Ben kendi halimde senin için ağlarken
Söyle vurdumduymaz ahımı duymayan
Sen şimdi nerelerde kaldın
Sen susunca sensizliğim biter mi sandın
Ey yarınımın celladı kör bakışlım
Gönlün hangi karanlık sokaklara aşinadır
Konuşmazsın bakmazsın canım çekilir pare pare
Yine hangi arsız sözlerin mumu yanıyor dilinde
Yüreğimi yakarken beni derde salarken
Aradığın ben miyim yoksa
Beni ölüm deryasına dolaştırmak da neyin nesi böyle
Söyle ey tanıyamadığım Mechul-ül Ahval ‘misin sevgilim
Derdin nedir beni bıraktın zavallı biçare
Az olsan Hatır-nevaz ne olur hep ekiyorsun fırtına
Görüntün bakışın bana gurbet gibidir
Sözlerin yakar yüreğimi
Bilinmeyen denklemlerin arasında kalan sevgilim
Bilinmeyen yollarda gezen dertleri sesinde saklayan yar
Akşamlar kadar karanlık nedendir yürüyüşlerin
Dikenli yollarında neden kıyametler kopar
Gözlerin neden bana küf kokan mısralar gibi anlamsız bakar
Ejderha gibi alev alev ateş saçar dillerin
Yollarda kalmış yarınlar gibi beni yarı yolda bırakırsın
Hayal sokaklarımı da betondan duvarlar ördürürsün
Aradığın ben miyim yoksa
Ben olsaydım hudutlarında bu kadar nefret olmazdı
Aşkın bir parça figürü olurdu bakışlarında adımlarında
Beni böyle meçhul buzdağları gibi titreten yollarda gezdirmezdin
Meçhule giden yollarda sensiz kaybolmazdım
Anladım en sonunda muammalı bakışında niyetini
Sevmek değil niyetin öldürmekmiş kızıl kıyamet gözlerinde
Ödedim işte seni sevmenin diyetini şimdi ben
Yanaklarında ölümün kalıntıları dökülürken sokaklara
Ben saklanıyorum sanma siperlerde
Ayaklı ’yorum peşin sıra ölüm kalıntılarını
Parça parça ölüyorum peşinden koşarken
Gözlerine bakar tekrar dirilirim sandım
Oysa gözlerine her baktığımda binlerce defa öldüm yanıldım
Mehmet Aluç

Mechul-ül Ahval: Kimin nesi olduğu bilinmeyen kimse.
Hatır-nevaz: Gönüle okşayan, hatırnaz.