Mevlana Celaleddin-i Rumi

(1207-1273) Şâir, düşünür. Belh’te doğdu. Bahaeddin Veled’in oğlu. Ailesi ile birlikte on altı yıl süren bir seyahatten sonra Lârende (Karaman)’ye yerleşti. İlk hocası, babasıdır. Seyyid Burhâneddin’den naklî ilimler aldı. Haleb’de Haleviye Medresesi’nde okudu. Aynı yıllarda Şam’da Muhyiddin-i Arabî, Sadeddin-ı Hamavî ve Ehvadüddîn-ı Kirmanî ile görüşerek tasavvuf bilgileri aldı. 1230’dan sonra Konya’da babasının yerine Medrese’de dersler verdi. 1226’da sofi Tebrizli Şems ile tanıştı, sohbet etti. Bu esnada medresedeki derslerini ihmal etmesi ve diğer insanlarla görüşmemesi sebebiyle hoşnutsuzluk duyanlar Şems’i tehditle Konya’dan uzaklaş*tırdılar. Mevlana bu ayrılıktan çok etkilenmiş ve kimseyle görüşmemiştir. Bunun üzerine dostları, Sultan Veled’i Şam’a gönderip Şems’i geri çağırdılar. Mevlana Celaleddin-i Rumi, Şems’i ev*latlığı Kimya ile evlendirdi. Bâzı dedikodular yüzünden Şems öldürüldü. Çok üzülen Mevlânâ duygulu gazellerle acılarını dile getirdi. Daha sonra Selâhaddin ve Ahi Türkoplu Hüsameddin ile dostluk kurdu. Mesnevi, Hüsameddin’in gayreti ile yazıya geçirildi. Mevlânâ, Konya’da öldü. Türbesi müze halindedir.

Dünya edebiyatının sayılı şairlerindendir. Tasavvuf edebiyatını halk zevkine uygun şekilde, hikayeler yardımıyla anlattı. İlâhî aşkı terennüm eden, insanlara nasihat veren, doğru yolu gösteren şiirler yazmıştır. Çağının geleneğine uyarak şiirlerini Farsça söylemiştir. Mevlânâ, mevlevîlerin pîridir. Tarikat, onun ölümünden sonra kurulmuş, Çelebi Hüsâmeddin’in ölümünden sonra da Sultan Veled tarafından bir sisteme bağlanmıştır.
Eserleri:

1. Divân-ı Kebir (Dîvan-ı Şems Tebrîz, Dîvân-ı Semsü’l-Hakayık). Şiir değeri bakımından en önemli eseri*dir. Gazellerindeki aşk terennümleri, rubailerindeki fikir in*celiği ve hayâl zenginliği dikkat çekecek derecede güzeldir. Abdülbâki Gölpınarlı bu eseri 7 cilt hâlinde Türkçe‘ye çevir*di (İlk beş cilti Remzi kitabevi neşriyatından olmak üzere 1957-1960 yılları arasında, altıncı cildi Milliyet yayınları ara*sında, yedinci cilt de İnkılap ve Aka Kitapevleri tarafından 1973’de yayınlandı. Dıvân’da yer alan rubailer de Hasan Ali Yücel (107 rübâî, 1932), Asaf Halet Çelebi (276 rubâî, 1944) ve Abdülbaki Gölpınarlı (tamamı, 1964), tarafından tercüme edilip neşredildi.]

2. Mesnevî [(6. Cilt. 25618 beyit. Dünyaca tanınmış. İngilizce, Fransızca, Almanca ve Ordu diline çevrildi. Tasavvufu birtakım hayalî ve realist öykülerle anlatır. Olgunluk döneminin eseridir. İlk 18 beyiti kendi, kalanını Hüsameddin Çelebi yazıya geçirdi. En güzel baskısını R.B. Nicholson yaptı. Türkçe‘ye pek çok tercüme ve şerhleri var*dır. XVIII’inci asırda Süleyman Nahifi, Mesnevi‘yi nazmen Türkçe‘ye çevirdi. (Amil Çelebioğlu, Mesnevi-i Şerif, Aslı ve sâdeleştirilmişiyle Manzum Nahifi Tercümesi’ni yayınladı). Abdülbakî Gölpınarlı Mesnevî‘nin tamamını günümüz Türkçesine tercüme etti].

3. Fihi mafih [Farsça, mensur. Mevlânâ’nın sohbetlerinin yazıya geçirilmesi ile meydana gelmiş. 70’ten fazla sohbet var. Meliha Ülker Tarıkahya (istanbul, 1954) ve Abdülbâki Gölpınarlı (İstanbul, 1959) Türkçe’ye çe*virip bastırdı.].

4. Mektûbât [(Sonradan biraraya getirilen mektuplarıdır. F.Nafiz Uzluk, Kitabü’t-teressül Lit-tevessül lle’t-tefaddül adı ile 1937’de neşretti],
5. Mecâlis-i Seb’a [Mevlânâ’nın 7 va’zının bir araya toplanması ile meydana gelen öğüt kitabı. F.Nafiz Uzluk eserin metnini ve Hulusi’nin tercümesini bastırdı (1937).] Mevlânâ, Farsça yazmakta bir*likte aslının Türk olduğunu kendisi söyler. Dîvân’ında Türk*çe beyit ve İbareler vardır. Bunları Şerafettin Yaltkaya (Mevlânâ’da Türkçe Kelimeler ve Türkçe Şiirler, Türkiyat Mec*muası, C.IX, 1934) İle Mecdut Mansuroğlu (M.C. Rûmi’de Türkçe Beyit ve İbareler, Türk Dili Araştırmaları Yıllığı, 1954), yayımladı.