"Kardeşim Cennetin Bir Kuşu Oldu"
Yetişkinlere ölümü anlattığınız gibi çocuklara anlatamayacağınız bir gerçektir. Bu çocuğun algılamasının basitliği anlamında değildir. Çocuk hadiselerin izahında tesadüflerin olabileceğini düşünemez. Bunun için her şeyin sebebini bulmaya çalışır.64 Kendiliğinden bir meydana gelişi çocuk da anlamlı bulmamaktadır. Çocuğun içinde bulunduğu ruh halini ve ölüm karşısındaki tavrını anlatan Bediüzzaman; "Nev-i insanın dörtten birini teşkil eden çocuklar, ahiret imanıyla insanca yaşayabilirler ve insaniyetin istidatlarını taşıyabilirler. Çünkü, her vakit, etrafında onun gibi çocukların ölmesiyle, onun nazik dimağında ve ileride uzun arzuları taşıyan zayıf kalbinde ve mukavemetsiz ruhunda öyle bir tesir yapar ki, hayatı ve aklı, o biçareye alet-i azap ve işkence edeceği zamanda, ahiret imanının dersiyle, görmemek için oyuncaklar altında onlardan sakladığı o endişeler yerinde bir sevinç ve genişlik hisseder, der: 'Bu kardeşim veya arkadaşım öldü, Cennetin bir kuşu oldu. Bizden daha iyi keyfeder, gezer. Ve validem öldü, fakat rahmet-i İlahiyeye gitti. Yine beni Cennette kucağına alıp sevecek. Ve ben de o şefkatli anneciğimi göreceğim' diye insaniyete layık bir tarzda yaşayabilir."65 tarzındaki bir bakış açısından başka ölümü ve öldükten sonraki hayatı hoş gösterecek bir tablo olamaz.
İnsanlığın hemen hemen yarısını oluşturan çocukların, öldükten sonra yeni bir hayatın başlangıcı ve orada bütün nimetleriyle Cennetin varlığı bakış açısı; çocuklar için oldukça ağır olan ve dehşetli ve ağlatıcı görünen ölümlere ve vefatlara karşı dayanabilme66 gücünü verecektir. Hatta ahiret inancının çocuklarda hükmetmesi durumunda, ahiret inancı çocuklara manen der; "Cennet var, haylazlığı bırak." Çocuk da o güzel mekana ulaşabilmek için bırakır. Çünkü çocuk doğru kabul ettiği şeye inanır. Çocukların ölüme bakışı kendi algılama biçimleriyle şekillenmektedir. Bu açıdan bazı çocuklarda ölüm, "ölüler ölü değildir; onlar dinlenmekte, anıt parklarımızda ebedi müziğin sesiyle uyumakta, en sonunda sevdiklerine kavuşacakları ölüm sonrası hayatın tadını çıkarmaktadırlar.67 İnancı konusunda şüpheleri olan insanlar için ölüm, bir stres kaynağı, hatta yok olup gitme sebebi olduğu için, korkuyu da beraberinde getirmektedir. Zira yokluk kavramı insanı korkutan bir özelliğe sahiptir. Bu yaklaşım çocuklarda büyük bunalımların temelini oluşturur.
Bir annenin üç yaş dokuz aylık çocuğuyla aralarında geçen konuşma dikkat çekicidir.
Jane, hiçbir dinsel bilgi almadı ve şu ana kadar tanıdığı hiç kimsenin ölümüyle bağlantılı olarak ölümle konuşmadı. Birkaç gün önce ölümle ilgili sorular sormaya başladı... Konuşma Jane'nin insanların de baharda çiçekler gibi geri gelip gelmediklerini sormasıyla başladı. Bir ya da iki hafta önce en sevdiği çiçeği öldüğü için çok üzülmüştü ve biz de onu çiçeğin baharda geri geleceğini söyleyerek rahatlatmıştık. Aynı şekilde değil ama, farklı bir şekilde, büyük bir olasılıkla bebek olarak geri geldiklerini söyledim. Bu cevap onu çok endişelendirdi -değişiklikten ve insanların yaşlanmasından nefret ediyor o- çünkü şunları söyledi, "Büyükannemin farklı olmasını istemiyorum, değişmesini ve yaşlanmasını istemiyorum" "Büyükannem ne zaman ölecek?" "Ben de ölecek miyim?" "Herkes ölür mü? diye sordu. Evet yanıtım üzerine gerçekten insan yüreğini burkan bir şekilde ağlamaya başladı."
Tabii burada çocuk birbirinden farklı kavramlarla karşılaşmıştır. Yanlış bilgi çocuğun dünyasını hepten kargaşaya itmektedir. Çocuk diğer yaklaşımlara anlamlı cevaplar verirken; "büyükannesinin bebek gibi değişerek tekrar geri gelmesi fikrine anlam verememiştir. Anlaşılıyor ki çocuklara doğru bilgilerle ulaşmak önem arz ediyor. Önce anlaşılması güç de olsa, fakat mantığına uyduğu için sonradan tasdik edecektir. Nitekim Jerome Bruner, her konu herhangi gelişim aşamasındaki her çocuğa entelektüel bir dürüstlükle etkin bir şekilde öğretilebilir.68 demektedir.