Çağın Hastalığı; İnce Hastalık

Çağın hastalığı derler buna,
Acıya dayanamaz ki hiçbir ana.
Sağlık kurallarını sunuyorum sana,
Taviz verme sağlığından yana…

Sıkıntıdan uzak dur, neşeli ol.
Kahkaha at, gül bol bol.
Her zaman neşe, sevinç ile dol.
Hastalık sana uzatamaz kol…

Dumandan uzak dur, yaklaşma.
Bu zıkkıma bulaşma ve alışma.
Cep telefonu ile fazla konuşma.
Ne olur her konuda sınırı aşma.

Havada dolaşır elektronik dalgalar.
Her alanda görülür elektronik ağlar…
Tüm insanları bu cihazlar bağlar.
Bunlar havaya,vücuda mikrop salar.

Sebzeyi, meyveyi mevsiminde ye.
Ne olur hemen kanma, güzel diye.


Seni hastalıktan korumaktır gaye.
Sanma ki tüm bu anlatılanlar hikaye…

Tam baharında, genç iken öldü laflarını çok duyuyoruz. Niçin öldü? Amansız bir derde yakalandı ki sormayın. Ne kadar kötü bir dert ki çaresi yok. Vücuda bir bulaşır ise bir yıl içinde affetmeden götürüyor. Sapasağlam vücudu bir yıl içinde hemen çökertiyor. Adamı bir anda tepetaklak çeviriyor.

Vücuda bir yerleşti mi çıkmak, vücuttan gitmek bilmiyor. İlaçlara cevap verir ise ne mutlu, bir nebze olsun ümit doğar, moral olunca da vücut bu çağın hastalığını yener. Sapasağlam vücudu altı ayda eritiyor, çökertiyor. Tedaviye cevap vermiyor ki zalim dert…

Evet…Evet… Çağımızın hastalığından bahsediyoruz. İsmini bile telaffuz etmek istemiyorum. Onkolojiye sevk edildi, sözünü duyduğumuzda bizlere bir halsizlik çöker, rengimiz değişir, dizlerimizde derman kalmaz. Onkoloji kelimesini duymak bile insana zor geliyor, insanın yüzünden terler akıyor. Hemen içimizden işi zor bir yıl ancak yaşar diyoruz . Zaman ilerledikçe görüyoruz ki; Sapasağlam bildiğimiz kişi, erimiş, zayıflamış, saçları dökülmüş, her şeyden ümidini yitirmiş halde.

Niçin çağımızda yaygın hale geldi, bu zalim hastalık diye kendimizi sorguladık mı?

Her yerimiz sıkıntı kaynıyor, yan bakan birine niçin yan baktın diye saldırıyor kavgalar çıkıyor, silahlar çekiliyor.Kendimizi mutlu edecek aktivitelere, dinlenmeye zaman ayırmıyoruz.Yani kendimize bakmıyoruz.Her derdin başı sıkıntıdır, sözünü bildiğimiz halde kendimizi olmadık yerde sıkıntıya sokuyoruz.Sıkıntıdan uzak durmaya, biraz kendimize bakmaya, güler yüzlü, hoşgörülü olmaya var mısınız?

Yediğimiz, içtiğimiz her yiyecek fotokopi gibi… Aslını kaybetmiş, hormonlu, ilaçla yetişmiş meyve ve sebzeleri yiyoruz. İnsanı çatlatırcasına marketlerin raflarında, pazarlarda mevsiminde yetişmeyen meyveleri, sebzeleri görüyorsunuz. Üzerinde ne toprak kokusu, ne de meyve sebze tadı var. İşte bu meyveleri sebzeleri mevsimsiz yer isek vücudumuza zehir almış oluruz. Var mısınız mevsiminde sebze, meyve yemeye?

Çok şükür dumansız hayat projesi ile o zıkkımdan uzaklaştık, kurtulduk. Hakkımızı arayabiliyoruz. Kardeşim kapalı alanlarda sigara içme diye biliyoruz. Var mısınız özellikle akciğerin ve diğer organların bir numaralı düşmanından aktif ve pasif olarak kurtulmaya?

Ah teknoloji! Ah teknoloji! Kullansak bir dert, kullanmasak bir dert. Ama aşırıya gitmeden gerektiğinde kullanmalıyız. Her şeyin fazlası zarar diye boşuna dememişler . Cep telefonları, bilgisayarlar fazla kullanılır ise bu çağın hastalığına davetiye çıkarmış oluyoruz. Bunlar hem zamanımızı, hem de canımızı alıyor. Cep telefonu ile konuşmalarımızı az ve öz yapabilsek, cep telefonunu bulunduğumuz odada şarj yapmaz isek, yatarken otururken baş ucumuza koymaz isek bu hastalığa davetiye çıkarmamış oluruz. Elektromanyetik dalgalar beynimizi mahveder. Konuşurken kulaklık kullanır isek sağlığımızı bir nebze düşünmüş, sağlığımıza zarar vermemiş oluruz.Oturduğumuz, yattığımız odaları sık sık havalandırmalıyız ki, elektromanyetik dalgalar uzaklaşsın.Var mısınız teknolojik ürünleri gerektiği yerde aşırıya gitmeden kullanmaya?

1-7 Nisan Tarihleri arası bu amansız hastalığın (Kanser) haftası olması dolayısı ile, her konuda bilinçli olur isek bu hastalığa yakalanmayacağımızı bilmenizi ister; sağlıklı, mutlu, başarılı bir hayat sürmenizi temenni ederim.

Hasan Kaya
Eğitimci-Şair-Yazar


.alıntıdır.