Okul öncesi öğretmeni nedir


             

Ä°letiÅŸim


 05xx xxx xx xx


vbnetron


[email protected]

×

Okul öncesi öğretmeni nedir

  • #1
    merdumgiriz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    06.Ekim.2009
    Mesajlar
    14
    @merdumgiriz



    Okul öncesi öğretmeni nedir





    Arkadaşlar ben yarın veli toplantısı yapacağım ve veli kitlem beni bakıcı olarak görüyor ve bunu dile getirme konusunda çok cüretkarlar var bende ilk toplantıda okul öncesi öğretmeni nedir ne değildir ile ilgili bir buroşür vermek istiyorum daha önce rastlamıştım ama şuan bulamıyorum elinde bu tip bir kaynak olan var mı acaba

  • #2
    d kara - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    19.Nisan.2009
    Nereden
    KASTAMONU
    Mesajlar
    8,423
    @d kara







    1-

    ANAOKULUNUN ÇOCUĞUN GELİŞİMİ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
    Çocuklar, evlerinin dışında bir dünyayı keşfettiklerinde ve ilgi alanlarına ve de yeteneklerine uyan birçok başarı elde ederek özgüven ve kendi imajlarının oluşmasına izin verecek aktiviteler seçtiklerinde, bağımsızlaşmaktadırlar. , özellikle günümüzdeki aile tipi olan çekirdek aileden gelen çocuklara, diğer çocuklarla nasıl anlaşıp, geçineceklerini öğretme konusunda çok etkili olmaktadır.
    İyi bir anaokulu ; çocuklara yaparak öğrenme fırsatı veren deneyimler sağlar.
    Çocukların ; Resim, müzik gibi sanat duyularına ve kil, su, tahta gibi dokunma duyusuna yönelik materyallerle hitap eder.
    Çocukları; Gözlem yapmaya, üretmeye, yaratmaya ve problem çözmeye teşvik etmektedirler. Bu aktiviteler, çocukların zihinsel gelişimleri için temel teşkil etmektedir.
    Çocuğunuzu Gruba Alıştırmak İçin Öneriler:
    1)Çocuğunuzla birlikte birkaç kez anaokulunu ziyaret edin, onu öğretmeni ile tanıştırın .
    2)Çocuğunuzla bir hafta öncesinden başlayarak, ilk gün ve anaokulundaki arkadaşları hakkında konuşun.
    3)Diğer çocuklarında aynı kendisi gibi olduğunu vurgulayın .
    4)Anaokuluna ilk başladığı günlerde bir süre çocuğunuz ile birlikte kalın ama bunun ne kadar süreceğini çocuğa bildirin ve daha önce Anaokuluna alışsa bile sözünüzde durun .
    5)İlk günler çocuğunuzun sizi aramasına fırsat vermeden çocuğunuzu erken alın
    6)Mümkünse çok sevdiği bir oyuncağını yanında götürün
    7)Çocuğunuz, kimden en kolay ayrılıyorsa Anaokuluna onun bırakmasını sağlayın.
    8)Akşam eve dönerken o gün yaptığınız ilginç şeylerden söz etmeyin
    9)Anaokuluna alıştıktan sonraki ayrılık gözyaşlarını göze almayın
    Çocuk Dünyasından
    İstekleri çoğunlukla ille de o anda olmasını istediği şeylerdir. Her şeyin istediği anda ve istediği biçimde gerçekleşmesini bekler. Fırtınalı ve duygusal bir yaştır.
    Her şeyin hepsini ister, paylaşmaktan kaçınır. Seçme yapamaz suçlanmak, eleştirilmek istemez, kendine verilen cezalara tepki gösterir.
    Oyunlarda ve ilgi alanlarında kız ve erkek çocuklar arasında farklılık izlenir. Her ikisi de sürekli yeni şeyleri denemek ister ; yeni oyunlar yaratır ve uygular ; birçok hayali role girer. Grup oyunlarından hoşlanır.
    Bazı sorumluluklar yüklenir, söylenenleri dikkatle dinler, dikkat süresi uzar. Kendisiyle gerçek nitelikte eğitim uygulamaları yapılacak bir çağa gelmiştir. Bu yaşta bazı çocuklar okula başlayabilir ve başarılı olabilir.
    3-6 Yaş devresinin genel özellikleri:
    Anne babaya benzeme çabası ve öykünmedir(taklittir). Bu yaşlarda kız çocuk anneye, erkek çocuk babaya hayrandır. Kız çocuk annesi gibi giyinip süslenmek ister. Kendisini babasına beğendirme çabası vardır. Erkek çocuk ise babasına hayrandır. Onun gözünde babadan daha becerikli, daha akıllı kimse yoktur. Yürüyüşünde, konuşmasında babayı bilinçli ve bilinçsiz olarak benimsediği belli olur. Özdeşiminin yolunda gitmesi için ilk koşul anne baba ile çocuk arasında sevgi ve güven bağının bulunmasıdır.



