6.mektup
Canım Leylim,
Yanıtını,son mektubuma yanıtını,bekliyordum. Bekliycem de. Korkarım telefon edişime de kızdın. Sanırım şu sıralar vurduğum başıboşluk,nedensizlik halini sen de sevmiyorsun...
Sana vurulmuşsam,beynimin,yüreğimin ve etimin sürüp gittiği türküde senin adını,senin -doyulması imkansız- güzel tadını bulmuşsam,bunda ikimizin ya da ikimizden birinin,ayıp olan,yersiz olan,tabu olan yönü ne? Lütfen beni bu konuda ikna etmeni istiyorum...
Örneğin mektupta yazdıklarım için "lüks" diyorsun, "aşırı diyorsun,sana tutkunluğumu,sana kul,sana yar oluşumu bana, "büyüklüğüme,kahramanlığıma,o canım geleceğime" yakıştıramıyorsun...
Sana tam,eksiksiz mutluluk mu vaat ediyorum? Böylesi bir dünyada buna yüzde yüz EVET demeyi isterdim. Ama yüzde doksan evet diyebilirim. Bu, "herifini bırak" ya da "al bohçanı düş ardıma gidelim!" demek değildir...
Bir de şu şiir hakkında fikrini açıkla. Ben şüphedeyim çünkü,bu yüzden tam bitireceğim sıra,takıldı. Senin zevkine bırakıyorum,nasıl istersen öyle olacak.
Leylim Leylim dünyamızın yarısı/al-yeşil bahar/Yarısı kar ikene....Mapushanede çeşme/Yandan akar ikene...
Kar ikene'yi "kar olanda" ve sonraki uyakları da ona göre "akar olanda","sarar olanda" vs. diye değiştireyim mi yoksa olduğu gibi bırakayım mı? Uzun,destan gibi bir şiir bu,tamamını yazmadan olmaz ama bu dediğim bahsin üstesinden gelirsin sen. Çabucak yanıtla da şiiri yetiştireyim sana...
Hasretle,aşkla öperim canım. Yünlün eline vardı mı? Merak ediyorum. Vardıysa beğendin mi? Tabii sen zengin karısısın,senin pek layığın değil ama sevdiğim,kapıldığım güzel nenlerin,güzel giysilerin hepsini sana almak gelir içimden. İşsiz,meteliksiz,başım beladayken be bu böyle işte. Bana darılma canıım,elimde olsa en derin,en karanlık,en zincirlenmiş arzularını tek tek yerine getirirdim. Getireceğim,getirmeliyim.
Haydi yaz bana.
Kulun.
27 Ocak 1957