Bağlanma kuramı
J. Bowlby’e göre insanın ve hayvanın devamlılık gösteren şemaları vardır; içgüdüsel tutum yaşam boyunca gelişmeler gösterir, kalıtılan gelişmeye yol açan gizil güçtür. İçgüdüsel tutum nesilden nesile aktarılmaz ve kontrol sistemi vardır (interkasiyon, feed-back). İçgüdüsel tutum nedensel etmenlerle (sinir sisteminin uyarılması, çevresel uyaranlar) ortaya çıkar ve sonlandırıcı etmenlerle söner. Bowlby’e göre bebeğin anneye ve annenin bebeğe bağlanması türe özge tutum sistemleri sonucunda oluşur. Özgül olarak Bowlby’nin tanımladığı 5 tutum vardır: Emme, yapışma, izleme, ağlama ve gülme. Bu baş tutum bebeğin bağlanma tavrını tanımlar. Bowlby’e göre bebek anneye veya anne bebeğe böylece yaklaşır.
Bowlby’e göre bağlanmanın gerçekleşebilmesi için sıcak, yakın ve süreklilik özellikleri taşıyan doğrudan ilişki gerekir. Kurulan bu ilişkiden hem bebek hem anne haz almalıdır. Bağlanma aşama aşama gelişen bir süreçtir. Bağlanan, seçerek bağlandığı birey ile bir arada olmak ister. Seçilen kuvvetli, aynı zamanda kaygı giderici olmalıdır. Bebek için dış dünyayı algılamakta çok önemli olan üç duyudan dokunma, görme ve işitmeden önde gelir. Dokunma, anne-bebek ilişkisini artırır.
Bebeğin ağlaması ilk uyarı işaretidir: Özellikle açlık, öfke ve ağrıya işaret eder. Bazı anneler bunları ayırır. Diğer işaretler gülme, oynama ve bakmadır. Bağlanma bu işaretlerle somutlaşır, doğrudan gözlenir.
Bağlanma kuramının temel özellikleri şunlardır:
a. Bebekte 7 ay civarsında ortaya çıkan “Birincil Bağlanma İlişkisi”. Lorenz’in kazlarda tanımladığı yumurtadan çıkışla birlikte hareket eden nesnenin izlenmesi ile kurulan koşutluk içinde birincil bağlanma ilişkisi tanımlanabilir.
b. Ayrılık durumlarında ortaya çıkan “Yakınlık Arayışı”: Ayrılık bebek için dayanılmazdır; ayrılanın yerine bir başkasının konulması için arayış içine girer.
c. Bağlanma güveni doğurur. Böylece “Araştırıcı Davranış”ta bulunulur. Bağlanma ile araştırma arasında karşılık ilişki vardır. Bağlanma olunmadan araştırıcı davranış oluşamaz.
d. Ayrılık durumlarında “Ayrılık Protestosu” ortaya çıkar. Bağlanılan nesnenin kaybolmasına dayanılamaz ve bu durum protestoya yol açar.
e. Bağlanılan ile kurulmuş olan etkileşimin belirlediği “İçrel Çalışma Modeli” vardır ve bebek bununla dış dünyaya açılır. Kurulan içrel çalışma modeli dış dünya ile kurulacak olan ilişki modelini oluşturur.
f. Bağlanma bebeklik ve çocuklukla sınırlı değildir. Yaşam boyunca sürer, bağımlılıktan ayrılığa, ham bağımlılıktan olgun bağımlılığa ulaşılır.
Yaşamın ilk 2 yılını kapsayan bağlanma sürecini dönemlere ayırmak gerekirse doğumdan 8-12 haftaya kadar uzanan ilk dönem bağlanma öncesidir. Bu süreç içinde bebek anneye yönelmiştir, annenin uyaranlarıyla hareketlenir.
Bağlanmanın ilk işaretlerinin ortaya çıktığı ikinci dönem 8-12 haftadan 6. aya kadar uzar, bağlanmanın oluştuğu dönemdir. Bağlanmanın tam olarak gözlendiği 3. Dönem 6-24 aylar arasıdır. Bu sürede bebek anneden ayrıldığında ağlar, huzursuzluk işaretleri gösterir, annenin dönmesi ile birlikte veya annenin dönüşünden emin olduğunda ağlama sonlanır. 25 nci aydan sonra anneden bağımsız olan bebeğin annesiyle geliştirdiği karmaşık ilişki vardır.
Bağlanma için anne-bebek arasındaki sürecin özellikleri şunlardır:
a. Erken ikili ilişki (memelilerde ve kuşlarda olduğu gibi)
b. İlk sosyal nesne olan annenin duyarlı ve etkileşilebilinen özellikler
taşıması. Anne, bebek için temel alanı hazırlar ve bebek bu temel alanda ruhsal gelişmesini yapar, onun isteklerini karşılar, ona uygun koşullar bulur.
c. Erken dönemde ben-diğer ayrışması: Bağlanmanın getirdiği birliktelik içinde bebeğin bağımsız davranmayı denemesi için uygun koşulların sağlanması ve bu denemelere olanak sağlanması.
d. Erken güvenli-temel tutum: 12 nci ay sırasında hareketlenme (emekleme-yürüme) ile başlar. Ancak bu özellik hareketlilik öncesinde bilişsel düzeyde ortaya çıkar. Evin alansal olarak tanınması, annenin özgül davranışlarını bekleme, annenin bebeğin uyarılarına yanıt vermesi ve annenin oyunlarında bebek tarafından kullanılması
e. Ayrılık protestosu: 12-30 ncu aylar arasında gözlenir. Anneden ayrılma ile birlikte ikili ilişkinin bozulmasını taşıyamama, ikili ilişkiyi oluşturmak için anneyi ilişkiye davet etme.
f- Güvenli-temel tutumun pekişmesi.
g- Diğer kişilerle ilişkinin olgunlaşması.
h- Güvenli-temel tutumun anneden ayrı başka kişilere aktarılması.
Bağlanma duygusal bir bağdır ve bir kişiyi diğerine bağlar. Bağlanma toplumsal özelliklere göre değişebilir.
Bebek doğum ile duygusal alanın üyesi olur. Bebek bu duygusal alan içinde büyür. Annenin sunduğu duygusal alan bebeğin gelişmesi için önemli bir koşuldur. Konuşma öncesi oluşturulan duygusal anne-bebek ilişkisi özel bir anlam taşır.
Bebek-anne bağlanmasının gebelikte başladığı da bildirilmektedir. Ancak bunun değerlendirilmesi güçtür.
Bebeğin doğum ile birlikte çok etkin bir biçimde toplumsal ve fizik dünyada yerini aldığı, seçme hakkında sahip olduğu, annenin sundukları dışında kendisinin etkin katılımı ile bedensel ve ruhsal işleyişini düzenlendiği, homeostazisini kurduğu belirtilmektedir.
Bağlanma sürecinde; anne kendisi bebekken, annesine bağlanmasının yarattığı güçlükleri ve çatışmaları yaşayabilir. Buna “İmge bebek” kuramı denilmektedir.
.ALINTIDIR.
www.gata.edu.tr