Depresyon mevsimi: KIŞ

Sonbahar ve kış aylarında doğada meydana gelen değişimler, ölümü hatırlatarak depresyona neden olabiliyor. Peki bu dönem nasıl atlatılmalı?

Mevsimlerin insan psikolojisi üzerindeki etkileri uzun yıllardır bilinen bir gerçek. Psikiyatri Uzmanı Dr. Suat Sabri Aslan, özellikle mevsim geçişlerinin insanların ruhsal yapısında etkili olduğunu ve içinde bulunduğumuz sonbahar, kış aylarında bu etkinin belirgin olarak görülebileceğine dikkat çekti. Aslan şunları söyledi:


Depresyon mevsimi: KIŞ

Sonbahar ve kış aylarında doğada meydana gelen değişimler, ölümü hatırlatarak depresyona neden olabiliyor. Peki bu dönem nasıl atlatılmalı?

Mevsimlerin insan psikolojisi üzerindeki etkileri uzun yıllardır bilinen bir gerçek. Psikiyatri Uzmanı Dr. Suat Sabri Aslan, özellikle mevsim geçişlerinin insanların ruhsal yapısında etkili olduğunu ve içinde bulunduğumuz sonbahar, kış aylarında bu etkinin belirgin olarak görülebileceğine dikkat çekti. Aslan şunları söyledi:

'Mevsim değişikliği nedeniyle doğada meydana gelen olaylar, insanların psikolojilerinde büyük ölçüde etkili olur. Özellikle sonbahar ve kış aylarında bu etki daha belirgindir. Ağaçların yapraklarının sararması ve dökülmesi, yağan yağmur veya kar sanki doğanın ölümünü çağrıştırır. Bu çağrışım insanın ruhsal yapısında da aynı etkiyi gösterir. İnsanlar, doğadaki bu değişimlerle birlikte ölümü hatırlarlar. Ölüme kendisini daha yakın hisseden insan depresyona girmeye daha yatkındır.

YAŞLILAR DAHA HASSAS

Mevsimsel etkilerle birlikte doğada meydana gelen değişikliklerin en çok yaşlı insanları etkilediğini kaydeden Aslan, bu mevsimlerde yaşlı insanların daha hassas ve kırılgan olduklarına dikkati çekti.

Yaşlı insanların duygusal ağırlıklı insanlar olduklarını, bu nedenle onların depresyonlarının daha ağır seyredebileceğini vurgulayan Aslan, sözlerini şöyle sürdürdü:

Sonbahar ve kış aylarında değişen bioritm özellikleri, günlerin kısalmasıyla günlük aktivitelerin azalması ve pasif yaşam şartlarının artması yaşlı insanlarda daha belirgin ruhsal çöküntülere yol açar. Yaşlılar, bu mevsimlerde daha çok işe yaramadıklarını, dışlandıklarını ve çevresinin ölümünü beklediğini düşünürler. Bu düşünceler depresif duyguları artırır. Ruhsal çöküntü ile birlikte ciddi sağlık sorunlarına yol açabilen bu depresyonun etkilerinin en aza indirilebilmesi için, öncelikle yaşlı insanlara bir işe yaradıkları duygusunun aşılanması gerekir. Onlara evde yapabilecekleri ufak tefek işler verilmeli ve yapılan işlerde onun da ekipten biri olduğu duygusu yaratılmalıdır. Kendilerini daha güçlü hissetmeleri için gençlik yıllarını anlattırmak da bu anlamda faydalı olabilir.

Aslan, eğitim ve sosyal destek hizmetleri ile aşılabilecek olan mevsimsel değişikliklere bağlı depresyonun tedavi edilmediği zaman yaşam kalitesini bozabileceği gibi, bazı fiziki rahatsızlıkların da artmasına neden olabileceğini, bu nedenle ağır vakalarda doktor tedavisine başvurulması gerektiğini sözlerine ekledi.

Kaynak: https://www.meteo.gov.tr/

MEVSİM DEĞİŞİMLERİ İNSAN BİYORİTMİNİ OLUMSUZ ETKİLİYOR:

Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) Başkanı Dr. Cem Keçe, bahar mevsiminin başladığı bugünlerde birçok kişide cinsel isteksizlik, genel bitkinlik, yorgunluk, isteksizlik, uykusuzluk ve huzursuzluk gibi şikayetlerin görüldüğünü söyledi.

Bahar yüzünü göstermeye başladığında kimi insanlar, sabahları yataktan yorgun kalkıyor. Kimi zaman cinsel güçsüzlük, cinsel isteksizlik hali tüm Gün sürüyor, mutsuzluk, iç sıkıntısı ve bir süre sonra da tam bir çökkünlük hissi yaşanıyor. Uzmanlar ise, bahar yorgunluğu olarak başlayan bu ruh durumunun önemsenmesi gereken bir rahatsızlık olduğunu ve tedavi edilmezse ciddi sonuçlara yol açabileceğini belirtiyor.

CİSED Başkanı Dr. Cem Keçe, ilkbaharın aşk mevsimi olduğunu ve bu mevsimle birlikte Havadaki Elektrik yükünün artığını söyleyerek, Bahar mevsiminin başladığı bugünlerde birçok kişide cinsel isteksizlik, cinsel güçsüzlük, sertleşme sorunları, genel bir bitkinlik, güçsüzlük, yorgunluk, isteksizlik, uykusuzluk, huzursuzluk gibi şikayetler görülüyor. Çünkü küçük kasabalarda ve doğayla iç içe olan yerlerde havadaki Pozitif iyonların artması insana zindelik verirken, büyük şehirlerimizde yoğun olan Negatif iyonlar cinsel isteksizliğe, cinsel güçsüzlüğe, gerginliğe, duygusal iniş çıkışlara, uykusuzluğa, iştahsızlığa, eklem ağrılarına ve yorgunluğa yol açıyor, diye konuştu.

