"İyi Bir Anne Yüz Öğretmene Bedeldir"
George Herbert, "iyi bir anne yüz öğretmene bedeldir"28 ifadesiyle bu gerçeği ifade etmektedir. Napolyon da, "Bir çocuğun ilerde iyi ve kötü ahlaklı olması tamamen annesine bağlıdır." derken, annenin çocuk üzerindeki tesirini dikkatlere sunmaktadır.
Annenin evde ve mutfakta, babanın işinde, meslek adamlarının işe zorlama durumu, hatta elleriyle bir şeyi tutuş tarzları bu müşahedelerin hazinesini teşkil eder.29 Çocuk ilk manevi telkinleri, ilk ahlak prensiplerini ve ilk görgü kurallarını evinde öğrenmeye başlar. Aileden alınan bu ilk bilgiler kişiyi ömrü boyunca etkiler. Ve sonra bu kazanılanlar kalıcı davranışlar olur.30
İnsanlar arasında iletişim vasıtası dil ile olduğundan, çocuğun seviyesine uygun bir dil kullanmak ve çocuğa göre oldukça ciddi kavramları (Allah, ölüm...) onların anlayabilecekleri bir seviyeye indirgemek gerekmektedir. Çocukta dini duygu ve düşüncenin fıtri olduğu, doğarken birçok kabiliyetleri de beraberinde getirdiği, bir anlamda çocuğun doğarken "dindar" olduğu fakat bunların geliştirilmesi gerektiği31 hususu, alan ilgililerinin savundukları durumlardır. Özellikle anne baba için, çocuğun hayata bakışının şekillendirileceği ve kişiliğinin temellerinin atılacağı ilk beş altı yıl32 oldukça önemli bir dönemdir. Bu anlamda aile, insan yaşantısı üzerinde daha doğumdan önce başlayan ve doğumdan sonraki ilk gelişim yıllarından sonuna dek etkinliğini sürdüren bir kuruluştur.33 Çocuk ileride yaşayacağı tavır ve davranışların çoğunu anne ve babasından almaktadır.
Ailenin de bu temel bilgileri destekler mahiyette çocuğa katkıda bulunmaları durumunda, çocuk, ölüm, ahiret gibi yorumlanması güç kavramları daha kolay anlama imkanına kavuşacaktır. Özellikle 10-12 yaşlarında çocuğun gündemi tamamen Allah, Cennet, Cehennem, öldükten sonra diriliş gibi konulardan oluşan sorularla meşguldür. Büyükleri bile şaşırtan sorular cevap aramaktadır. "En son dünyaya gelenin ve en son ölenin kim olacağını, ilk ölenin kim olduğunu ve neden öldüğünü, ölümün insana neden yapıldığını... Cennet ve Cehennemin nasıl kurulacağını, Cennetin çok güzel, Cehennemin çok korkunç olduğu söylendiği halde kendisinin hayalinde henüz canlanamadığını, fakat çok merak ettiğini34 gibi sorular karşısında anne ve babanın ya da eğiticilerin acele etmeden olgunlaşmış cümlelerle çocuğun sorularını dikkatle cevaplandırıp, onu ikna etmesi gerekmektedir. Çocuğun birçok sorusu çok amaçlıdır. "Yıldızlar geceleri neden parlıyor? gibi safiyane soruların ilerisinde, kendisinin ve dünyanın yaratılışındaki hikmeti anlamaya kadar uzanır.35 Bu sorular karşısında sosyal çevresinden gerekli desteği alamayan çocuk, mesela ölen bir yakını veya kardeşi karşısındaki tavrı, çok daha şaşırtıcı ve tehlikeli olacaktır. Çocuk anne ve babasının ölen bir yakını karşısındaki tavrını dikkatle takip etmektedir. Ölümü nasıl karşıladıklarını anlamaya çalışacaktır. Öğrenilenlerle çevresindeki uygulamaların uyuşup uyuşmadığına bakmaktadır. Annelerin kendi dini yaşantıları çocuğun Allah'tan korkmasında rol oynar.36 Burada çocuk bilgilerin uygulamasını annesinde görmekte ve örnek almaktadır.
