Aşk Mektupları 3

GİDECEĞİM
Gideceğim, soğuk bir veda öpücüğü bırakarak. İçimde bin yıl sürecek ateşten söz etmeyeceğim. “Ben sana layık değilim,” gibi basit bir neden öne sürmeni beklemeden gideceğim. Yarınların karanlığına, gecenin sessizliğine aldırmadan gideceğim. Şaşıracaksın... Benden bu denli kolay kurtulduğuna sevineceksin. Sevinç gözyaşlarını gizleyip, üzülüyormuş gibi ağlayacaksın.
Gideceğim, “sonsuza dek hoşça kal” diyerek. Her bir umudumu bir yıldıza bağlayacağım. Beynimi boşaltıp yola koyulacağım, geri dönüp bakmamak için. “Bu aşk bana ağır geliyor,” dememen ve terk edilmişlik duygusu yaşamamak için gideceğim. Gözlerinde sinsi bir tebessüm belirecek. Gizlemeye çalışacaksın; ama beceremeyeceksin. Geri dönmemi istercesine arkamdan su dökeceksin.
Gideceğim, üç beş resmini ve birkaç anıyı alarak. bütün dünya içimde yükselen feryatları duyacak; ama bir tek sen duymayacaksın. “Bu beraberlik bizi çok yıprattı,” dememen için gideceğim. Heyecandan ellerin titreyecek, benimse yüreğim acıdan kıvrılacak. Titreyen elini arkamdan usulca sallayacaksın.
Gideceğim, seni sana bırakarak. Sensizlik ve yalnızlık, azık olacak bana, yoldaş olacak. Üzüldüğünü belirten sözler söylemeye çalışacaksın; ama engel olacağım sana. Çünkü gözlerindeki sevinç pırıltıları sözlerini yalanlayacak. Susacağız... Ebediyen susacağız. Elveda dememi beklemeden, “güle güle” diyeceksin.
Gideceğim, zehir gibi acıları içime gömerek. Beni terk edeceğin, ansızın çekip gideceğin her halinden belli oluyor. Sen suçluluk duymayasın diye ben gideceğim. Sonsuza dek yitireceğim seni. Yasıma gece ve şehir tanık olacak. Gökyüzü eşlik edecek ağlayışıma ve şehri seller basacak. Ben sessizce akıp giderken, sen olduğun yerde donup kalacaksın.
Gideceğim, yeni ve zor bir yaşama merhaba diyerek. Sen bensiz hayatına mutlu adımlar atarken, aşksızlıktan dudaklarım çatlamaya başlayacak. Sessizce yürüyeceğim. Geçtiğim her sokak lambası arkamdan sönecek, evlerin pencerelerinden dışarıya taşan ışıklar kesilecek. Şehir matem rengine bürünecek. Son kez dönüp baktığımda, bir şey söylemeye çalışacaksın; ama kelimeler boğazına düğümlenecek ve içinde kalacak.
ÇEKİP GİDECEĞİM
Sonuçsuz sonları düşünmekten yoruldum. Gelmeyecek günleri getirdim, yaşanmayacak anları yaşadım, olmayacak düşleri gördüm.
Hayaller de yetmez oldu. Umutlar da çaresiz, umutsuz yarınlara.
Kahır dolu günlere veda edeceğim. Ve çekip gideceğim buralardan.
Beraber geçmiştik bu yollardan, aşk şiirleri okurdun bana. Yine aynı yollardayım, aynı insanları görüyorum; ama sen yoksun.
Yalnızım...
Sensiz yürünmez bu yollarda. Uzaklara doğru yol alacağım. Ve çekip gideceğim buralardan.
Çiçekler yasta şimdi. Senden sonra şiir okumadım onlara. Soluyorlar yavaş yavaş, intihar eder gibi. Senden sonra balıklar da öldü birer birer. Çiçekleri sulamayacağım artık. Ve çekip gideceğim buralardan.
