Arşimet, M. Ö. 287’de Sicilya’nın Siraküza şehrinde dünyaya geldi. Babası Fedia, bir astronomdu. Öğrenme hırsı ve bilim düşüncesiyle yoğrulmuş bir çevrede büyüdü. Daha küçük yaşlarda olağanüstü bir zekâ sahibi olduğunu ortaya koyan genç Arşimet, öğrenimini tamamlamak üzere o çağın büyük bilim merkezi olan İskenderiye’ye gitti. Orada, ünlü bilgin Kirene’li Eratostenos’la dostluk kurdu. Üstün yaradılıştaki bu iki insanın işbirliği yaparak önemli problemler yaratmış oldukları bir gerçektir. Gerek Eratostenos’laı dostluğu, gerek aile geleneği onda sönmez bir astronomi merakı uyandırdı.

arsimetSiraküza’ya döndüğünde kendini çeşitli araştırmalara verdi. Matematik, Fizik, Mekanik, Astronomi ile uğraştı ve hepsinde üstünlüğünü kabul ettirdi. ,

Arşimet’in problemleriyle uğraşmak bugünün öğrencileri için bile kolay sayılmaz. Bu kadar ileriye götürülmüş bilimsel ilkelerin çağımızdan çok önce ortaya konulmuş olması şaşırtıcı değil midir?

Arşimet’in Siraküza Savunması

M.Ö. 216 yılında Arşimet 70 yaşını aşmış, akrabalarından biri olduğu söylenen Siraküza Kiralı Hieron ölmüştü. İkinci Pön Savaşı sonunda da şehir yenilgiye uğramış Siraküza, Kartaca’lılarla birleşmeyi kabul etmişti. Bunun üzerine Romalılar, ünlü konsüllerinden biri olan Claudius Marcellus’u bir orduyla Siraküza’ya gönderdiler. Yaşlı Arşimet, hiçbir zaman katılmadığı siyaset alanından uzakta kenedini çalışmalarına vermiş, sessiz ve sakin bir hayat sürüyordu. Ama onun hikmet ve zekâsına hayranlık duyan hemşerileri şehri savunmak için kendisinden yardım dilediler. Arşimet, bu çağrıyı adeta istemeyerek kabul etti.

Romalılar, onun bir mucit ve mühendis olarak yaratıcı kabiliyetini öğrenmekte gecikmediler. Bir gün, kıyıdaki şehir surlarına kadar sokulan bir Roma savaş gemisi birdenbire dev gibi korkunç bir kerpetenle karşılaştı. Duvarların arkasından çıkan bu alet gemiyi pruvasından yakaladığı gibi çeneleri arasında kıstırarak parçaladı. Kaldıraç kolları ve dönel kasnaklar yardımıyla işleyen bu aletin çalışma prensipleri Arşimet tarafından ortaya konulmuştu. Böylece bir kaldıraç mekanizması ilk defa olarak gerçekleştiriliyordu.

Bu arada surların arkasına yerleştirilen dev mancınıklar, düşmanın üzerine ağır oklar ve taş yağdırıyordu. Güvertesi ve bordası delik deşik olan gemilerin direkleri parçalanıyor, gemidekilerin üzerine düşüyor, düşman ağır kayıplar veriyordu.

Arşimet’in Güneş ışınlarını büyük bir ayna aracılığıyla düşman üzerine yansıtıp gemileri ateşe verdiği de söylenir. Ama inanılması oldukça güç olan bu hikâye, belki de bir efsaneden başka bir şey değildir.

Bununla birlikte Arşimet’in icat ettiği makineler, Romalıların gözlerini o derece yıldırmıştı ki surların üzerinde bir ip ya da bir değnek gördükleri zaman gene onun bir makinesi sanarak bağrışıp kaçışıyorlardı. Claudius Marcellus, ister istemez hayranlık duyduğu bu düşmanıyla kendi mühendislerinin başa çıkamayacağını anladı. Bu matematik devi ile neden savaşalım? Bizimle alay eder gibi kıyıda oturup donanmamızı yok ediyor! Diyerek Siraküza’yı tam bir ablukaya aldı.

Arşimet’in Trajik Ölümü

Kuşatmadan vazgeçmeyen Romalılar M. Ö. 212 yılında Siraküza’yı ele geçirdiler. Dört yıl süren inatçı bir savunmayı yıkan Romalıların şehre girişi Tanrıça Artemis şerefine düzenlenen bir bayram gününe rastlıyordu. Güvenliği sağlamakla görevli Romalı askerlerden biri Arşimet’in evine girdi. Geometri hesaplarına dalmış olan bilgin, ne at nallarının gürültüsünü, ne de kılıç şakırtılarını işitmişti. Romalı asker, etrafına hiç aldırış etmeyen bu yaşlı adamın sükuneti karşısında şaşırdı.

