Katip Çelebi, 1609 yılının Şubat ayında İstanbul’da doğdu. Öz adı Mustafa’ydı. Bir asker olan babası gibi orduda katip olarak çalışmıştı.

15 yaşlarında girdiği devlet hizmetinde Genç Osman olaylarını, Yeniçerilerin İstanbul’da başkaldırmalarını, 1. Mustafa’nın tahta çıkarılması için düzenlenen ayaklanmaları görmüştü. Katip Çelebi; Mustafa II ve Murat IV’ün padişahlık yıllarında da yaşadı. 1629 İran, Hemedan ve Bağdat seferine katıldı. 1633 Bağdat Seferi’nde Ordu’nun Halep’te kışlamasından yararlanarak Hicaz’a giderek hacı olmuştu. İstanbul’a dönünce miras yoluyla eline dolgun para geçti. Bunun üzerine askerî kâtiplik görevinden çekilerek kendini bilime verdi. 1640 yılından sonra eserler vermeye başladı.

Katip Çelebi bu hızlı ve verimli çalışma yıllarında yalnız dinî konular üzerinde değil, aynı zamanda matematik, astronomi gibi müspet bilim dallarında da bilgisini genişletmiş, bu arada Latince öğrenmeye başlamıştı. 1648 yılında Katip Çelebi Mustafa Efendi’ye Baş muhasebeci ikinci halifeliği görevi verildi. İşte onun Hacı Halife Batılılar Hacı Kalfa derler . Adıyla ün alması bu görevinden ötürüdür.

Katip Çelebi’nin hayatının çeşitli dönemlerini biz, daha çok yazmış olduğu Mizanül Hak adlı kitabından öğreniyoruz. Gerçekten de ünlü bilim adamı bu eserinde otobiyografisinin büyük bir bölümünü kaleme almıştır. Kâtip Çelebi, çağının ünlü bilginlerinden özellikle Kadızade’den çok yararlandığını belirtir. Bilimsel çalışmalarını da şöyle anlatır. On yıl geceli gündüzlü çalıştım. Ara sıra bir kitabı incelerken kendimi unutur, günün ışıdığını fark etmezdim. Bu yorucu çalışmalardan hiç usanç duymazdım.

Katip Çelebi bir yönden bilgisini artırırken bir yönden birçok öğrenciye ders veriyordu. 1648’den ölümüne kadar en değerli eserlerini verdi. Bu bilimsel çalışma yıllarında en yakın arkadaşı olan Şeyhülislâm Abdurrahman Efendi’yle devlet sorunlarını tartışır, bozuklukları ortaya koyar, çeşitli konularda ileri düşüncelerini açıklamaktan çekinmezdi. 1657 yılının sonlarına doğru bir cumartesi sabahı kalp durmasından öldüğü zaman 49 yaşındaydı.

Mezarı İstanbul’da Vefa semtinden Zeyrek’e inen caddenin sol tarafında kendi adı ile anılan okulun (Kâtip Çelebi İlkokulu sonraları yanmıştır.) bahçesindedir.

Katip Çelebi’nin Kişiliği

17’nci yüzyıl Türkiye’sinde Katip Çelebi’nin çok önemli bir yeri vardır. O, her şeyden önce bir bibliyografya ve coğrafya bilginidir.

Yüksek devlet memurluklarının parayla verildiği bir çağda yaşamış olan Kâtip Çelebi bu olayları yermekle kalmamış, ülkede «kanun» ilkelerinin yerleşmesi ve uygulanması için büyük çabalarda bulunmuştur. Ona göre ülkeyi öteden-beri felâkete sürükleyen kanunsuzluktu. Bazı eserlerini bu düşünceyle yazmış, devlet sorumlularını uyarmaya çalışmıştır.

Katip Çelebi bu çalışmalarından bir sonuç alıp alamayacağını bilemeden genç yaşında ölmüştür.

Daha fazla yaşasaydı belki çalışmalarının olumsuzluğu karşısında üzüntü duyardı. Çünkü o çağ, Osmanlı İmparatorluğu’nun en karışık dönemiydi.

Kâtip Çelebi’de bilim ve öğrenme sevgisi sonsuzdu. O bu sevgi ve inanışla Batı’ya yönelme yolunda Türk Tarihi’nde bir dönüm noktası teşkil etmiş, Batı’ya bir pencere açmıştır. Ancak çok kısa süren ömrü Katip Çelebi’nin bu bilim ve öğrenme sevgisini yaymasına yetmemiştir.

17’nci yüzyılda yetişen Türk bilginleri içinde olumlu düşünen, bilimsel araştırma ve çalışmalar yapan, ömrünü kitaplar arasında geçirerek yaşadığı çağın çarpık inançları, bilgisizlikleri ve ihtiraslarıyla savaşan tek bilgin düşünür Katip Çelebi’dir.

Katip Çelebinin Önemli Eserleri

Kâtip Çelebi’nin tarih, coğrafya, biyografi, bibliyografi, edebiyat, din ve ahlâk konularında Türkçe ve Arapça yazılmış birçok eseri vardır. Bunların en önemlileri şunlardır:

FEZLEKE’ler: Birer tarih kitabıdır. Yazar Arapça Fezleke de 622 yılından 1591’e, Türkçe Fezleke de ise 1591’den 1655 yılına kadar geçen olayları inceler.

Tuhfe -Tül Kibar Fi Esfâr – İl Bihar: 1645 Girit Seferi’yle ilgili olarak yazılmış bir tarihtir.

Takvim – Üt Tevarih: Hazreti Adem’den 1648 yılına kadar geçen tarihi olayları anlatır.

Cihannüma: Şeyh Ahmet İhlasi’nin Atlas Minör çevirmelerinden yararlanma suretiyle ve yeni bilgilerle tamamlanarak 1648’de yazılmış ilk coğrafya eserlerinden biridir. Hartalarla değerlendirilmiştir. 1732’de İbrahim Müteferrika tarafından basımı da yapılmıştır.

Keşf-Al Zunun: Kâtip Çelebi’nin 20 yılda tamamladığı bu ansiklopedik eser alfabe sırasına göre düzenlenmiş ve Arapça yazılmıştır. 300 kadar bilimsel konuyu ele alan bu önemli ansiklopedi aynı zamanda 14.501 kitabı tanıtır ve eleştirir. Eserin çok geniş olan önsözünde bilimin önemi, değeri, bölümleri üzerinde durulmuş, bütün bilimlerin adları, tanımları ve konuları açıklanmıştır. Keşf-al Zunun daha sonraları birçok yazar tarafından incelenmiş, tamamlanmak için «ek» ler yapılmıştır. 1835 – 1838: yılları arasında Alman Bilgini Flügel bu eseri Latinceye çevirmiştir. Daha sonra Almanca ve İngilizce çevirileri de yayımlanmıştır.

Düstur-Ul Amel: 1652 yılında yazılan bu eserde malî konular ele alınmıştır.

Mizân-Ül Hak (Hakikat Ölçüsü): Kâtip Çelebi’nin son eseridir. Yazar bu eserinde 17″nci yüzyılda birtakım tartışmalara konu olan sosyal sorunlar üzerindeki fikirlerini açıklamıştır. Kâtip Çelebi günümüzden 300 yıl önce lâik düşünceler ileri sürmüş, kişinin vicdanında özgür bırakılmasını, mezhep ayrılıklarının hoşgörürlükle karşılanması fikrini savunmuştur.