Bu kavramlar çocuğu hiç verilmemişse, çocuğun duyguları geliştirilmemiş, köreltilmişse, iptidailiğini koruyarak, belki istenmeyen yönde sapmalar da olacaktır.37
Tabii burada düşünülmesi gereken bir husus da, çocuğa hangi yaşta dini eğitimin verileceği38 konusudur. Zamanlaması dikkate alınmamış telkinler ve bilgiler çocukta olumsuz sonuçların oluşmasına sebep olabilir. Anne ve babalar sonradan düzeltilmek zorunda kalınmayacak kavramları öğretmeyi amaçlamalıdırlar. Burada anne baba örneğinin ağır sorumluluklarını bilerek; evin, çocuk için insan karakterini şekillendiren ilk ve en önemli okul olduğunun bilinmesi ve ona göre adımlar atılması hususunun altını çizilmesi gerekmektedir. Hangi yaş dönemi olursa olsun, 10 yaşına kadar çocuk, model olarak anne ve babayı kendisine seçmektedir. Hayatın nasıl yaşanılacağını, hangi durumlar karşısında hangi tepkilerin verileceğini, dini emirlerin ve yasakların nasıl uygulanacağını bu okulda öğrenmektedir. 3, 5, 7, 9 yaşları arası çocuklar namaz, oruç, yemekten sonra Allah'a şükür duası ve benzeri ibadetleri bu okulda kazanmaktadırlar.
Yetişkinler Çocuğu, Çocuk Olarak Algılamalıdır
Çocukta ölüm oldukça mühim bir hadisedir. Ölümle karşı karşıya kalmanın daha önce hiç görülmemiş ve sıradışı bir davranışı ortaya koyduğuna hiç kuşku yoktur.39 Onun için yetişkinler olarak çocukları çocuk gibi algılanmalı, teçhizatlarının her zaman yetişkinlerden farklı, zaman zaman da eksik olduğunu gözden kaçırma hatasına düşülmemelidir.40 Çocuğa ulaşacak dili ve metodu yaşına, zekasına, biyolojik gelişimine dikkat ederek vermeliyiz. Bu durumlar dikkate alınmadan, alelacele verilecek cevaplar olumsuz bakış açılarını besler. Derinliğine dini anlayış olmadan, kalıcı, sağlam bir ilerleme olamaz.41
İçinde her türlü oyuncakların bulunduğu ve her istenilenin verildiği bir Cennet anlayışı karşısında çocuk, oraya gidişi çok fazla garipsemeyecektir. Onun için Allah'ı, ölümü değerlendirebilecek bir fikir alt yapısının gereği dikkatleri çekmektedir. Dini altyapısı tamamlanmış, inanç mantığı oturmuş bir çocukta ölüm; tabut ve kabir içine girmek olarak kabul ediyorlar fakat onların nazarında yine de Cennete girerler. Bununla birlikte ölüm kaçınılmaz olduğu halde ölen kişi Cennette tekrar yaşamaktadır. Ölümün hayati fonksiyonların durması anlamına gelmesine rağmen, ölen kişinin Cennette oyunlar oynayacağına inanmaktadır.42 Çocuk öncelikle kavramlar arasında nasıl bir bağlantı bulunmakta onu sorgulamaktadır. Ölüme geçmeden evvel, hayatı kimin verdiği ve neden verdiği, nimetleri kimin verdiği, ölümü kimin verdiği, amacının ne olduğu, Cennete ancak öldükten sonra gidilebileceği bağlarının çocuğa anlatılması gerekmektedir.