    2-



    Sevgili Anneciğim, Babacığım,
    Bütün duygu ve düşüncelerimi dile getirebilseydim, size şunları söylemek isterdim:
    Deneme ile öğrenirim. Bana oyunda, arkadaşlıkta ve uğraşılarımda özgürlük tanıyın. Beni her yerde, her işimde, koruyup kollamaya çalışmayın. Davranışlarımın sonuçlarını kendim görürsem daha iyi öğrenirim. Kendi işimi kendim görmeye alıştırın. Büyüdüğümü başka nasıl anlarım?
    Büyümeyi çok istiyorsam da ara sıra yaşımdan küçük davranmaktan kendimi alamıyorum. Bunu önemsemeyin. Ama siz beni şımartmayın. Hep çocuk kalmak isterim sonra. Her istediğimi elde edemeyeceğimi biliyorum. Ancak siz verdikçe almadan edemiyorum. Bana yerli yersiz söz de vermeyin. Sözünüzü tutmayınca sizlere güvenim azalıyor.
    Bana kesin ve kararlı davranmaktan çekinmeyin. Yoldan saptığımı görünce beni sınırlayın. Koyduğunuz kurallar ve yasakların hepsini beğendiğimi söyleyemem. Ancak, hiç kısıtlanmayınca ne yapacağımı şaşırıyorum. Tutarsız davrandığınızı görünce hem bocalıyor, hem de bundan yararlanmadan edemiyorum.
    Beni dinleyin. Öğrenmeye en yakın olduğum anlar, soru sorduğum anlardır. Açıklamalarınız kısa ve açık olsun.
    Öğütlerinizden çok davranışlarınızdan etkilendiğimi unutmayın. Beni eğitirken ara sıra yanlışlar yapabilirsiniz. Bunları çabuk unuturum. Ancak birbirinize saygı ve sevginizin azaldığını görmek beni yaralar ve sürekli tedirgin eder.
    Çok konuşup çok bağırmayın. Yüksek sesle söylenenleri pek duymam. Yumuşak ve kesin sözler bende daha iyi izler bırakır. “Ben senin yaşında iken...” diye başlayan sözleri hep kulak ardına atarım.
    Küçük yanılgılarımı büyük suçmuş gibi başıma kakmayın. Beni, korkutup sinirlendirerek, suçluluk duygusu aşılayarak usandırmaya çalışmayın. Yanlış davranışım üzerinde durup düzeltin. Ceza vermeden önce beni dinleyin. Suçumu aşmadığı sürece cezama katlanabilirim.
    Beni yeteneklerimin üstünde işlere zorlamayın. Ama başarabileceğim işleri yapmamı bekleyin. Başarmam için beni destekleyin. Hiç değilse çabamı övün. Bana güvendiğinizi belli edin. Beni başkalarıyla karşılaştırmayın; umutsuzluğa kapılırım.
    Benden yaşımın üstünde olgunluk beklemeyin. Bütün kuralları birden öğretmeye kalkmayın. Bana süre tanıyın. Yüzde yüz dürüst davranmadığımı görünce ürkmeyin. Beni köşeye sıkıştırmayın, yalana sığınmak zorunda kalırım. Sizi çok bunalttığım sırada bile soğukkanlılığınızı yitirmeyin. Kızgınlığınızı haklı görebilirim, ama beni aşağılamayın. Hele başkalarının yanında onurumu kırmayın. Unutmayın ki ben sizi yabancıların yanında güç durumlara düşürebilirim.
    Bana haksızlık ettiğinizi anlayınca açıklamaktan çekinmeyin. Özür dileyişiniz size olan sevgimi azaltmaz; tersine, beni size daha çok yakınlaştırır.
    Aslında ben sizleri olduğunuzdan daha iyi görüyorum. Bana kendinizi yanılmaz ve erişilmez göstermeye çabalamayın. Yanıldığınızı görünce üzüntüm büyük olur.
    Biliyorum arasıra sizi üzüyor, belki de düş kırıklığına uğratıyorum. Bana verdiklerinizin yanında benden istediklerinizin çok olmadığını da biliyorum. Yukarıda sıraladığım istekler size çok geldiyse bir çoğundan vazgeçebilirim; yeter ki beni ben olarak seveceğinize olan inancım sarılmasın.
    Benden “örnek çocuk” olmamı beklemezseniz, ben de sizden kusursuz anababa olmanızı beklemem. Sevecen ve anlayışlı olmanız bana yeter.
    Sizin çocuğunuz olarak doğmak elimde değildi. Ama seçme hakkım olsaydı, sizden başka kimsenin çocuğu olmak istemezdim!
    Sevgiler
    Çocuğunuz

    Prof. Dr. Atalay Yörükoğlu 'nun kitabından alınmıştır."

