2.mektup
Canım,
Astın bizi! İyice. Hep düşünürdüm bu başıma gelecekleri. İnanamazdım. Gene de inanamıyorum. Senin için,sana yakıştıramayacağım hiçbir şeye,iki milyar insan juri olup yargıya varsa gene inanmam. Vetomu kullanırım! Ne güzel şey,sana inanmak! Bunu bir anlatabilsem. Kızıp çatmayacağını bilsem "sadece sana inanmak" diyecem. Ama paparanı yemekten korkuyorum. Korkunçsun be...Az kaldı ama,sonbahara oradayım sanırım. Gitgide iyi günlere girer gibiyiz.
Al sana havadis: N.... nişan takmış. Fransız uyruklu Arap-İtalyan melezi bir hanımla. Allah bir yastıkta kocatsın! İ.... ile V.... yüz liradan o işteytmişler. Beni ilgilendirmez elbet. Hem ben ancak on liralığına çıkabiliyorum -afedersin- o da param olunca tabii. Bence yüz lira da pek pahalı değil. Canım su kabağının kilosu dört lirayken,aşkın iki saati yahut gecesi yüz lira olursa buna pahalılık denmez...Ha, Nevzat,Haydar ve Güner'le arayı iyice bozmuş -tuhaf ama- "o kabil insanlarla hiç ilgisi yokmuş." Ne beni de ne de seni ilgilendirmez ama ne de olsa tanıdığımız,vaktiyle dostluk ettiğimiz kimseler. Gene de affını rica ederim. Senin için kaleme aldığım mektuplarda senden ayrı bir tek kelime bile bulunmamalı. Yad kaçıyor di mi?
Çok öksedim seni. Öksedim,bizim doğu dialektinde özledim demektir. Neyini,nereni,hangi halini desem ki? Sesini öskedim örneğin. Yüzünü,şeytan çocuk gülüşünü,öfkeni,yeryüzünü ve kaskatı canımı ısıtan varlığını. Şükür varsın. Oturup "nasılsın" diye açabilir insan. Sevinebilir,övünebilir,ağlayabilir insan. Ne tuzsuz şeydi şu dünya be. Geldin,buldun,şenlendirdin,insan ettin beni. Yemeyip-içmeyip,yatırmayıp-uyumayıp,seni anlatmalı bu yürek. Senden bir ricada bulunacam ama en iyisi şimdilik susmak. Madem sen sözünde durmadın ben de süpriz yapıcam! Şaşırtıcam seni! Hem böylesi şeyler gevezeliğe gelmez,tadı kaçar sonra...Gene de ödeyemem. Böylesi daha güzel. Sana mahkum kalmak güzel. Gözlerinden öperim. N'olur yaz.
26 Temmuz 1955.
"Leylim Leylim" kitabından (Sayfa; 86-87)