Çocuklar kendi arkadaşlarının önemli olaylar karşısında nasıl bir tavır takındıklarına da dikkat ederler. Ölen bir yakını karşısında çok ağlayan bir çocuğun tavırları diğer çocuklarda, "ağlamak gerekliymiş" gibi bir kanaati doğurur.
Ailenin ve yakın akraba çevresinin üzerinde titizlikle durduğu çocuğun, kavramlar karşısındaki tavrı daha bir net olacaktır. Allah'ın, ölümün, Cennet ve Cehennemin insanlardan çok uzak kavramlar olmadığını, onlardan korkmanın çok fazla faydasının olamayacağını düşünür.
Ölümle ilgili bir hayli altyapı elde eden çocuk, ölümün farkına vardığında, bu düşünce sistemi bir kargaşa içine girer; hayvanlar ve insanlar ölür ve ölümleri güdülerinin sonucu olarak açıklanamaz. Çocuklar yavaş yavaş ölümün bir tabii bir olay (Kanun-u İlahi) olarak anlamaya başlarlar. Herkes için geçerli ve kişisel olmayan bir yasa.49 Ve hatta durumu anladıkça ölümün büyük bir kaygı konusu olmadığını anlamaya başlar.50 Haliyle ölen bir yakını karşısında anne ve yakın çevresinin takınmış oldukları tavırlar içerisinde mesela, oldukça soğukkanlı bir tutum ne kadar olmaması gereken bir tutumsa, çok aşırı bağırıp-çağırmalar da olmaması gereken bir tutum olacaktır. Bir ayrılığı beraberinde getiren ölümün, daha sonra tekrar Cennette birlikte olunacak yaklaşımıyla etkisini azaltacaktır.
Burada dış çevre ile aile ortamı farklı tavırlar gösteriyor, inançlı-inançsız bakış açıları birbirine karışıyorsa, bunun nedenleri çocuğa izah edilmek durumundadır. Çocuğa bu açıdan çevresindeki anne baba ve akrabalarının telkinde bulunması faydalı olacaktır.
Tabii ki, aileler çocukta varolan bu tabii Allah inancının ne ağır duygusal, zihinsel yüklerle boğmalı ve ne de çocuğu gelişiminin bu yönünde yalnız bırakmamalıdırlar.51 Dini açıdan dış uyarılar çocuk ruhunun yapısına birebir karşılık gelmiyorsa, faydalı olmazlar.52
Zaten gelinen bu nokta çocuk için ölümün varlığını kabul ve yeni hayat için yapabileceklerinin muhasebesinin başlayacağı bir aşamadır.
Çocuklarda Ölüm Tasavvuru
Çocuğun ölümle ilgili düşüncelerini anlayabilmek ve bu düşüncelerin hangi yaş ve eğitimdeki çocuklarda nasıl seyir izlediğini bilmek anketlerin ortaya koyacağı bir sonuçtur. Fakat bilinen bir gerçek var ki o da, çocuklarda ölüm kavramının oldukça derin bir gündemle ve yetişkinlerin bile tahmin edemeyeceği bir çeşitlilikle soruları bulunmaktadır.
Davranış bilimcileri konuyu yakından incelemek istediklerinde hep çocukların ölümle olağanüstü bir şekilde ilgili olduklarını keşfederler. Çocukların ölümle ilgili kaygıları çok yaygındır ve yaşantı dünyalarında geniş kapsamlı bir etki53 meydana getirmektedir. Beş yaşındaki oğlumla bir gün sahilde yürürken birden yüzünü başına bana doğru kaldırıp, "iki büyükbabamda ben onlarla tanışmadan öldü." dedi. Bu ifade buz dağının yüzeydeki görüntüsü gibiydi. Bu konuyu uzun süredir düşündüğünden emindim. Bu tür konuları sıklıkla düşündüğünü sorduğumda garip bir şekilde bir yetişkin sesiyle, "her zaman düşünüyorum" diye cevap verince çok şaşırdım.54 Çocuk deyip geçmeden onların dünyalarında oluşan ve yer eden kavramları algılamasında yardımcı olmak gerekmektedir. Ölüm, çocukların çocukça dünyaları için hem duygu olarak ağır ve hem de içinden kolay çıkılması mümkün gözükmeyen bir mahiyet arzetmektedir. "Çocukların ölmeyeceği inancı; çocukların hayatın erken döneminde yararlandıkları yaygın bir teselli çocukların ölüme karşı bağışıklıklarının olduğu şeklindedir. Küçükler ölmez; ölüm yaşlılarda görülür ve yaşlılık çok çok uzaktadır."55 düşüncesi çocuğu bir noktaya kadar teselli eder. Ama bu onun gündeminde sürekli bu şekilde devam eder demek değil. Çünkü çocuğun gündemi şartlara ve dönemlere göre farklılaşır.
