Sayın Çetin Soysal beyin 31.03.2010 tarihli 80. oturumda böyle bir konuşması var ancak Sayın Bakanın bu soruya cevabını yazılı olarak bulamadım belki tutataklara geçmemeiştir cevabı veya sözlü olarak bizzat Çetin beye söylemiştir. 31.03.2010/80.oturumda bizlerle ilgili Çetin beyin meclis kürsüsünden yapmış olduğu konuşma
Öğretmenlik hariç her türlü görevi yapmak durumunda kalıyoruz.” diye feryatları var. Bunları, isimlerini söylemek istiyorum ancak iş güvencesi olmadığı için, işlerine son verilme endişesi ve korkusu olduğu için bunları söylemekte ne yazık ki zorluk çekiyoruz ama baktığımız zaman buna bile razı oluyor. Örneğin, okulöncesi eğitim veren öğretmenler üç yıl meslek lisesini okuyacak, iki yıl yükseğini okuyacak ama lisans alamayacak. Buna bir çözüm üretilmeyecek mi? Bu insanlar niçin üç yıl meslek lisesine gidiyor? O meslek lisesi niçin var? İki yıl yükseği niçin var? Bu eğitimi aldıktan sonra niçin… Her yıl 3.555 kişi mezun oluyor bu okullardan. Okulöncesi eğitimi vermek için yetiştirilmiş bu çocuklarımıza, bu gençlerimize biz lisans vermeyecek miyiz? Buna bir çözüm bulmamız gerekmiyor mu? Ne yazık ki bu da binlerce insanın kapılarda, mesleklerini hayata geçirme konusunda zorluklar yaşamasına neden oluyor.
Şimdi yaşadığımız bir olay: Bundan bir süre önce bir Bedrettin olayını yaşadık. Bedrettin beş yaşında, beş çocuklu bir ailenin ortanca çocuğu. Şimdi bu çocuğa yine bir başka çocuklar tarafından, aynı işi yapan çocuklar tarafından işkence edildiğine tanık olduk. Şimdi bu çocuklar niçin mendil satmak zorunda kalıyor? Bu çocuklar niçin ciklet satmak zorunda kalıyor veya bu çocuklar niçin ayakkabı boyamak zorunda kalıyorlar? Şimdi valilikler, bunlara dönük alışveriş yapma veya bu çocukların getirdiği şeyleri satın almama yasağı getirdi. Bu, yasaklarla değil, bu insanların… Örneğin, Adana’daki köye “dilenci köy” deniyor, “dilenci köy” diye ifade ediliyor. Niçin o köy dilenci? Niçin o köy o hâle gelmiş? Niçin orada eğitime önem vermemişiz? Niçin o insanların gelişimine katkı sunmamışız? Niçin İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük kentlerde çocuklar selpak satmak zorunda kalıyorlar, mendil satmak zorunda kalıyorlar veya ciklet satmak zorunda kalıyorlar veya dilenmek zorunda kalıyorlar?
Değerli arkadaşlarım, ne yazık ki yoksulluk, açlık, sefalet, işsizlik hat safhada ve insanlar çocuklarını okula gönderme yerine çalıştırmak durumunda kalıyorlar. Bu işi kaynağından çözmemiz gerekir iken bizim olaya yasakçı bir anlayış içerisinde bir eğilim göstermemiz doğru bir yaklaşım değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
ÇETİN SOYSAL (Devamla) – Gerçekten eğitim sistemimiz bir çöküntü noktasında. Aç bırakarak ağlatan, cahil bırakarak yalvartan bir anlayışla okullarımız yönetilemez, salt birtakım yardımlarla geliştirilemez. Bilgiyle, teknolojiyle okulların beslenmesi gerekir iken en başta yetiştirme yurtları olmak üzere yine ilköğretim yatılı okullara baktığımızda oralarda büyük bir felaketin olduğunu görüyoruz. En son ben Polatlı’daki okula gittim, gördüm ve gerçekten içler acısı ve okullarımızda uyuşturucunun da had safhada olduğunu ve on-on iki yaşında çocukların uyuşturucuyla buluştuğuna tanık olmanın sancısını ve sıkıntısını orada yaşadım. Belgeleriyle size verebilirim. Orada yaşayan çocuğun birkaç kez intihara teşebbüs ettiğini ve madde bağımlısı olduğunu biliyorum. Kendisini de ismini de ailesini de size verebilirim ve daha da önemlisi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin hemen yan bitişiğinde gençlerin uyuşturucu kullandığına dair elime gelen bilgiler var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi bağlayınız.
ÇETİN SOYSAL (Devamla) – Bunları da ben Millî Eğitim Bakanlığımızla paylaşmayı bir görev olarak kabul ediyorum.
Hepinize saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Soysal.