Çocuklarımıza Klasik Müziği Sevdirelim

Bu hafta yine güç koşullardaki çocukları ana eksene oturtmak yerine bu çocukların sayılarının artmasının önüne geçilmesi amacıyla hep gözardı edilen ama çok da mühim olan bir konuya değinmek istiyorum. Çocuk ve Müzik. Çocuğun yaşamına müziği ne kadar çok dahil edebilirsek, yetişkin yaşında o kadar çok duyarlı, uygar ve donanımlı olacak bir insan yetiştiriyoruz diyebiliriz.

Çocukta ana yapı ilk 3 yaşta oluşuyor. Her geçen gün ağırlık kazanan bu görüş özellikle kişilik ve yetenekler konusunda daha da ön plana çıkmış durumda. Özellikle de müzik böyle bir alan. Mutlaka doğumdan sonra müzik çalınan ortamlarda özellikle klasik müzik dinleyen çocukların diğerlerine göre çok daha müziğe yatkınlıkları olduğu görülmektedir. Buna uyum konusunda daha dikkati çeken boyutları olduğunu da eklemek gerekir. Eğer 0-3 yaşları arasında kulak hiç eğitim almazsa ve seslere alışmazsa o zaman bazı armonilerin duyulmasının olanaksızlaştığı da yapılan çalışmalar sonrasında ortaya çıkmış bir durumdur.

Doğal olarak müzik gibi çok geniş spektrumlu bir alanda bir çok farklı yapıdan bahsedilebilir. Ama müziğin en üst düzeyde değerlendirildiği opera bir başka değerlendirmenin içine alınmak zorunda diye düşünüyorum. Opera hep sadece dinlenebilmesi için bile birikime ve eğitime ihtiyaç duyulan bir dal olarak düşünülür. Diğer taraftan ise oyunun içinde şarkı çocuklar için önemli bir kavram. Kolay sempati duyabilecekleri ve ısınabilecekleri bir kavram. Özellikle de çocuk opera şarkıları olarak birkaç kez izlediğim gösterilerin çocuklara olumlu etkiler yaptığını kendim de tespit ettim.

Çocuğun bir enstrüman çalması; kendini ifade etme, beceri kazanma, farklı olabilme ve süreklilik açılarından pozitif ve önemli kavramlar. Bir çocuk mutlaka virtüöz olmak ya da profesyonel olarak bir müzik aleti çalmak zorunda değil ama kendini tatmin edecek düzeyde bir enstrüman çalabilmelidir. Oysaki ülkemizde piyano sanki lüks bir meta olarak değerlendirilip bir çok kişinin ve ailenin gündemi dışında kalırken daha pahalı olan TV, elektronik aletleri alma konusunda bu kişi ve aileler aynı tereddütleri göstermemektedirler.

Piyano, keman, gitar ve diğer aletlerin çalınan ortamların hep diğer ortamlardan daha samimi ve sıcak olduğunu düşünmüşümdür ki bunun da doğru olduğunu deneyimlerim hep gösterdi. Burada sitemizin katılımcılarından Hollanda'da yaşayan opera sanatçısı Oya Ergun'un satırlarına yer vermek istiyorum.

Müzik doğuştan gelen bir yetenek ayni zamanda. Ama, nasıl herkes konuşmayı öğreniyorsa, müzik dilini de az ya da çok konuşmayı ve dinlemeyi öğrenebiliriz. Yaşları kaçırmadığımız sürece dünyada yapılan kaotik müzikler yerini daha duru müziklere bırakır inancındayım.

Gerçekten de müzik sevgisi en yalın olarak çocukta görebileceğimiz bir duygu. Müzik çocukken sevildiğinde kişi için yaşamın önemli ve renkli bir parçası haline geliveriyor. Tabii müzikle çocukken tanışmış olunması büyük bir avantaj. Bir kez daha yinelemek isterim. Müzik; özellikle klasik müzik, dinleyeni, müziği yapanı ve yaşayanı zenginleştiren bir boyut. Yaşamın sıradanlığında kalmış olanlara baktığımızda belki de gördüğümüz ilk eksiklik bu kişilerin müziğe uzak duruşlarıdır.

O yüzden geç kalmadan çocuklarımıza müziği sevdirelim. Müziği yaşamlarının bir parçası haline getirmeleri için olanak sağlayalım. Biz de içinde olalım. Müzikle yaşayan bir insan kendiyle ve toplumla barışık olacaktır.

Prof.Dr. Oğuz POLAT