Ancak Allah'a zihnen hazırlanmış bir çocuk, ölümün Allah tarafından gerçekleştiğini zorlanmaksızın kabule hazırdır. Fıtraten sahip oldukları çocuğa bu yakın hisleri vermektedir. Ölümün varolan bir gerçek olduğunu, değiştirilemeyeceğini, ondan korkulacağını ama yine de onunla insanın günün birinde karşılaşılacağını düşünmektedir. Yetişkinlerin rehberliği bu noktadan sonra devreye girebilir. Ölümün bir ceza olmadığı vurgulanmalı, Allah'ın bunu acımasızlığından yapmadığını anlatabilmek için Cennetin güzelliklerinden bahsetmelidir. Ölen yakınının Cennete gittiğini, yaptığı duaları Allah'ın ve onun duyduğunu söylemelidir. Allah'ın ölen insanlara rahmet edeceğine dair oluşturulan ümitler çocuk ruhunda huzur ve sükuneti sağlar.56
Çocuğun gerçek bir ölüm paniğine kapıldığını söyleyebilmek güçtür. Ona ölümü merak ettiren hakiki sebepler, daha önce tecrübe ettiği ayrılık, acı çekme gibi sebeplerdir. Bağlı ve bağımlı olduğu insanların bir anda kaybolması çocuğun zihninin kabul etmekte zorlandığı bir durumdur.57
Çocuğun, ölümü algılaması çok detaylı ve kapsamlı değildir. Başta anne olmak üzere diğer yakınların ve sevilen kişilerden bir gün müddetsiz olarak ayrılabilecekleri düşüncesi uzun süre benimsenemez ihtimaldir ki, çevrede karşılaşılan ilk ölüm olayının ardından en çok sorulan "niçin öldü?" sorusunun gerisinde ayrılık kaygısı uzanmaktadır.58
Daima gizemli tarafı ağır basan ölüm kavramı anlatılırken ahiret inancı devreye girmektedir. Bir çok anne çocuklarının "ölen şimdi nereye gitti" sorusuna "Cennete", "Allah'ın yanına gitti" gibi cevaplar verirler. Oysaki kavramlar çocuğa aktarılmadan, sevdirilmeden "ölenin Allah'ın yanına gitmesi veya Cennete gitmesi" cevabı çocuğun ölüme karşı olan şüphelerini ortadan kaldırmaya yetmeyecektir.59
Çocuk, somut olayları idrak etme dönemini yaşarken, ölüm gibi soyut bir kavramı algılamada haliyle zorlanacaktır.60 Onun için ilgilenen büyüklerin, hikayecikler veya örneklendirmeler şeklinde bu kavramları çocuğa aktarmasında fayda bulunmaktadır.
Ölüm olayının çocuğun dünyasına aksinin oldukça ciddi boyutlarda olduğunu belirttik. Çocuğun ölümü değerlendirirken ne gibi alt bilgilerle değerlendirdiği veya onu neyin üzerine bina ettiği, sorularına nasıl cevaplar bulduğu, cevaplar karşısında ikna olup olmadığı, tabut, kabir ve toprağın altı alemin nelere sahip olduğu gibi konularda hazmedilmiş bilgilere sahip olması sağlıklı düşünce üretiminin zemini hazırlanmış demektir. Bu temel olmadan mantıklı ve akla uygun yaklaşımlar oluşturabilmenin imkanı bulunmamaktadır.
Ölüm düşüncesinin bu kişinin durumuna göre değişen özelliğine göre yani her insanın inanç, düşünce, fikir, ahlaki ve manevi yapısıyla doğru orantılıdır. Düşünce tarihinde ölüm hadisesini açıklamaya çalışan düşünürler kendi fikir ve düşünceleri doğrultusunda yorumlamışlar ve ölüme karşı alınacak tavırlar belirlemeye gayret etmişlerdir.61
Ölüm, hayatla birlikte ele alınması gereken bir olgudur. İnsan düşünen bir varlık olduğu için hayatın hemen yanı başında bulunan ve hayatın yokoluşunu sergileyen bir vakıaya duyarsız kalması düşünülemez. Ölümü hayattan uzaklaştırmak, insanı sadece içinde bulunduğu anı yaşayan hayvanın seviyesine indirmek demektir. Bu sebepten dolayı ölüme hayata sokmak mecburiyetindeyiz.62 Ölümle ele alınan hayat karşısında, kişinin bakışını belirleyen düşünce alt yapısı, onun nasıllığını ortaya çıkaracaktır.
Çocuğun ölümle olan tanışması, çocuğun annesi, babası veya sevdiği bir arkadaşının ölmesiyledir. Ölümü ele alırken, onun değişik bakış açılarının varlığı söz konusudur. Kendisini fark etme dönemi içindeki bir çocuğun, yani "ben" diye isimlendirdiği şeyin bir gün varolmayacağını anlaması varlığının şuuruna erişmesiyle eşanlamlıdır. Çocukların ben ve ben-dışı ayırımını yapmaya başladığı zamanın ölüm problemiyle kendi bilinci ölçüsünde ilgilendiği yaşlara karşılık gelmesi de bundan olsa gerektir. "Benlik"in fark edilmesi ölüm fikrinin fark edilmesi için bir önkoşuldur.63