Dr. Keçe, Hava ve mevsim değişiminin insan biyoritmini olumsuz etkilediğini vurgulayarak, şöyle devam etti:

Dışarıda hava ne kadar güzel olursa olsun yataktan çıkmakta zorlanıyor, çok uyuduğunuz halde kendinizi yorgun hissediyor olabilirsiniz. Çünkü kış şartlarına uyum sağlayan vücudunuz, baharda Havanın ısınmasıyla birlikte uyum sürecine giriyor ve şaşırıyor. Ayrıca bünyenin ihtiyaçlarını ve enerjisini kontrol etmenin getirdiği bir kaygı da yaşanabilir. Bu nedenle de bu sorunların ortaya çıkışı tetiklenebilir. Mevsim değişikliklerinde bu şikayetlerin ortaya çıkması normal bir durumdur.

Bu şikayetler rutin yaşantımızı etkilemediği sürece sorun yoktur. Ancak bu şikayetler güneşe ve yaydığı pozitif enerjiye rağmen çevreyle ilişkilerinizi etkiler hale döndüyse bir uzmana gitmek gerekir. Çünkü normal şartlar altında baharın gelişi ve doğanın uyanışını görmek harika bir olaydır. Ağaçlar ve çiçekler açıyor. Oysa günümüz insanı ağırlıklı olarak İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerde yaşıyor ve çok büyük stres altında, doğayı göremiyor. Uyanıp servislere biniyor, işine gidiyor ve maalesef işyerleri de suni olarak aydınlatılıyor.

Mevsim ve hava durumu da intihar oranlarını etkiler. Özellikle ilkbahar aylarında intihar vakalarına daha yüksek oranlarda rastlanır. Maalesef beyindeki seratonin maddesindeki azalma intihar olasılığını arttırıyor. Bahar aylarında doğanın canlanmasıyla insanlar da canlanır, ancak küçük bir olumsuzlukta büyük kırgınlıklar yaşayarak sıkıntıya girebilirler. Hayata küsen bu sıkıntıdaki insanlar, intihar yolunu seçebilirler. Yaptığımız Anket çalışmalarına göre intihar girişiminde bulunmayı düşünenlerin yüzde 38 i ilkbahar aylarında, yüzde 27 i sonbahar aylarında, yüzde 20 si kış aylarında ve yüzde 15 i de yaz aylarında intihar girişiminde bulunmayı düşünüyor. Ayrıca intihar vakalarında en önemli nedenlerden biri de ekonomik sorunlar ve olumsuz yaşam şartlarıdır.

BAHAR YORGUNLUĞUNA KARŞI ALTIN ÖĞÜTLER

Bahar yorgunluğuna güneş ışığına maruz kalma süresi ile mevsimsel beslenme değişikliklerinin neden olabileceğini ifade eden Dr. Cem Keçe, şikayetlerin üstesinden Günde 5, 6 porsiyon sebze ve meyve tüketerek, içilen Su miktarını artırarak, açık Havada yürüyüş yaparak, bol bol güneşlenerek, iyi ve kaliteli bir uykuyla gelinebileceğini söyledi. Isınan havanın vücudun su ihtiyacını artıracağı için günlük içilen su miktarının 3 Litre civarında tutulması gerektiğini ifade eden Keçe, şu uyarılarda bulundu:

Sabahları aç karnına en az 5 Dakika yürüyün ve 10, 15 dakika aç karnına Jimnastik yapın, bu zindelik sağlar. Yeşil çay için. C, A, B ve E vitaminleri, potasyum, selenyum ve Omega 3 kullanın ve sentetik yerine pamuklu kumaştan üretilen kıyafetler tercih edin. Her gün akşam ya da sabah duş alın, probiyotik ve prebiyotik içeren içecekler, bağırsak sistemini güçlendirdiği için özellikle mevsim geçişlerinde bol tüketin.

Cinsel isteksizlik ve bahar yorgunluğu ile mücadelede dengeli beslenme, iş yerlerinin ve evlerin yeteri kadar aydınlatılması, çalışılan mekanda yeteri kadar pencerenin olması da önemlidir. Kendinizi kötü haberlere, uyuşukluğa teslim etmeyin. Alkol tüketimini azaltın. Hoşlandığınız insanlarla görüşün ve hoşlandığınız etkinliklerde bulunun. Geleceğin getireceklerini bilmemenin kaygısını yaşamak yerine sürprizlerin güzel olduğunu düşünün.

Pek çok sorunun uzman desteği ve uygun yöntemlerin uygulanması sonucunda büyümeden çözüme kavuşturulabileceğini söyleyen Dr. Keçe, uzman yardımına başvurulması gereken durumları ise şöyle sıraladı:

Kişinin daha önce yapabildiği işleri yaparken zorlanması, karar verme ve plan yapma açısından zorlanacak kadar zihinsel karışıklık içinde bulunması, ilişkileri olumsuz etkileyecek boyutlarda sinirlilik ve alınganlık, aşırı yorgunluk, uykuya eğilim, sabah kalkamama, sosyal faaliyetlerden kaçınma, cinsel istekte belirgin azalma, cinsel güçsüzlük, sertleşme sorunları, aşırı unutkanlık, konsantrasyon düşüklüğü, belirgin kilo değişiklikleri vb.

Türkiye de önemli bir hasta grubu hekime başvurmaya çekinmekte veya ancak uzun yıllara dayanan bir sorun haline geldiğinde başvurmaktadır. Ama yukarıdaki önerilerimize rağmen devam eden cinsel isteksizlik ve yorgunluk durumunda CİSED olarak önerimiz; en kısa zamanda bir hekime başvurulmasıdır.