    3-

    Sevgili anne, baba ve öğretmenler,
    Her öğretmen bir annedir; her anne de bir anlamda “öğretmen!..” Hangi anlamda olursa olsun önemli olan, bu sıfatı taşıyanın ne kadar “iyi” bir anne, “iyi” bir öğretmen; başka bir deyişle ne kadar “iyi” bir model ve kılavuz olduğudur... Bence öğretmenin de annenin de “iyi”liği, bir kısmını birlikte yürüyeceği yaşam yolculuğunda çocuğu için kusursuz bir yol haritası oluşturulabilmesiyle orantılı olarak artıyor ya da azalıyor.
    Kuşkusuz bu süreçte, harita üzerinde bir güzergah “oluşturmak”la iş bitmiyor; haritanın doğru okunması, sağlıklı ve yetkin şekilde kullanılması, yeri-zamanı geldikçe rotada düzeltmelerin yapılması ve gerektikçe yeni yollar bulunmasında adeta uzmanlaşmak da gerekiyor...
    Bu nedenlerle ben “annelik” kavramını, sadece fiziksel bir olgu ve oluşum olarak algılamıyor, o düzeye indirgemiyorum. Annelik, fiziksel bir oluşumu da içeren, ama ondan çok daha geniş ve derin bir değer, çok boyutlu bir zenginlik ve anlam taşır.
    Böyle bir kavramın özünde, herşeyden önce, koşulsuz ve çıkarsız bir sevgi ve sahiplenme, ama aynı zamanda, “efendi-sahip” tavrı takınmadan, küçücük bir canlodan, kendine yeterli birey yaratma, o bireyi giderek özgürleştirme ve yetkinleştirme eylemi vardır.
    Annelik, kanmızla, canımızla beslenip büyütülen ve bizim olan bir canlıyı, hem kendimizden bir parça sayma, hem de bizden apayrı, özel bir kimlik ve kişilik olarak tanıyabilme, öyle kabul edebilme, öyle kılabilme olgunluğu demektir.
    Annelik, bu tanıma ve kabulden sonra, onu hiç kimse ile karşılaştırmadan, olduğu gibi benimseyebilme, her gün daha ileriye yürüme savaşında destekleyebilme; onu herkesten üstün görmeden, eksik ve yanlışlarıyla, tek ve biricik olarak bağrına basabilmektir.
    Annelik, hem kendi yaşamını eksiltmeden, yani “saçını süpürge etmeden” ve “senin uğruna nelere katlandım” demeden yaşamı sonuna kadar birlikte, dostça ve arkadaşça paylaşarak sürdürebilmektir,
    Annelik, özveridir; “ben” yerine “o” diyebilmek, almadan vermek, verdiğini tüm yüreğiyle ve bir tek defa başına kakmadan ve bir şey beklemeden, tereddütsüz sunabilmektir.
    Annelik, durmadan konuşmak, nasihat etmek, söylev vermek değil, dinlemek, anlamaya çalışmak, onun gözleriyle bakabilmek, örnek olmak, olumlu bir model olarak örnek davranışlar ortaya koyabilmektir.
    Annelik, sormak, sogulamak ve suçlamaktan çok, yanıt vermek, olay ve olguların neden ve sonuçlarının farkına varmasını sağlayabilmek; onun tarafından eleştirilirken bile gözlerinin taa içine dakikalarca, hoşgörü ve sevecenlikle dikkat kesilerek bakabilmek; söylediklerini cankulağı ile dinleyebilmek; düşüncelerinin özünü, dümdüz, dosdoğru ve tam olarak algılayabilmektir.
    Annelik, kendisi, ailesi ve toplumu için gerektiğinde “dur” diyebilmek; ona sınırların, hak ve özgürlüklerin farkına varabilecek bir olgunluk kazanabilmesi için yardım edebilmek; eylemlerinin sorumluluğunu görebilme ve taşıyabilme gücü kazandırmak demektir.
    Annelik, zoru göstermek, ama ondan korkmadan, cesaret ve özgüven duygusu içinde sorunların üstüne gitmek, onları yılgınlığa kararlılıkla, öfkesiz başarabilmektir.
    Annelik, her zaman “ben buradayım, senin yanındayım, seni destekliyorum, ama sen kendi başına da başarabilirsin” düşünce ve inancı yaratabilmek; sizi daima bir koltuk değneği ya da can simidi gibi görmesine ve kullanmasına izin vermemek; herşeyden önce kendi ayakları üstüne, içinden sımsıkı basarak durmasını ve sonra da kararlı, güvenli, azimli şekilde yürümesini sağlamak demektir.
    Annelik, ona değer vermek, değerli olduğunu derinden duymasına ortam hazırlamak, değerli olduğu bilincini, böbürlenmeden, başkalarına tepeden bakmadan kazandırabilmektir.
    Annelik, onun düşünce, tercih, beğeni ve kararlarına; ölçülü olma, uygunluk ve kabuledilebilirlik sınırları için saygı duymak, gerçek bir demokrat kimlik geliştirebilmektir.
    Annelik, kendini tanımak ve bilmek, ondan ve onun davranışlarından çok kendini sorgulayabilmek, kendini aşmak, kendini eğiterek söz ve davranışlarını denetleyebilmek ve geliştirebilmektir.
    Annelik, günü gelince “başka biri”yle paylaşabilmek, “başka biri”ni yaşamınıza kabul etmek ve böyle bir yaşama geçişte, bu kez yukarıdaki herşeyi “o” ve “başka biri” için tekrar yapabilmektir.
    Tüm bunlara bakınca annelik kavramının neden sadece fiziksel bir olgu ve oluşum düzeyinde tutulamayacağını sanırım anlatmış oluyorum. Bu açıdan yaklaşınca sanırım ortaya iki sonuç daha çıkıyor: Birincisi “annelik” için geçerli olan tüm bu saptama ve düşüncelerin babalar için de geçerli olması.. İkincisi ise “annelik” diye başlayan her paragrafın (sonuncusu hariç) gerçek ve destansı bir aşk yolculğu için de geçerli bir tanımı içermesi...
    Şimdi bu iki saptama ışığında yukarıda yazılı olan düşünceleri “annelik” sözcüğü yerine “babalık” sözcüklerini koyarak bir daha okumayı ve “gerçek bir baba” olup olmadığınızı test etmeyi de keyfinize bırakıyorum!....




