Çocuk sahibi olamayan çiftler bu hali kabullenip birbiriyle mutlu olarak birlikte yaşasa bile, aile çevresi ve toplumdan gelen olumsuz tepkiler ilişkilerini bozabiliyor. Psikolog Ayşe Özden, çiftlere, birbirlerine daha çok bağlanarak çevreye karşı dik durmalarını tavsiye ediyor.

Mutlu bir yuva, düzenli bir hayat kurmak niyetiyle evlenen çiftlerin en büyük hayallerinden biri de bu mutluluğu pekiştirecek evlatların olmasıdır. Çocuk sahibi olmayı istemek, insanoğluna yaratılıştan verilmiş bir duygu. Ancak bazı sağlık sorunları sebebiyle her çift bu isteğine kavuşamayabiliyor. Karı koca, bu hali kabullenip birbiriyle mutlu olarak hayatını sürdürmeye karar verse bile, çoğu zaman aile çevresi ve toplumdan gelen olumsuz tepkiler, sürekli yöneltilen meraklı sorular, acıyan bakışlar, ilişkilerini bozuyor. Psikolog Ayşe Özden, çocuğu olmayan çiftlere, sosyal ortamlardan kaçmamalarını, birbirlerine daha çok bağlanarak çevreye karşı dik durmalarını tavsiye ediyor.

Ayşe Özden'e göre, çocuk sahibi olamama durumunda bireylerin tepkisi, ekonomik ve sosyo-kültürel durumlarına göre fazla değişmiyor. Eşler çok büyük beklentiye sahipse büyük bir yıkım yaşayabiliyorlar. Ait oldukları kültürün ve çevrenin çocuk beklentisi de bu durumu tetikleyebiliyor. İnfertil (kısır) bireylerin psikolojik sorun yaşamasıyla birlikte, psikolojik sorunların da dolaylı olarak hamile kalmayı engellemesi bir kısırdöngü haline gelebiliyor. Bu yüzden çiftlerin rahat olması, stres yaşamaması gerekiyor.

durumu kabullenin ama pes etmeyin

Psikolog Özden, çocuğu olmayan tarafın karşılaşacağı psikolojik problemleri şu şekilde sıralıyor: "Kişi, yetersizlik, değersizlik duygusuna girebilir. Özgüveni düşebilir. Eşi tarafından terk edilme korkusu yaşayabilir. Suçluluk ve cezalandırılma psikolojisi, eşini suçlama tepkisi oluşabilir. İnfertil kişilerde, kolay incinme, kendini diğerlerinden aşağı görme, diğer insanlarla iletişimleri sırasında olumsuz beklentileri olma, daha fazla yalnız kalma eğilimi ve daha çok bedensel yakınma ortaya çıkabilir. Bu kişilerde geleceğe güvensizlik, karamsarlık daha sık görülür."

Ayrıca çiftlerin, acınmaktan kaçmak, ayrım yaşamamak için kendilerini sosyal hayattan soyutlayabildiğini söyleyen Özden, bu durumun yalnızlık, yetersizlik, değersizlik durumuyla baş başa kalındığı için depresyona girme olasılığını artırdığına dikkat çekiyor. Bu durumda çözümün sosyal ortamdan kaçmak değil, sosyalleşmek olduğunu vurguluyor. Psikolog Özden, çocuğu olamayan ailelere, karşılaşacakları psikolojik sorunlara karşı şu tavsiyelerde bulunuyor:

Durumu kabullenin ama pes etmeyin: Gerekli olan bütün tıbbi yollara başvurun. Böylelikle "Ben sebepleri oluşturma noktasında elimden geleni yaptım, Allah nasip ederse olur" anlayışıyla hareket ederseniz durumu kabullenme daha kolay olur. Bununla birlikte çözüm bulma noktasında pes etmeyin.

Birbirinizi koşulsuz sevin: Kişi zaten durumun ezikliğini yaşadığı için, eşler birbirini suçlamamalı. Durumu kabullenmeli ve eşe destek olmalı. Bu, ilişkilerini besleyecektir. "Gözünün rengi, boyunun uzunluğu gibi çocuk sahibi olamama da senin elinde olan bir durum değil. Ben seni her halinle seviyorum. Bizim kaderimiz budur. Üzerimize düşeni yapmaya çalışırız. Senin çocuğunun olmaması, benim çocuğumun olmaması demek. Kendini suçlamanı gerektirecek bir şey yok." deyip eşi koşulsuz bir şekilde sevmeli. Hem kendini hem de eşini rahatlatmalı.

Ortak paydanız çocuk değilse başka ortak paydalar bulun: Evlilikleri besleyen ortak payda çocuktur ve bunun olmaması baş edilmesi kolay bir problem değildir. Bu durumda kendini mutlu edecek, yeterlilik psikolojisine sokacak etkinlikler yapılabilir. Birlikte vakit geçirme, tatiller, sportif faaliyetler, hobi gibi alternatif ortak payda bulunabilir. Üretkensizlik psikolojisini aşmak için birlikte ya da ayrı olarak başka şeyler üretilebilir.

Kimsesiz çocuklarla ilgilenin: Kimsesiz çocuğa sahip çıkma durumunda ise çift taraflı avantaj sağlanmış olur. Anne-baba sevgisinden mahrum, aile sıcaklığını hissedemeyen, ileride iyi aile kurması zor, psikolojik olarak da geleceği parlak olmayan kimsesiz çocuklara sahip çıkıp ihtiyaçlarını karşılayabilirsiniz.

Müdahalelere karşı dik durun: Dışarıdan müdahale etme durumlarında çiftler dik ve net durabilmeli, hallerinden şikâyetçi olmadıklarını göstermeliler. Böylelikle karşı taraf da sınırını bilecektir. Sosyal ortamlarda bulunun. Tedavi boyunca kendinizi karamsarlığa kaptıracak şeylerden uzak durun.

Olumlu ve umutlu olun: Çiftler, hırslı olmamalı, nasip anlayışıyla olaya bakmalı. Evliliklerini besleyecek ortak faaliyetlerle meşgul olmalı. Olumlu ve umutlu olmalı. Çok büyük beklentiye girmemeli. "Doğuşu mutluluk kaynağı olacak ama yaşayışı büyük sıkıntı doğurabilir. Her şeyde hayır vardır" anlayışıyla bakmalı. Atlatamayacakları bir durumda psikoterapi almaktan çekinmemeli.

ZAMAN