1982 Nobel Edebiyat Ödüllü, Kolombiyalı yazar Gabriel García Márquez'in 1967 yılında Meksika'ya ilk gidişinde yazdığı başyapıtı; (İspanyolca Cien años de soledad).

Yazar çocukluğunun geçtiği Aracataca'yı Macondo adıyla fantastik bir kurguyla sunmuştur ve amacını "çocukluk günlerini sanatsal bir dille ardında bırakmak" olarak açıklamıştır. Kitap büyülü gerçekliğin en önemli eserlerindendir.

İlk baskısı Can Yayınları tarafından 1984 yılında yayınlanmıştır.

Çevirisini Seçkin Selvi'nin yaptığı Can Yayınları 2005 tarihli 27. baskısının arka kapağında García Márquez'in ağzından şu sözler yer almaktadır:

"Yüzyıllık Yalnızlık'ı yazmaya başladığımda, çocukluğumda beni etkilemiş olan her şeyi edebiyat aracılığıyla aktarabileceğim bir yol bulmak istiyordum. Çok kasvetli kocaman bir evde, toprak yiyen bir kız kardeş, geleceği sezen bir büyükanne ve mutlulukla çılgınlık arasında ayrım gözetmeyen, adları birörnek bir yığın hısım akraba arasında geçen çocukluk günlerimi sanatsal bir dille ardımda bırakmaktı amacım. Yüzyıllık Yalnızlık'ı iki yıldan daha kısa bir sürede yazdım. Ama yazı makinemin başına oturmadan önce bu kitap hakkında düşünmek on beş, on altı yılımı aldı. Büyükannem, en acımasız şeyleri, kılını bile kıpırdatmadan, sanki yalnızca gördüğü şeylermiş gibi anlatırdı bana. Anlattığı öyküleri bu kadar değerli kılan şeyin, onun duygusuz tavrı ve imgelerindeki zenginlik olduğunu kavradım. Yüzyıllık Yalnızlık'ı büyükannemin işte bu yöntemini kullanarak yazdım. Bu romanı büyük bir dikkat ve keyifle okuyan, hiç şaşırmayan sıradan insanlar tanıdım. Şaşırmadılar, çünkü ben onlara hayatlarında yeni olan bir şey anlatmamıştım. Kitaplarımda gerçekliğe dayanmayan tek cümle bulamazsınız."




Kitap hakkındaki yorumum :

Zamanında Nobel ödülü bile almış bir kitaptır. Türkiye'de de ünlü sayılabilecek kitaplardandır.

Ancak bu kadar övülüp, tavsiye edilmesine rağmen beklediğim gibi çıkmayan 3 kitaptan birisidir.
Diğerleri: Simyacı ve Şeker Portakalı idi.

İçinde çok fazla karakter ismi var. Savaş ve Barış'ta bile bunun ancak yarısı kadar isim geçiyordur herhalde. İsimler hep birbirine benziyor. Bir de vaftiz isimleri kullanıldığı için çok karışıyor. ve Okuyucuya zevk vermemeye başlıyor. Bu isimlerin hiçbirini karıştırmadan okuyabilecek bir babayiğit tanımıyorum açıkçası. Konusu güzeldi yine de. Ama abartıldığı kadar değil. En iyi 20 kitap listeme giremez mesela.