlerinin temelini oluşturur. Bu durum bilginin inşa edildiği ve daha sonra yeniden inşa edildiği dialektik bir süreçtir.

Piaget’in gelişimsel basamakları

Piaget, kognitif gelişimi yapısal değişikliklerin ilerlemesi olarak tanımlar. Çocuk sürekli olarak asimilasyon ve akodomasyon ile olaylara uyum sağlar ve olayları organize eder. Şemalar inşa edilir, genişletilir, birleştirilir ve koordine edilir; bu şekilde daha karmaşık ve ayrıntılı yapılar oluşturulur. Bu yapılar son olarak tümün yapısını (structure of the whole) oluşturur; her dönemde, bu yapılar bilginin her alanındaki tecrübeleri organize eder. Bu süreçler 4 dönemde tekrar edilir. Dönem geçişleri, bilişsel yapının niteliksel değişimidir.



SENSORİOMOTOR DÖNEM (DOĞUMDAN 18-24. AYA KADAR)

Bebeğin ilk tecrübelerini organize etmesi için ilk stratejiler tutma ve arama gibi doğuştan olan reflekslerdir. Bu dönemde bebek, reflekslerini kendisinin yarattığı aksiyon şemalarına dönüştürür. Bununla birlikte sensoromotor biliş hala nonrepresantasyoneldir. Çevre sadece duyu ve motor sistemlerle değerlendirilir ve sadece çevre üzerinde çalışılır. Bu dönemin sonunda mental represantasyonların oluşumuyla düşünce açısından fizikselden psikolojik temele geçiş mümkün olur.

Reflekslerin şemalara dönüştürülmesi (tutma refleksi®şeyler tutulabilir), asimilasyon ve akamodasyon ile uyum artar. Yaşamın ikinci ayında, bebeğin kendi vücudunda edindiği geri bildirimler ile basit şema’lar oluşur. Örneğin parmak emme doğuştan var olan bir davranış olsa da, şimdi amaçlı (intetional) bir şekilde tekrar edilmektedir. Piaget bu ilk şemalara birincil döngüsel tepkiler (primary circular reactions) adını vermektedir. “Birincil”dir çünkü bebeğin kendi vücudunu içerir, “döngüsel”dir çünkü aksiyon-reaksiyon halkası tamamlanmıştır. İlk yılın ortalarında bebek çevre ile aynı tarzda ilişki kurmaya başlar ve ikincil dögüsel tepkileri (secondary circular reactions) meydana getirir. Bu şekilde iki şemanın koordinasyonu mümkün olur. Örneğin bakma ve tutma. İlk yılın sonlarına doğru bebek yanıt vermekten çok araştırmaya başlar. İlk yılın sonları ve ikinci ilk yarısında bebekler araştırmalarını daha çok niyetine bağlı olarak gerçekleştirmeye başlarlar (Bebeğin Piaget’in kolunu itip kibrit kutusuna ulaşmaya çalışması). Bebekler yeni tecrübeleri belli bir süre denedikten sonra aynı tecrübenin başka şeklini denemeye çalışırlar (Eşyaları farklı şekilde atma). Kendi ilgisi/zevki için bu yenilik arayışına tertiary circular reaction denir.

Bebekler ikinci yaşın son yarısında çeşitli şeyleri başka şeyleri temsil etmek için kullanırlar. Bu durum mahsuscuktan oyununu (pretend play) ve dilin daha karmaşık kullanımına neden olur. Piaget bu yeni yetiye sembolik (ya da semiotic) işlev adını verir. Sembolik mental represantasyonlara geçiş sembolik fiziksel represantasyonlarla başlar. (Piaget kibrit kutusuna saat zinciri koyar; çocuk zaman içinde kibrit kutusunu yeterince açarak bu zincire ulaşmayı keşfeder. Piaget bunu çocuğun “açıklığın ve altındaki boşluğun” farkında olması ve bununla ilgili sensoriomotor represantasyonların gelişmesi olarak görür. Kızının “ağız açması” ile “kutuyu açması” arasında benzerlik kurduğunu ileri sürer.) İçselleştirme (interiorization) ile bu sensoriomotor benzerlikler, bakım verenin çocuğa bu bilgiyi sunmak ve açıklamak için sembolleri –kelimeleri- vermesi ile, düşünce haline gelir.