    Hocam ben zaman zaman ve toplantılarda bu yazılardan dağıtıp,gönderip aileleri bilgilendireceğim.Sizde size uyucak biçimde düzenleyip kullanabilirsiniz bu yazıları...

    iyi çalışmalar kolay gelsin...
    BEN BİR DELİYİM


    ANLAMAYANA AZ GELİRİM,ANLAYANA ÇOK

  • #3
    merdumgiriz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    06.Ekim.2009
    Mesajlar
    14
    @merdumgiriz







    çok teşekkür ederim hocam yardımınız için

  • #4
    d kara - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    19.Nisan.2009
    Nereden
    KASTAMONU
    Mesajlar
    8,423
    @d kara







    rica ederim hocam istediğiniz başka birşey varsa elimdekileri paylaşabilirim hocam...
    BEN BİR DELİYİM


    ANLAMAYANA AZ GELİRİM,ANLAYANA ÇOK

  • YORUM BIRAKMAK İÇİN ÜYE OLMALISINIZ !

    ÜYE OLMAK İÇİN TIKLA

    Benzer Konular

    1. Okul Öncesi Öğretmeni
      Konu Sahibi nesetbayer Forum PERSONEL ARAYANLAR
      Cevap: 14
      Son Mesaj : 17.Mayıs.2013, 21:04
    2. nedir bu okul öncesi öğretmenlerinin çektiği...
      Konu Sahibi dilek31 Forum GENEL SORUNLARINIZ
      Cevap: 7
      Son Mesaj : 19.Ekim.2012, 22:19
    3. Okul Öncesi Öğretmenlerinden Tepki:Sınıfçılar Okul öncesi öğretmeni olamaz!
      Konu Sahibi BURCU-BAŞKAL Forum GÜNCEL EĞİTİM HABERLERİ
      Cevap: 1
      Son Mesaj : 19.Ağustos.2012, 03:02
    4. okul öncesi öğretmeni
      Konu Sahibi kubilayoz Forum PERSONEL ARAYANLAR
      Cevap: 0
      Son Mesaj : 03.Mart.2012, 14:08

    Yetkileriniz

    • Konu Acma Yetkiniz Yok
    • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
    • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
    • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
    •  

    Giriş

    Facebook ile Baglan Giriş