Ahmet Vefik Paşa, Divanı Hümayun Tercümanı (Bakanlar Kurulu çeviricisi) Yahya Naci Efendi’nin torunu ve Dışişleri Bakanlığı memurlarından Mehmet Ruhiddin Efendi’nin oğludur. Böylece soydan gelen bir kültür ve yabancı dil bilen bir aileye bağlı olan Ahmet Vefik, 1323 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Dedesi Yahya Naci Efendi, bizde tercümanlık (çeviricilik) görevi alan ilk Türk memuru olmasından ötürü Babı Ali’de (Başbakanlık) önem verilen bir kimseydi. Bu bakımdan Ahmet Vefik’in iyi bir eğitim ve öğretim görmesi kolaylıkla sağlanabildi. Önce, Mühendishanenin (Bugünkü teknik üniversitenin başlangıcı) ilk sınıflarına yazıldı (1831). Ama Büyük Reşit Paşa’nın Paris Büyükelçiliğine atanması üzerine onun yanında görevlendirilen babası Ruhiddin Efendi ile birlikte Ahmet Vefik de Fransa’ya gitmek zorunda kaldı ( 1834). Paris’te Saint Louis Lisesi’ne devam eden Ahmet Vefik, kuvvetli bir Fransızcayla birlikte Grekçe ve Latinceyi de öğrendi. Uç yıl sonra İstanbul’a dönünce Bab-ı Ali Tercüme Odasına atandı. Bildiği yabancı dilişi e geniş kültürüyle kısa bir süre içinde dikkati çeken genç memur, Londra Büyükelçiliğine atanan Şekip Efendi’nin yanında bir kere daha Avrupa’ya gitmek fırsatını buldu (1840).

Londra’da İngilizceyi de öğrenen Ahmet Vefik’in bundan sonra yıldızı sürekli olarak parladı ve Sırbistan’da, İzmir’de, Memieketeyn (Eflük-3uğdan)’de önemli. Devlet hizmetleri aldı. Bu arada rütbesi bir derece yükseltilerek (rütbe-i saniye) Bab-ı Ali Baş Mütercimliği’yle birlikte devletçe yayınlanması kararlaştırılan Salname (Yıllık)’nin hazırlanmasıyla da görevlendin di (1847). Daha sonraki yıllarda, yurdumuza sığınan Macar mücahitleriyle ilgili konuları incelemekle görevlendirildi.

Bu işteki başarısı’ üzerine Memieketeyn (Eflak – Buğdan) Komiserliğine bir süre sonra da Encümen-i Daniş üyeliğine getirildi (1851). Bu görevde uzun süre kalan Ahmet Vefik Efendi, Tahran Elçiliği’ne gönderildi. Ama eskiden beri anlaşamadığı Ali Paşa’nın sadrazamlığa gelmesi üzerine İstanbul’a dönmek zorunda kaldı. Ahmet Vefik Efendi herkesten çok Büyük Reşit Paşa’nın güvenini kazanmıştı. Bundan ötürü Reşit Paşa yeniden iktidara geçince kendisini yeni kurduğu Meclisli vâlâ-yı ahkâm-ı adliye (Yüksek Adalet Meclisi) üyeliğine getirmekte.

Bundan sonra Deâvi Nazırlığı (Adalet Bakanlığı)’na, Paris Elçiliği’ne Evkaf Nazırlığı’na sırasıyla atanan Ahmet Vefik Efendi, Darülfünun (Üniversite )’da tarih müderrisliği (profesörlüğü) de yaptı (1862). Aynı yıl içinde devletçe bütün Anadolu’da girişilen geniş teftiş (denetleme) işlerinde sağ kol müfettişi iği görevinde de bulundu. Ahmet Vefik Efendi, bundan sonra atandığı Bursa Valiliği’nde iken halk tarafından yapılan bazı şikayetler üzerine görevinden geri alındı ( 1864). Ali Paşanın ölümüne kadar kendisine hiçbir görev verilmedi. Bir süre sıkıntılı ve yoksul günler geçirdi. Ama o, bu süre içinde boş durmadı. Edebiyat alanında telif (kendi yazdığı eser) ve çeviri eserlerini meydana getirdi.

Moliere’den çevirileri, Fezleke-i Tarih-i Osmani vb. hep bu dönemin fikir ve edebiyat ürünleridir.

Mahmut Nedim Paşa’nın Sadrazamlığa gelmesi üzerine bir kere daha yıldızı parlayan Ahmet Vefik Efendi, 1871’de Rüsumat Emini, 1872’de Sadaret Müsteşarı oldu. Bir aralık Maarif Nazırlığı (Millî Eğitim Bakanlığı)’na, sonra da Şurayı Devlet (Danıştay) üyeliğine atandı. Ama değişik ve çelişik huyları yüzünden bu görevlerde de uzun süre kalmadan işinden uzaklaştırıldı. Bu dönemde yazı ve çevirilerine yeniden devam eden Ahmet Vefik Efendi, Petersburg Bilim Akademisi’ne üye seçildi (1875). Türk dilinin önemli sözlüklerinden birisi olan Lehce-i Osmani adlı ünlü eserini de bu yıllarda yazdı. Onun devlet hizmetlerinden uzaklaştırılışının bu ikinci dönemi 1877 yılına kadar sürdü. Bu sıralarda yurdumuzda önemli siyasi gelişmeler oluyordu.

Ahmet Vefik Paşa’nın Eserleri

Ahmet Vefik Paşa’nın belli başlı eserleri şunlardır;

Hikmet-i Tarih (Tasvir-i Efkâr gazetesinde tefrika edilmişti^ 1863), Evşâl-i Türkiye (Ebülgazi Bahadır Han’ın ünlü eserini Anadolu Türkçesi’ne çevirisi, 1864), Fezleke-i Tarih-i Osmanî (1869), Hikâye-i Hikemiye-i Mikro Mega (Voltaire’den, 1871), Telemak (Fenelon’dan, 1881), Gil Bias de Antilani’-nin Sergüzeşti (Le Sage’dan, 1886), Ernani (Victor Hugo’-dan).

Moliere’den adapte ettiği ilk eserleri Zor Nikâh ve Zoraki Tabip (1869)’tir.

Bundan sonra sırasıyla İnfial-i Aşk, Don Civani, Tabib-i Âşık, Adamcıl, Tartüf, Azarya, Yorgaki Dandini, Okumuş Kadınlar, Dekbazlık, Merakî, Kocalar Mektebi, Kadınlar Mektebi, Sa-vuruk, Dudu Kuşlarını Türkçe ‘ye çevirmiş ve adapte etmiştir.