Doruklarındayım hazanın, her anı ayrılıktır buranın, her mevsimi kış...
Aşka dair bir tek söz söylemeyeceğim. Susacağım.
Bir daha cemre düşmeyecek yüreğime. Bahar gelmeyecek buralara. Sıcak mevsimlere gideceğim. Ve çekip gideceğim buralardan
Evimin her yerinde hatıran var; öpüştüğümüz merdivenler, resim çektiğimiz köşe, sarıldığımız yer ve her taraf...
Hepsinde sen varsın ve sensizliğin verdiği hüzün. Bir de umutsuzluk...
Hatıralarla dolu bu evde yaşamayacağım. Ve çekip gideceğim buralardan.
Gidişine alışamadım, seni unutamam buralarda. Aklar düşmeden saçlarıma, yüreğim heyecansız kalmadan, tümüyle yaşamdan kopmadan göç edeceğim. Anılarımı kalbime gömeceğim. Ve çekip gideceğim buralardan.
İLK BULUŞMA
İlk karşılaştığımız anı hatırlıyor musun? Ya ilk buluştuğumuz anı... Sıcak bir temmuz sabahıydı. Saçlarını taramış, kokuların en güzelini sürünmüştün. Geleceğini biliyor ve bu nedenle sabah erken uyanıp seni beklemeye başlamıştım. İçimde nedensiz bir korku vardı; çünkü gelişin bir rüya gibi, hatta imkansız gibi geliyordu bana.
Kaygısız düşüncelere dalarken kapının ziliyle irkildim. Yerimden kalkmamla kapıyı açmam bir oldu. Karşımda sen duruyordun, yüzünde heyecansız bir tebessümle. Hislerimi ve aklımı yitirmiş gibiydim, içeri ne zaman ve nasıl geçtiğimizi hiçbir zaman hatırlayamadım.
Aylardır sadece uzaktan uzağa seni seyretmekle yetinmiştim. Ve burada hep hayalini kurmuştum. Ama şimdi bütünüyle karşımda duruyordun, bütün sahiciliğinle. Ve en önemlisi sana özgürce dokunabilir ve senin varlığında kanatsız bir uçuşa geçebilirdim. Heyecanlı ve helecanlıydım. Kalbim durabilirdi her an...
Yanakların pembe pembe olmuştu utancından. Kesik kesik soluyordun. Göğüslerin deniz dalgaları gibi kabarıp iniyordu. Bakışlarımız birbirine kilitlenmişti. Gözlerin sıcak bir yaz mevsiminin öğlesindeki gökyüzü kadar parlak ve fırtınasız, sakin bir okyanus kadar dinlendiriciydi. Gözlerindeki ıslaklıkta güneşler doğup batıyordu her dem.
Ve usulca sokuldun bana. Başını göğsüme dayadın.
Ellerin avuçlarımda boncuk boncuk terliyordu. Bir armağandın sen bana, hayatımın en değerli ve en güzel armağanı... Seninle birlikte yaşamı ve dünyayı yeniden yorumlamıştım. Şimdi yanımda duruyordun, ellerin ellerimde, gözlerin gözlerimde...
Nefeslerimiz birbirine karışmalıydı, en tutkulu biçimiyle. Sıcaklığım sıcaklığına karışmalıydı, en kızgın haliyle... Düşler ve hayallerimiz gerçeğe dönüşmeliydi. “Öp beni,” demiştin gözlerini ağır ağır kapatarak... Bedeninde bir yolculuğa çıkacaktım, seni keşfedebilme adına...
Gereksiz bir yolculuk diyerek önüme yasağı koymuştun. Benim için kutsal bir varlıktın ve her emrine amadeydim.
