Türkiye'deki engellilerin yüzde 36,3'ü okuma yazma bilmiyor, yüzde 68'inin yaşadığı çevrede engeline bağlı herhangi bir düzenleme bulunmuyor.
Çocuk felci, epilepsi, beyin travmaları, kazalar ve kalıtımsal nedenlerden dolayı engelli bir çocuğa sahip olan aileler, normal bir tempoda hayatı sürdüremez. Çünkü çocuğun bakımının getirdiği zorluklar vardır. Bu ailelere maddî destek kadar moral desteği de verilmelidir.

Bir çocuğun bir aileye getirdiği mutluluk tartışılmazdır. Çocuk gelişip konuşmaya, yürümeye başlayıp ilk alışkanlıklarını kazandıkça çocuk sahibi olmanın getirdiği zorluklar da aşılmaya başlar. Bununla beraber engelli çocukların anne-babası bu güzellikleri aynı şekilde ve aynı tempoda yaşayamaz. Geçirilen kazalar, hastalıklar veya kalıtımsal bazı nedenlerden dolayı bazı çocuklar için gelişim çok yavaştır. Otizm, down sendromu, çocuk felci, epilepsi, kafa veya beyin travmaları gibi sağlık sorunları bu çocukların pek çok fonksiyonunu olumsuz şekilde etkiler. Bundan dolayı engelli anne-babası kadar engellinin diğer yakınları da çocuğun bakımının getirdiği zorluklardan etkilenir. Bazı engelli çocuklar bir yerden bir yere gitmek, yemek yemek, su içmek gibi sıradan işler için bile anne-baba veya yakınların ilgi ve desteğine muhtaçtır.

Ailede bir engelli olduğu zaman engelin derecesine göre ailenin bir üyesi; genelde bu annenin zamanının çoğunu çocuğuyla geçirmesi sonucunu doğurur. Annenin bir mesleği varsa bu sebeple işini bırakmak zorunda kalabilir. Tedavi ve rehabilitasyon çalışmaları pek çok engelli için uzun zaman ve emek yanında çeşitli sağlık kuruluşlarına gitmeyi, pek çok uzmanla görüşmeyi tıpta ve ilgili diğer bilim dallarındaki ve uygulamadaki gelişmeleri takip etmeyi gerektirir. Bunun ekonomik yönü olduğu kadar fiziksel ve psikolojik çaba gerektiren yönü de vardır. Son yıllarda bu konuda hem devletin hem de sivil toplum kuruluşlarının desteği artmakla beraber engelli ailesi desteğe nasıl ulaşacağı konusunda bilinçli olmak durumundadır. Bazı anne-babalar ise engelli çocukları ile ilgilenirken diğer çocuklarıyla yeterince ilgilenemez. Anne-babanın zamanının çoğunu engelli çocuğuyla geçirmek zorunda kalması, sosyal hayattan kopmasına da yol açabilir.

Engelliler ve yakınları, klinik depresyon konusunda bilinçli olmalıdır. Depresyon hem engellinin hem de ailesinin sorunlarıyla baş etme becerilerini kullanmalarını olumsuz şekilde etkiler. Depresyon tedavi edilebilir bir hastalıktır ve enerji düşüklüğü, değersizlik duygusu, mutsuzluk, ilgi ve istek eksikliği, ölüm düşünceleri, uyku ve iştahta artış veya azalma, sürekli ağrılar ve tekrarlayan sağlık sorunları, konsantrasyon zorlukları gibi şikâyetler arttığında profesyonel yardım alınmalıdır. Engelli ve ailesinde görülebilecek travma sonrası stres bozukluğu gibi başka psikolojik problemler de vardır ve psikolojik yapıdaki bütün uzun süre devam eden olumsuzluklar aynı şekilde uzman desteği gerektirir.

Bir çocuğun engelli olması gibi duygusal travmaya veya zorlanmaya yol açabilecek bir nedenle karşılaşan herkes psikolojik sorun yaşamaz. Psikolojide bu durum için "travma sonrası büyüme" yani "olgunlaşma" terimi kullanılmaktadır. Bazen çocuğun veya engelli kişinin probleminden dolayı meydana gelen "travma sonrası stres bozukluğu" yaşansa da engelli ailesinde daha sonraki aylar veya yıllar içinde insan ilişkilerinde iyimser olma, aile içi dayanışma ve yardımlaşma, kendine güven, dini duygularda artış vb. yönlerde olumlu bir gelişme görülür.

Engelli aileleri hangi zorluklarla karşı karşıya?

Psikolojik sağlığı daha önce bozulmuş kişiler bu travmadan daha çok etkilenir.

Engelli çocuğun problemi konusunda bilgi sahibi olmamak da çözümü olumsuz şekilde etkiler.

Ekonomik durumun iyi olmaması da tabii olarak baş etmeyi zorlaştırmaktadır. ZAMAN
FARİKA TEYMUR ARTIR UZMAN PSİKOLOG