kalbimden su çeker zaman...
yavaş yavaş, kuru bir hüzünle yere eğilir etim..
sessiz bir kuyu olma vaktidir şimdi.
gözyaşımda bütün yağmurlar yetim...
şilan avcı
Ve ben alıp başımı gidince akşamları
İçinde yorgun düştüğüm bahçemden dışarı,
Biliyorum; her yol götürür beni o yöne
Yaşanmamış hayatların tersanesine...
BİLSEYDİ EĞER
Bir şiir bir geceye değer,
Bir şiir bir uykuya değer,
Bir şiir bir uyanmaya değer,
Bir şiir bir sigaraya değer,
Bir şiir bir rakıya değer,
Bir şiir bir şarkıya değer,
Bir şiir bir türküye değer,
Bir şiir bir ağrıya değer,
Diye-diye..
Meğer.
ÖZDEMİR ASAF
Ve ben alıp başımı gidince akşamları
İçinde yorgun düştüğüm bahçemden dışarı,
Biliyorum; her yol götürür beni o yöne
Yaşanmamış hayatların tersanesine...
BEN EYLÜL SEN HAZİRAN
Bir eylüldü başlayan içimde
Ağaçlar dökmüştü yapraklarını
Çimenler sararmıştı
Rengi solmuştu tüm çiçeklerin
Gökyüzünü kara bulutlar sarmıştı
Katar gidiyordu kuşlar uzaklara
Deli deli esiyordu rüzgar
Dağılmıştı yazdan kalan ne varsa
Yaşanmamış bir mevsim gibiydi bahar
Neydi o bir zamanlar
Sevmişliğim, sevilmişliğim
O heyheyler, o delişmenlikler neydi
Ne bu kadere boyun eğmişliğim
Ne bu acıdan korlaşan yürek
Ne bu kurumuş nehir; gözyaşım
Önümdeki diz boyu karanlıklar da ne
Ne bu ardımdaki kül yığını; elli yaşım
Beni kötü yakaladın haziran
Gamlı, yıkık eylül sonuma
Bir ilk yaz tazeliği getirdin
Masmavi göğünle
Cana can katan güneşinle
Pırıl pırıl engin denizinle girdin içime
Çiçekler açtı dokunduğun
Çimler büyüdü yürüdüğün
Ve güller katmer oldu güldüğün yerde
Başımda senin kuşların kanat çırpıyor şimdi
Oldurduğun yemişlerin ağırlığından
Dallarım yere değiyor
Güneşi batmadan saçlarının
Bir dolunay doğuyor bakışlarından
Gün boyu senden bir meltem esiyor yanan alnıma
Uykusuz gecelerim seninle apaydınlık
Başım dönüyor, of başım dönüyor yaşamaktan
Ölebilirim artık
Ölme diyorsan; gitme kal öyleyse
Sarıl sımsıkı, tenim ol, beni bırakma
Baksana; parmak uçlarım ateş
Lavlar fışkırıyor göz bebeklerimden
Hadi gel, tut ellerimi, benimle yan
Benimle meydan oku her çaresizliğe
Benimle uyu, benimle uyan
Birlikte varalım on üçüncü aylara.
Ümit Yaşar Oğuzcan
Ve ben alıp başımı gidince akşamları
İçinde yorgun düştüğüm bahçemden dışarı,
Biliyorum; her yol götürür beni o yöne
Yaşanmamış hayatların tersanesine...
Kendi yastıklarına gölge salmasın
Çocuklarının öpüşleri onlara anlat
Onlara anlat yağmur karşılıklı yağar
Ruhların içindeki müzikle karşılıklı
Kapalı çarşı içinde bir sigara
Bir keman kılıfı senin saçlarına sürünen yağ
Onlara anlat kadınların gözlerinin içinden geçer
Kapalı Çarşı ve Kapalı Çarşı’yı götüren saat
Bir inci gerdanlık dumanları içinde kapkara
Anlamağa başladığı ağır ve çekilmez kelimeler içinde dağ
Senin resmin ince gerdanlığın siyah parlaklığı içinde ışıklı
Işıklı ışıksız yandan ve önden ışıksız arkadan ve içten ışıklı
Onlara anlat ki insan kelimelerden ve şiirden yaratılmadı
Tüyler içinde gelen yeni dünya
Bir sandalye kadar hür olduğu gün
Sen cuma gününün hürriyet kadar kutsal olduğunu onlara anlat
Benim aynamı küçültüp büyülten onlar
Benim aynamı aynalıktan çıkaran
Kapalı çarşılar içinde fikre ve gerçeğe
Neler neler etti anlarsın onlar
Şemsiyeler gibi
Felaketlerin en şakacısına açılıveren onlar
Kendi yastıklarına düşmesin
Dostlarının kadınları üstündeki gölgesi onlara anlat
Kapalı çarşılar içinde
Aslanların ağaç kabuğuna yazdığı şiir
Kapalı çarşı içerisinde
Açık ve keskin yumuşak ve güzel Kur'an sesleri
Kapalı çarşı içinde kapalı rüya çarşıları
Kapalı çarşı içinde öfke ve af çarşıları
Kapalı Çarşı’ya gittiğin zaman
Bir yangın sonrasının gazetelerini okudun
Bir gazete uzun ve kul olmuş bir gazeteydi Kapalı Çarşı
Mavi gözlü bir gazete
Kapalı Çarşı içinde bulutların en senin olanı
Sen bana kapalı çarşı
Şüphesiz o kadar satılan ve alınanlar var ki
Şüphesiz bir harita kırığı
Bir yapma deniz parçasıyla kapalı Kapalı Çarşı
Sen kapalı çarşılar üstüne yağmur yağanı
Yağmurun iyi ve doğru yağmadığını
onlara anlat
Sezai Karakoç
Ve ben alıp başımı gidince akşamları
İçinde yorgun düştüğüm bahçemden dışarı,
Biliyorum; her yol götürür beni o yöne
Yaşanmamış hayatların tersanesine...
