BAŞARI ZAMANA AYAK UYDURMAKTIR


Başarı her dönem yeni yeni anlamlar kazanır. Bazen unvan, bazen sahip olduğumuz mal mülk, sıkça da bol para başarı ölçüsü olarak karşımıza çıkar.

Başarı her dönem yeni yeni anlamlar kazanır. Bazen unvan, bazen sahip olduğumuz mal mülk, sıkça da bol para başarı ölçüsü olarak karşımıza çıkar. Her şeyi ‘para’ya endekslediğimiz bu dönem sakinlerine kötü bir haberim var. Gelecekte bol para sahibi olmak başarı sahibi olmakla eş tutulmayacak. Çok büyük servetlerin akıl ve çok çalışmayla elde edilemeyeceğini artık biliyoruz. Dolayısıyla fazla uyanık ve aklını farklı kullanıp para sahibi olup, başarılı olduğunu sananlar kendilerini kandırmış olacak.

Yeni dünyada başarı, kazandığımız para ya da mal mülkle değil, sahip olduğumuz bilgi, görgü, saygı, yarattığımız farkındalık, anlamlı bir yaşam ve kullanma fırsatımız olan kaliteli zamanın miktarıyla ölçülecektir.

Ya siz kimi başarılı sayarsınız? Özgürlüğünü ‘para’ya kaptırmış, onun tutsağı olmuş, harcamaya zaman bulamadığı kadar çok parası olanı mı, yoksa iyi ve mutlu bir hayat sürmesine yetecek kadar kazanan birisini mi? Kendisine ve etrafına saygılı olanı mı, yoksa ‘ben yaptım oldu” diyen orman adamını mı?
Cevap vermek şu anda zor gözükse de, yeni başarıya ulaşabilmek için sahip olduğumuz yaşamın anlamını tekrar sorgulamamız gerekecek. Değerlerimizi ve sahip olduklarımızı tekrar gözden geçirmemiz faydalı olacak. Çünkü para hırsına endeksli bir yaşamın temel nedeni bazı duyguları, değerleri ve yaşamın anlamını kaybettiğimiz içindir. Kaybettiğimiz bu duygulara yeniden sahip olduğumuz takdirde yaşam anlam kazanacak ve sadece paranın hüküm sürdüğü, insanlığın ve bilginin çöpe atıldığı bir devir sona erecek.

Tekrar sahip olmamız için gereken ilk duygu ‘devamlılık’ duygusudur. Eğer sadece bugün için var olursak yalnız, kopuk ve amaçsız oluruz. Geleceğe bakarak, bugün gerçekleştirdiğimiz eylemlerin gelecek kuşakları etkileyeceğini bilir ve anlarsak, daha iyi bir dünya kurmak için bencil olmayız ve yaptığımız fedakarlıklar anlam kazanır. Biz geçmişle geleceğin zincir halkasıyız ve geleceğin şekillenmesi için başrol oyuncusuyuz. Çocuklarımız, torunlarımız ve insanlık adına bu duyguyu kaybetmemeliyiz.

‘Aidiyet ve bağlı olma’ kazanmamız gereken bir diğer duygu. Hiçbir yere ait ve bağlı duygusu olmaksızın, başkalarına karşı ilgi ve sorumluluk duyulmaz. Bazen herşeyden vazgeçip özgür olmak istesek de, özgürlük aynı zamanda boşluğu ve anlamsızlığı da beraberinde getireceğinden, yaşaması ve taşıması oldukça ağır ve korkutucu olabilir. Bu yüzden siz siz olun sürekli iletişim halinde olabileceğiniz sevdiklerinizden oluşan bir çevre oluşturun. Bu yaşamınızı her zaman anlamlı kılmaya yardım edecektir.

Ona ulaşmak için çabalayacağımız, bir amacımız yoksa sadece gündelik varoluşun küçük uğraşılarıyla ilgileniyorsak, ne kadar varlıklı olursak olalım, bir süre sonra yaşam bize anlamsız gelir. Ulaşacağımız ‘hedefi ve gideceğimiz yön duygusunu’ kaybetmezsek yaşam da anlamını kaybetmez. Amacımızı ve yönümüzü keşfetmek için yapacağımız en iyi şey, bir an önce aşırı bencillikten uzaklaşıp, etrafımızdaki veya çok uzaklardaki insanların yaşamında bir farklılık yaratmaktır. Diğer insanların varlığını daha samimi, içten ve saygıyla değerlendirip ona göre davranmalıyız.

Umarım, yeni başarı ölçüleri gözümüzü açar ve bir an önce hırs, cehalet, saygısızlık, gözüdönmüşlük ve kural tanımazlığa karşı açtığımız savaşı kazanırız.
Günümüzde ne yazık ki insanlar büyük amaçlar ve soylu hedeflerden oldukça uzaklaşmıştır. Oysa çözmemiz gereken ne kadar çok insani sorunumuz var. Gerçekten başarılı olmak isteyenlere hodri meydan...


Yazan : Pembe Candaner