1814 Yılında bir gün Honore de Balzac, koltuğunun altında diploması, elinde kitap armağanı koşarak okuldan evine döndü. Kapıdan içeri girer girmez heyecandan boğulan sesiyle nefes nefese, erkek kardeşiyle iki kız kardeşine birden seslendi:

Göreceksiniz, bir gün gelecek kardeşiniz Honore’den büyük adam diye söz edecekler, göreceksiniz bakın! Küçükler 15 yaşındaki ağabeylerinin çevresinde bağrışa bağrışa dans edip dönmeye başladılar.

Selam sana, ey büyük Balzac. Honore de Balzac, 20 Mayıs 1799’da Orta Fransa’daki Tours şehrinde dünyaya geldi. Babası, bir hastanenin idare memurlarındandı. Taşralı olan ailenin gerçek adı Balssa idi. Doğduktan kısa bir süre sonra Honore’yi bir dadıya teslim edip taşradaki akrabalarının yanına yolladılar. Çocukluğunun büyük bir bölümü, ana baba yuvasından uzakta yatılı okullarda ya da dadılarının himayesinde geçti. Çocukluk yıllarının yuva şefkatinden yoksun bu üzgün çağlarını, Va-didekl Zambak’ın ilk sayfalarında buluruz. Delikanlılık çağının ilk izlenimleri de küçük Honore için pek mutlu olmamıştır. Louis Lambert adlı eserinde Vendome kolejindeki fırtınalı yıllarının yankısını duyarız.

honore_de_balzacFelsefe, tarih, din ve bilimlere gittikçe artan merakı onu bu alanlara doğru itiyor, kendi yönünden çalışmalara girişiyordu. Okul derslerini pek önemsemez bir tutumu vardı. Bu arada yazdığı İrade üzerine düşünceler adlı kitapçığı öğretmeni tarafından el konularak mahallenin kitapçısına ambalâj kâğıdı olarak satıldı… Cezalandırılmadığı gün yoktu. Öğretmen yardımcılarından biri, onu merdiven altındaki bir dolaba belki 200 defa kapamış olduğunu, ama yine de uslanmadığını söyleyip dururdu.

1815’de Balzac ailesi Paris’e yerleşti. Honore, Sorbonne Üniversitesinde hukuk öğrenimini tamamladıktan sonra bir avukat yanında staj yapmaya başladı. Üç yıllık çalışma süresini henüz bitirmişti ki yanında staj yaptığı avukat kendisine ortaklık teklif etti. Ama genç adam bu parlak teklifi reddetti ve yazar olmak istediğini açıkladı. Bu ani karar ailesini ve dostlarını çok şaşırttı. Annesi, buna hiç taraftar değildi. Yalnız babası, bu yolda kendisini denemesi için Honore’ye bir yıllık bir süre tanıdı. Başarı sağalamadığı takdirde tekrar avukatlığa dönecekti. Annesiyle birlikte bir oda aramaya koyuldular. Yüzlerce yıllık tarihi boyunca binlerce genç ihtirası yutmuş ya da ölümsüzlüğün basamaklarına çıkararak tanrılaştırmış olan Paris, Honore’nin irade ve kabiliyet savaşını o ebedi gülümseyişiyle seyrediyordu. Buldukları çatı odası, rüzgarın üfürüp savurduğu, camları kırık, çerçeveleri sallantılı pis ve fakir yerdi. Annesi yalnızlık, parasızlık ve dağınıklığın Honore’yi çabucak evine döndüreceğini sanıyordu. Ama o, bu şartlara iki yıl göğüs gerdi. Meydana getirdiği eser, 5 perdelik bir trajedi olan Crom well, bütünüyle bir başarısızlık örneğiydi.

İLK YAZILARI

Balzac’ın bu sıralarda genç bir yazarla arkadaşlık kurduğu görülür. Bu arkadaşlık oldukça verimli sonuçlar verdi. Birlikte yazdıkları ve halkın hoşuna giden melodram cinsinden romanlar çok satılmaya başladı. Piyasa romanları imalatına koyulan genç yazarlar hiç olmazsa açlıktan kurtuldular. Honore, ismini meydana getiren harflerin sırasını değiştirerek Lord R’Hoone takma adını kullanmaya başladı. Bunu ailesinin hoşuna gitmek için yapmıştı. Soylu kişilerin isimlerine karşı zaafı olduğu seziliyordu. İşte bu güç yıllarda Marie Antoinette’in nedimesinin kızı olan Madame de Berny, Bal zac’ı elinden tuttu. Yazılarının müsveddelerini okudu, düzeltti. Roman yazmak için gerekli plan fikrini Balzac’a aşıladı. Olayları birbirine bağlama incelik ve hilelerini öğretti. Onu, sosyetenin devam ettiği Versailles salonlarında ünlü kişilere tanıttı. Balzac, gittikçe genişleyen çevresinin etkileri altında ilk başarılı romanını yayınladı. Les Chouans (Particiler). Kendi imzasıyla çıkmış olan bu eserde soyadının önüne bir “de” eki koyup soyluluğa özenmekten kendini alamadığı görülür. Honore de Balzac… Çocukluğunun sevgiden yoksun, acı dolu yıllarına rağmen Balzac, bütün ömrü boyunca yaşama hırs ve neşesinden hiçbir şey kaybetmemiştir. Tanınmış kadın yazar, George Sand, ondan bütün çağların en tabii yaradılışlı dehası diye söz eder. Bu söz bir yönden, övmekte olduğu kişinin toplumsal terbiye inceliklerinden, aristokrasi cilâsından yoksun olduğunu belirtmektedir. Gerçekten de hazır cevaplılığı akıcı konuşma tarzı, çok defa iyi bir zevkin örneği sayılmasa bile içten gelen şaka ve kahkahalarıyla edebiyat çevrelerinin neşe ve canlılık kaynağı olmuştu. Alaca bulaca renkli bir ceket, modaya uygun cinsten saplı bir gözlük ve 350 firuze taşıyla bezenmiş beş santimetre kalınlığında iri bir baston bu çerçeveyi tamamlı yordu.

Balzac’ın çalışma hayatı eğlence hayatıyla taban tabana zıttı. Haftalarca odasına kapanır, günde 18 saat durup dinlenmeden çalışırdı.

Böyle uzun bir ilham devresinden sonra mavi renkli kâğıtlar üzerine karga tüyünden bir kalemle yazılmış müsveddeler odanın her yanına dağılıp dururdu. Keşmirli keşişlerin giydikleri, boynundan gümüş bir zincirle bağlı beyaz bir cübbe omuzlarında, bir yanda durmadan kaynayan cezve, sayısız kahve fincanı arasında dehasının ilham perdesini aralarken bir yandan da gecenin yorgunluğuna karşı koymak, gerilen sinirlerine yaratıcılığın o dinlendirici merhemini sürmek zorundaydı. Çalışma hızını kaybetmemek için aralıksız içtiği kahvenin yıpratıcı etkileri, alacaklıların devamlı soruşturmaları Balzac’ın sağlığını bozdu ve öldü.