Zamanın durmasını ve ayrılık anının gelmemesini diliyordum; ama zaman akıp gitmişti. Teslim olup ayrılmaktan başka çaremiz kalmamıştı. Üzgündük. Onca saat bir anda akıp gitmişti ve daha çok gözlerimiz konuşmuştu. Beraber kalkmıştık, masumca bir öpüşün ardından. Sadece elini tutabilmiştim ve öpmüştüm seni o gün.
Merdivenlerden inerken, “şuraya baksana,” diyerek yukarı bakmamı sağlamış ve ardından tatlı bir veda öpücüğü kondurmuştun yanağıma. Sonrasında gülüşmüştük. Güle güle tatlı bebeğim, diye uğurlamıştım seni.
GÖZLERİN
Kızıla dönmüş gökyüzüdür gözlerin. Doyumsuz bir yolculuğa başlıyorum gözlerinde. Kendimi yıldızlarla bezenmiş bir bahçede buluyorum. Sözlerinin eşlik ettiği bir ezgi başlıyor, susuyor yüreğim. Aşkımı haykırmak istiyorum; ama gerek kalmadığını düşünüyorum. Her yerde aşk var, sen varsın çünkü. Sende olduğumu, gözlerinde gizemli yolculuğa çıktığımı hatırlıyorum sonra. Yıldızlarla oynamanın tadını çıkarıyorum. Her yıldıza yeni keşfettiğim ve yeni ezberlediğim bir adını veriyorum. En parlak yıldıza, en büyük yıldıza en gizemli ve en özel adını veriyorum: Aşk...
Sakin, duru ve buz renginde bir okyanustur gözlerin. Dalıyorum gözlerine, kendimi serinliğine bırakıyorum. Bütün balıklar aynı yönde yüzüyor, aynı hedefe koşuyor. Her birinin ağzında aşkın ayrı bir sembolü var. Ben de onlara eşlik ediyorum, bende ise senin yansıman var. Yani aşkını anlatan her şey, aşkın bütün sembolleri...
Yeşilin hüküm sürdüğü renkli bir vadidir gözlerin. Süzülüyorum gözlerine. Gözün alabildiğince uzun ve geniş bir vadi çıkıyor karşıma. En güzel köşesi neresi olabilir diye bakınıyorum etrafıma. Her yer birbirinin aynısı... Güneşin parlak ışıklarında çiçeklerin renkli raksına katılıyorum, coşuyorum. Saka kuşları sarıyor etrafımı, bülbülleri aralarına alarak. En güzel aşk şarkıları başlıyor. Bitmiyor şarkılar, susmuyor sakalar ve bülbüller.
Hayallere açılan bir penceredir gözlerin. Giriyorum gözlerine. En önde ikimiz varır el ele, yan yana... Terk edilme kaygısı, sessizliği de beraberinde götürüyor. Kötülüğün, hüznün, umutsuzluğunun söndüğünü görüyorum.
Karanlıktan aydınlığa çıkan yoldur gözlerin. Yürüyorum gözlerinde. Her adımda karanlığın biraz daha çözüldüğünü, dağıldığını görüyorum. Aydınlığa hızlı adımlarla koşarken, seni buluyorum karşımda. Konuşmuyorsun, ama susmuyorsun da. “Ben aşkın kendisiyim,” diyor gözlerin, “hep seni bekledim, hep buradaydım.” Atılıyorum kollarına. “İşte mutluluk bu, aşk bu,” diye bağırıyorum.
Aşkın diğer adıdır gözlerin. Düşüyorum gözlerine. Islanıyorum, sırılsıklam ıslanıyorum. Yıllardır özlemini çektiğim; ama ne olduğunu bilmediğim ‘şey’i buluyorum orada.
Mutluluğun öteki rengidir gözlerin.
Heyecana açılan bir kapıdır gözlerin. Uçuyorum gözlerinde. Bir kartalın siyah kanadında Kafdağı’na uçuyorum.
Hayat suyudur gözlerin. İçiyorum yeniden hayat bulmak için...

.ALINTIDIR.