[MENTION=51370]r@m@z@n[/MENTION];
Doğumgünü
Elinden tutamaz yaşadığın yılların
En iyileri sararmış birer gül gibi
Umut yeni dallarda meyveye dursa da
Neyin habercisidir dökülen saçların
Hasan Suver
Ve ben alıp başımı gidince akşamları
İçinde yorgun düştüğüm bahçemden dışarı,
Biliyorum; her yol götürür beni o yöne
Yaşanmamış hayatların tersanesine...
Merhaba diğer yarım ;
Sesin sesime değdiğinde ,
gecenin Aşka ayrılan penceresinden gizlice,
adın karıştı adıma .
Ressam oldum ben, sana anlatmadım tabi.
Süpriz olsun istedim.
Gelirsen bir gün, gör şaheserlerimi , şaşır
istedim.
Cam buğusu ressamı oldum ben , duydun mu
hiç ?
Adını değişik şekillerde yazıyorum buğulu
camlara.
Dikey, yatay, italik.
Bazen bir kalp içinde,
bazen adımın yanında,
hatta ve hatta göz bebeklerine baş harflerimizi
yazıyorum.
Bütün bunlardan haberin yok , biliyorum.
Söylemiyorum sana bilerek.
Hisset istiyorum.
Başaramadığın şu hissetmek var ya , ondan.
Bu şehirde senden sonra çok değiştim ben.
Hiçbir şeyde sen yoktun önceleri,
fakat her şeye seni inşa ettim.
Tırnaklarımla,parmaklarımla,kalemimle.
Var ettim seni yeni baştan anlıyor musun ?
Gözlerini çiziyorum,
yazdığım şiiri bakarak okuyorum ta içine.
Çekmiyor gözlerin gözlerimden kendini.
Sus ! demiyor şiirin orta yerinde.
Bitinceye dek ayırmıyorsun gözlerini
gözlerimden.
Tuhaf değil mi ?
Sende bulamadığımı camdaki sende buldum
Ben.
Kendi eserimde buldum , seni orda buldum ben.
Gidiyorum demiyor biliyor musun ?
Bitti demiyor, konuşmuyor vedaya dair bir tek
cümle...
Anlayabiliyor musun beni bilmiyorum.
Şimdi geliyorum desen gelme diyeceğim sana.
Gelme !!
Ben böyle mutluyum.
Sendeyim işte. Seninleyim.
Artık seni sevebilmem için sana ihtiyacım yok.
Seni yaşatabilmek için böyle her gün yeniden,
benim olarak , bana ait olarak ,
kendime ihtiyacım var sadece ..
Kırılmadın umarım bana.
Bu satırlar ,
bir Aşk yanılgısı sonrası okunacak yüreğine ,
kendin tarafından.
Hem de satırı satırına.
Aynen benim gibi yap olur mu ?
Böylesi en iyisi ..
Kırıcı olmuyorsun veya kırılmıyorsun.
Kaybetmiyorsun ,
ağlamıyorsun ...
Olcay Derecik
Ve ben alıp başımı gidince akşamları
İçinde yorgun düştüğüm bahçemden dışarı,
Biliyorum; her yol götürür beni o yöne
Yaşanmamış hayatların tersanesine...
Duygular yok..
Közde çiçek,elde bir avuç türkü..
Tükenmiş umutlar..
Dualar var merhem kokulu..
Buruk bir sonbahar sanki odam..
Bol bir sessizlik tavan..
Göğe yükselen mavilikle..
Dualar var merhem kokulu..
Betül Dilara
Ve ben alıp başımı gidince akşamları
İçinde yorgun düştüğüm bahçemden dışarı,
Biliyorum; her yol götürür beni o yöne
Yaşanmamış hayatların tersanesine...
Mağlup mu desem, mahçup mu?
Ama ikisi de değil..
Ben garip, sen güzel..
Dünya umutlu..
Öyle bir tuhafım bu akşamüstü..
Sevgili,
Canavar götürür gibi..
İki yanım..
İki süngü..
Ahmed Arif
* Tuttum, taa içime oturttum seni...
BEYAZ
Bir bademin altına, yorgun, oturmak biraz,
Ayrı ayrı seyretmek çiçek açmış her dalı.
Artık bütün renklerden, artık uzaklaşmalı:
Beyaz işte, aylardır gözümde tüten beyaz.
İş bitti... Uzaklarda ilk ümitler gibi yaz,
Duyuyorum bu sabah, kış içimden çıkalı,
İçimin dört duvarı bembeyaz badanalı,
Ah, sade nefes almak, göğsüme dolan bu haz...
Bir kuş ötecek şimdi... Havada bir durgunluk,
Mermeriyle konuşan açık kalmış bir musluk,
Beyaz çiçeklerini tektük düşüren kiraz.
Bahar pınarlarından içime damlayan su,
Bembeyaz çiçeklerin ıslak, temiz kokusu,
Kış bitti... Uzaklarda ilk ümitler gibi yaz..
Ziya Osman Saba
Ve ben alıp başımı gidince akşamları
İçinde yorgun düştüğüm bahçemden dışarı,
Biliyorum; her yol götürür beni o yöne
Yaşanmamış hayatların tersanesine...