Daima gizemli tarafı ağır basan ölü kavramı anlatılırken ahiret inancı devreye girmektedir. Bir çok anne çocuklarının "ölen şimdi nereye gitti?" sorusuna "Cennete", "Allah'ın yanına gitti" gibi cevaplar verirler. Oysa ki Allah ve Cennet kavramları da tıpkı ölüm gibi çocuğun anlayışında manevi anlamına ulaşmamıştır. Gidilen yerin Allah'ın yanı olması veya Cennet olması da ölümün şüphelerle karşılanmasına mani olmamaktadır.43
Cennet fikrini anlatmadan, öldükten sonra yeni bir hayatın başlayacağını belirtmeden, Allah'ın kullarını çok sevdiğini ve dünya ve ahirette ona çok şeyler verdiğini ortaya koymadan anlatılacak bir ölüm hadisesi, çocuğun dünyasında tamiri mümkün olmayan sonuçları beraberinde getirecektir.
Çocuğun ölüm kavramını gerçekçi bir şekilde algılayabilmesinde bu derece derece yaklaşımın etkisi bulunmaktadır. Çocuk durumu kavradıkça ölümün büyük bir kaygı konusu olmadığını anlamaya başlar.44 Ölümle ilgili sözlerin ağırlığını hafifletmek için kullanılan sözler (uykuya daldı) (Cennete gitti) (meleklerin yanında) ölüm korkusuna karşı kurulan çok ince engellerdir ve çocuğu şartlandırır.45 Fakat bu yaklaşımda doğru olmayan bilgiler yer almamalıdır. Büyükler, ebeveynler için yalancı mutluluğa vesile olacak bilgilerin çocuğa aktarılmasında zarar yoktur gibi değerlendirilse de, çocuklar konuya (ölüme, ölümle ilgili örneklere, anlatılanların doğru ve yanlışlığına) aldırmamazlık46 etmemektedirler. Çocuk ölüm karşısında bir şaşkınlık veya duyarlılık yaşarken, çevreden gelen şaşırtıcı mesajlarla şaşkınlığı daha da güçlenebilecektir. Bütün bu olup bitenleri çocuk bir bir değerlendirecektir. Hatta annesi ölen bir çocuk, kendisinin de ölmesi gerektiği işaretini alabilmektedir.
Tabii bunlar yaşanırken ölüme karşı savunma mekanizmaları da sürekli bir çalışma içerisindedir. Çok küçük çocuk ölümü düşünür, ondan korkar, onu merak eder, bütün hayatı boyunca kendisiyle birlikte kalan ölümle ilgili algıları kaydeder ve ölüme karşı büyülü bir etkiye sahip savunmalar geliştirebilir.47
Çocuğa ulaşma yollarından kabul edilen oyun, çocuk için etkili bir yoldur. Oyun diliyle birçok gerçekler çocuğun dünyasına taşınabilir. Çocuk oyundaki unsurları büyük bir titizlikle değerlendirir. Nitekim bir çocuğun elinden onun kendi çocuğu gözüyle baktığı tahta parçasını alıp da sobaya atıverin; çocuğun göstereceği tepki sizi korkutacaktır. Bunu yapmakla çocuğun gözünde düpedüz bir cinayet işleriz; çocuğumuz bir korkuyla donakalarak bizim elimizden ne kötülükler gelebileceğini sezip, kendisinin de tıpkı kendi çocuğu tahta parçası gibi bizden ne davranışlar bekleyebileceğini ve beklenmesi gerektiğini hisseder.48 Buradan anlaşılır ki, oyun diliyle çocuğa rahatlıkla ulaşmak mümkün ve etkili davranış yöntemleri bu tarzda çocuğa kazandırılmış olur.
Oyun arkadaşları çocuk için önemli bir çevredir. Onların nelerle ilgilendikleri, sorulara nasıl cevap verdikleri ve farklı olarak neler yaşadıkları da çocuğun dikkatini çeken hususlar olacaktır. Özellikle kendisinin sevdiği ve saydığı bir arkadaşının davranışları çocukta, taklidi beraberinde getirecek ve o davranışları kendisinin de yaşaması gerektiği kanaatini güçlendirecektir.