İleriye doğru bir iki adım attı. Arşimet, toprağa çizdiği dairelerin üzerine kaba sandallarıyla basarak karşısına dikilen askere Latince seslendi:

Noli turbare circulos meosl (Lütfen dairelerimi bozmayın). Bazılarına göre de Arşimet’in son sözleri şöyle oldu:

Noli, obsecro, istud disturbare (Rica ederim, işimi bozmayın). O anda askerin kafasından neler geçtiği bilinemez. Kılıcını kaldırıp ihtiyar Arşimet’e büyük bir hışımla sapladı.

Arşimet Matematiği

Vatanına büyük hizmetlerde bulunan Arşimet, 75 yaşında öldü. O yalnız merak hırsı ve yaratma çabasıyla araştırmalar yapardı. İlk Çağ’ın en büyük filozoflarından biri olduğu kadar matematikteki çalışmalarıyla da büyük bir başarı sağladı. Bugünkü Yüksek Matematiğin temel ilkelerinden biri olan integral hesabına yol açan önemli geometri incelemelerinde bulundu. Siraküza şehri savunmasında ortaya koyduğu pratik kabiliyet, onun teknik prensipler yaratmaktaki ustalığını göstermektedir.

Ama Arşimet bütün bu uygulamsal buluşlarından yazılarında hiç söz etmemiş, bunları önemsiz şeyler olarak saymıştır. On yedinci yüzyılın büyük matematikçilerinden olan Pascal, Fermat, Huygens ve Newton gibi dehalar, onun buluş ve metotlarından geniş çapta yararlanmışlardır. Kepler, Galileo ve Torricelli gibi büyük fizikçiler, Arşimet’in koyduğu ilkelerden hareket etmişlerdir. Bütün bu bilginler, onun araştırmalarında kullandığı metot ve ilkeleri okuyup öğrenmişler ve büyük ustalarının ışığı altında yaratma güçlerini geliştirmişlerdir. Arşimet, doğal bilimler tarihi boyunca modern bilimin temel taşı oldu.

Mekanik fizik ve Arşimet ilkesi

Arşimet’in gerçekleştirdiği teknik başarılarından biri de, güvertesine kadar yüklü üç direkli büyük bir geminin kaldıraç ve kasnaklar yardımıyla denize indirilmesidir. Bu olayı kalabalık, geminin yavaş yavaş denize doğru kaydığını görünce şaşkına dönmüş, Arşimet’in sihirli bir kuvvetten yararlandığını sanmışlardı. Arşimet, suyun daha yüksek bir seviyeye çıkmasını sağlayan su cenderesini buldu. Aynalardan birtakım düzenler hazırlayıp ışığın özelliklerini inceledi. Ama en ünlü başarılardan biri, Arşimet İlkesi olarak adlandırılan suyun kaldırma gücüne ait kanundur Bu kanuna göre «bir sıvı içine daldırılan bir cisim, yer değiştirttiği sıvının hacmi kadar ağırlığından kaybeder.

Bugünkü bilim geleneğine göre bu kanun bize çok açık bir gerçek gibi görünebilir ama Arşimet’in yaşadığı çağda durum hiç de böyle değildi. Bu kanunun çok ilgi çekici bir hikâyesi vardır Siraküza Kiralı Hieron, Arşimet’e altından yapılmış bir taç verdi. Kral bunun gümüşle karışık olup olmadığını öğrenmek istiyordu. Arşimet, tacın hiçbir tarafını bozmadan bunu anlamak zorundaydı. Altın, gümüşten daha ağır olduğu için belirli miktardaki altın, suya daldırıldığında, eş ağırlıktaki gümüşten daha az bir hacım dolduracaktır. Eğer tacın yapıldığı maden, her ikisinin de bir alaşımı ise bu alaşım aynı ağırlıktaki altın ve gümüşün ikisi arasında bir hacmi kaplayacaktır. Bu problemi çözmeye yarayan ilkenin Arşimet’in aklına hamamda banyo yaparken geldiği söylenir: Arşimet suya girdiği zaman vücudunun suyun yer değiştirmesine sebep olduğunu ve banyodaki su seviyesinin yükseldiğini görür. Bunun üzerine birdenbire banyodan çıkıp sokağa fırlar: Eureka! Eureka! (Buldum! Buldum!) diye bağırır. Yalnız gerçek bile olsa bu işin hikâye yönüdür. Unutmamak gerekir ki her zaman olduğu gibi Arşimet, bu problemi, sürekli düşünce ve metotlu deneyler yardımıyla çözmüştü.

Arşimet’in Vasiyeti

Arşimet, kendi mezar taşı üzerine, silindirle çevrili bir küre şeklinin kazılmasını ve bu iki cismin, bacımları, oranının da yanma yazılmasını İstemişti.