Gün,ağarmak üzereydi.Anlaşılan ay nöbetini güneşe devrediyordu.Şehrin istasyonuna geldiğimde saatimin yelkovanı içime su serpmişti.Trenin gelmesine daha 5-10 dakika vardı.Birden gözlerim simitçi çocuğa takıldı.Ben sabahın o saatinde nasıl kalkıp giyindiğime hayret ederken o sabah simitlerinin yarısını satmıştı bile.Biraz sonra uzaktan trenin sesi duyuldu.Kuşlarda bu senfoniye eşlik edip görevlerini tamamlamışlar gibi oradan ayrıldılar.Tren şehri uyandırmamak için büyük bi çaba harcıyordu,fısıltıları sanki geldiği yerlerin selamını getirmişti.Bunları düşünürken boş bi yer bulup oturmak için harekete geçmiştim bile.Kompartımanlar genelde doluydu,dolu olmayanlarda ise camın üstüne battaniye asanlar vardı.Sonunda kompartımanın birine girebilmiştim.İçerde bir aile ve bir genç vardı.Gencin karşısındaki boş koltuğa oturdum ve pencereden dışarıyı seyretmeye başladım.kısa bi süre sonra genç çocuk uyandı,beni görüp gülümsedi.Uzun boylu buğday tenli ve yemyeşil gözleri vardı.Kanım ona hemen ısınmıştı.Bitlisliymiş Mehmet.Asker arkadaşının yanına ziyarete gidiyormuş.Askerliğini nerde yaptın diye sorduğumda şırnakta dedi.Dolukan bi sesi vardı.Belli ki acılıydı.Arkadaşlarının çoğunu bi çatışmada kaybetmiş,kahırlı bi of çekti.Belki de mezarlarının başında elleri göğe açık şehit analarını düşünüyordu Mehmet.Sessizliği yanımda oturan küçük kız bozdu,annesinden su istedi.Uykulu gözlerle sanki düşündüklerimizi sezmiş gibi buruk bi edayla bizi izliyordu.Boncuk boncuk terlemişti,suyunu içti tekrar uyudu.
Mehmet dizlerinden ayaklarına kadar uzanan işlemeli battaniyesini düzelterek,güzel şivesiyle memleketini anlatmaya başladı.Bitlisin toprağı bi başkadır kardaş,rüzgarın sesi dağın nefesi gibidir.Hiç kesilmez,ıslık gibidir,bazen bi türküdürAşığın telinden çıkar gibi vurucu ve kıvrak.Oylum oylum sevda tüter.O coşup anlattıkça birbirinden güzel resimler çiziyordu değişik tonlardan..İşte memleketimin her yeri böyle güzeldir,görmesini bilene ,değerini bilne diyerek son cümlesini de tamamlamıştı.Parmağında parlayan gümüş yüzüğü sorunca yüzüne biraz renk geldi.Dünyada anam ve sözlümden başka kimsem yok dedi.Battaniyedeki işlemeyi göstererk bak görüyormusun bunu sözlüm işledi dedi,nasıl da çocuk gibi sevinmişti.Yalnız dikkatimi çeken,onu ilk gördüğümden beri üzerinde hep o işlemeli battaniye vardı.Üşüyor olmalıydı.
Sabah erken kalkmanın etkisi üzerimde görülmeye başlanmıştı.Uyku bastırmıştı.Dalıp gitmişim.Trenin sallantısı bile engel olamadı buna.Aradan uzunca bi süre geçmiş olmalıydı.Trenin acı sesiyle uyandım.İstasyonların birine gelmiştik herhalde.Yalnız karşımda Mehmet yoktu.Giderken niçin beni uyandırmamıştı.Hemen pencereye yöneldim,dışarıya baktığımda aklım bedenimi taşımıyordu,yığılıp kalacaktım.Mehmet bastonunun yardımıyla zor yürüyordu.Kah uzaklaştı kah uzaklaşacaktı.İnmek istedim,tren izin vermedi,bağıracaktım sesim yetmedi.Yalnız gözlerim vefalıymış bi kaç damlası boşaldı.Oysa rüyamda onunla bitlisin o güzel yerlerini nasıl gezdiğimizi anlatacaktım.Hem bu sefer işlemeli battaniyesi omzundaydı.