Baba ve Disiplin

• Çocuklar eğitilmelidir ve yanlışları düzeltilmelidir ki hayatın gerçeklerini öğrenebilsinler. Bu nedenle çocuğun gelişiminde ve hayata hazırlanmasında uygun disiplin yöntemlerinin kullanılmasının önemi büyüktür. Disiplinin oluşturulmasında anneye de babaya da önemli görevler düşmektedir.

• Anneler genelde çocuklarıyla daha fazla zaman geçirirler ve kuralları uygularken pratikteki zorluklar nedeniyle tutarlı davranamayabilmektedirler. Bu noktada, babanın sadece kızan, bağıran, otoriteyi temsil eden, kendisinden korkulan ve tehdit unsuru olarak kullanılan rolde tutulması sıkça rastlanılan bir durum olmaktadır. Oysa bu tutum hem çocukların yeterince disipline edilememelerine neden olmakta, hem de babayla iletişimden uzak olmasını sağlamaktadır. Bunun yerine, annenin de babanın da belli esneklikleri bulunan, mümkün olduğunca ortak disiplin ilkeleriyle yaklaşan ebeveynler olması gerekmektedir. Daha az zaman geçirmiş olmak, kuralların tutarlık içinde uygulanması konusunda zaman zaman babalar için avantaj oluşturmaktadır. Ama bu avantajı, babayı korku objesine çevirerek dezavantaja dönüştürmemek gerekmektedir.

• Disiplin oluşturulurken çocukların duygularının değil, davranışlarının kısıtlanması ya da başka bir deyişle istenmeyen ve uygun olmayan davranışların uygun olanlarıyla değiştirilmesi esas olmalıdır. Babalar bu noktada daha çok istenmeyen davranışı vurgularlarsa, çocuklar da kendilerini hep olumsuz davranışları olan, istenmeyen, sorun yaratan çocuk olarak algılayabilmektedirler. İstenmeyen davranışları değiştirirken, sadece sorun olan davranışları vurgulamak yerine olumlu davranışın ne olduğunu belirtmek, olumlu davrandığı takdirde ödülün ne olacağını belirtmek daha etkili olmaktadır. Böylelikle çocuğun olumsuz benlik algısı geliştirmesi riski de ortadan kalkmaktadır.

• Ödül mutlaka maddesel bir şey olmak zorunda değildir. Hatta maddesel ödüller yerine davranışsal veya sözle ödüller kullanılması daha fazla tercih edilmelidir. Çünkü “seninle gurur duyuyorum, bu şekilde davranırsan beni çok mutlu edeceksin” gibi açıklamalar çocuğu olumlu davranmaya motive ettiği gibi, kendisini algılamasını da olumlu yönde etkileyecektir.

• Babaların bazen çocuklarıyla yeterince zaman geçirememeleri ve onlarla yeterince ilgilenemedikleri kaygısıyla onları hediyeye ve oyuncağa boğdukları bilinmektedir. Ve böylece her akşam eve geldiğinde “baba bana ne getirdin” diyen çocuklarına bir şey vermenin hazzını yaşayabilirler.

• Oysa bu tavır çocukları yeni bir şeye sahip olmanın keyfini yaşamaktan alıkoymakta ve sürekli talep etmelerine ve bir türlü sahip olduklarından memnun olamamalarına neden olmaktadır. Üstelik aslında baba ile çocuk arasında gerekli olan duygusal yakınlığın yerini de asla tutmamaktadır. Her gün bir oyuncak getirmek yerine çocuğunu kucağına alıp onunla 5–10 dakika sohbet etmek, o günün nasıl geçtiğinden söz etmek, çocuklar için de babalar için de çok daha doyurucu olmaktadır.

• Özellikle ergenliğin başlangıcında; çocuklar kendilerinden emin olamamaya, kendilerinde kusur bulmaya başladıklarında ve kendi hormonları tarafından sabote edildiklerinde, “kabul edilmek” daha da önemlidir. Güçlü ve mantıklı olarak yönetilmediğinde her çocuk potansiyel olarak tehlikededir. Çocuklar doğrunun ne olduğunu bilmek isterler. Otorite anlaşılır ve adilse onu kabul ederler. Bu durumda en iyisi:

a) Çocuğu başkalarının yanında değil özel olarak disipline etmek,
b) Bunu yaparken sinirli veya tutarsız olmamak,
c) Fiziksel cezalandırmadan uzak durmak,
d) Bütün gerçekleri bir araya getirmek,
e) Disipline etmeden önce kendi kendine “Davranışlarımın standartlarını net olarak belirledim mi? Bunları açıkladım mı? Bu adil mi? Bu koşullar altında bunu beklemek doğru mu? Burada gerekli olan cezalandırmak mı yoksa sabır mı?” vb sormaktır.

alıntı