1. Yanan Develer

Moğolların önderi Timur 1398’de Hindistan’ı işgal etmişti. Çünkü eğer Moğol’sanız genellikle işiniz bu oluyor. Delhi’ye yaptığı seferde, Sultan Mahmut Kağan’ın komutasında yer alan zırhlı ve palalı 120 fillik ordusuyla karşılaşmıştı.

Timur’un bu engel tanımayan ölüm makinelerine ne yaptığını duymadınız. Develer. Yanarlı dönerli develer…

Zafer kazanacağından emin şekilde Kağan, ordularına ilerlemeyi emrettiğinde Timur bir şeyler yapması gerektiğini biliyordu. Orduya panik hakim olmuş, bazı askerler kaçmaya başlamıştı. Timur fillerin kolay korktuğunu duymuştu. Kaybedecek bir şeyi kalmadığını düşünecek olsa gerek, develeri ön safa sürmeye karar verdi, ardından da develeri saman ve yağla kaplayıp ateşe verdi.

Yanan develer, muhtemelen ateşe verilmenin etkisiyle, öne atılıp koşuşmaya ve filleri korkutmaya başladılar. Develerden kaçmaya çalışan filler, geri dönüp koşmaya başladı. Bu da Hintli piyadeler için oldukça sıkıntılı bir durumdu zira hemen fillerin arkasında sıralanmışlardı. Kargaşanın önüne geçemeyen Kağan çaresizce piyadelerinin ezilmesine seyirci kaldı. Hint ordusu dakikalar içinde bozguna uğratıldı.

Timur, yağma, talan ve tecavüzle Delhi’yi dağıttıysa da henüz işi bitmemişti. Neler olup bittiğini anlamayan 120 fili etrafına toplayıp, bir törenle diz çökmeye zorladı. Kimsenin kendi ordusunu ateşe vermeyi düşünmeyeceğinden emin şekilde, filleri de ordusuna katıp Ankara’ya ilerledi.



2.Katil Yunuslar

Evet, “katil” yunuslar. Burada yunusların su altı madenleri bulmasından veya kurtarma görevi için eğitiminden bahsetmiyoruz.

Yunuslar çok iyi muhafızlardır. Bunun farkına varan A.B.D. donanması 1960 yılında bir deniz memelileri programı başlattı, Sovyet Rusya da bir süre sonra bunu örnek aldı. Evet Amerikalılar yunusları, teçhizat taşımak, teftiş yapmak gibi konularda eğitiyordu ancak Sovyet Rusya yunuslarının yüzgeçlerini kana bulamasını istiyordu.

Sovyet Yunus Birimi’ne ilişkin işlemler gizlilikle yürütülüyor ve yunusların öldürmeye programlandığı dedikodusu göz ardı ediliyordu. Ta ki 2000 yılında Ukrayna donanması kalan yunuslarını İran’a satana kadar… İşte o zaman, yunusların, düşman denizaltılarına intihar saldırıları düzenlemek ve düşman yüzücüleri zıpkınla kazığa geçirmek üzere eğitildiği ortaya çıkıyor.

Dahası da var:

Diğer Sovyet yunuslarının yüzücüleri köpekbalığı iğneleriyle vurmaya eğitildiği ortaya çıkıyor. Şırıngalarda bulunan basınçlı karbondioksit enjekte edildiğinde, deniz altında santimetre kare başına düşen basınç oranıyla, yüzücünün bağırsakları diş macunu gibi ağzından dışarı çıkıyor.

Bu durum, Amerikalıların da gizlice yunuslarını eğitip eğitmediği sorusunu doğuruyor. Hala da bu konudaki dedikodular devam ediyor. Örneğin Amerikalı yunus eğiticilerinden biriyle konuştuğunu söyleyen Avrupa yetkilisi, katil yunusların yetiştirildiği iddiasının onaylandığını açıkladı.

Amerikan donanması böyle bir programı inkar etse de, 1977’de bir donanma yunus eğitmeni, Amerikan yunuslarının köpekbalığı iğneleriyle donatıldığı iddiasında bulundu. Birkaç yıl sonra Donanma Deniz Memelileri programı eski başkanı, Penthouse’u, torpido yunusları Latin Amerika ülkelerine satmaktan dava etti. Mahkeme davayı reddettiyse de bunun sebebi konunun saçmalığı değil, duruşmaların devlet sırlarını ifşa edeceği yönündeki endişe idi.

“Amerikan hükümeti, genetiğiyle oynanmış süper yunusların varlığını kabul veya inkar etmemekle birlikte, ton balıklarının göç süreci araştırması için 40 milyon dolar daha talep etmektedir. ”

Yunus tetikçilerin varlığına ilişkin sırlar mı? Onu da var sayıyoruz.



3.Hindi Paraşütler

spanya İç Savaşı 1936’da başladı. Savaş sırasında, din karşıtları İspanya’nın güneyini işgal etmiş, Nasyonalistleri garnizonlarından dağa tepeye sürüyorlardı. Yüzbaşı Cortes liderliğindeki bir grup Santa Maria de la Cabeza manastırına çekildi.
Ve bu aşamada hindiler devreye girdi.

Nasyonalistlerin manastırı savunma şekli büyük bir başarıdan hızla saçmalığa dönüştü. Şöyle ki, teçhizatlar havadan bırakılmak suretiyle temin ediliyordu. Bu aşamada birileri, İspanya’nın gelecekteki liderleri için paraşütün yeterli olmadığını düşünmüş olacak ki, yoğun analizlerden sonra pilotlar malzemeleri canlı hindilere bağlayarak manastırın üzerinde uçaktan bırakmaya karar verdiler.

Hindiler kanatlarını çırparak yavaşlamaya çalıştılarsa da neticede toz haline geldikleri düşüşleri daha az komik olmadı. Tüylerden de kurtulduktan sonra askerler teçhizatın yanı sıra bir adet de taze hindiye hak kazanmış oldu.

Maalesef, bir yıl sonra hiçbir kuş biliminin engel olamayacağı şekilde manastır istila edilip ‘yenilebilir paraşüt’ dönemi de sona erince hindi paraşütler, diğer az bilinen hayvan temelli saldırı önlemleri gibi, tarihin tozlu sayfalarında kaybolup gitti.



4.Mayın Avlayan Fareler

Dünyanın pek çok savaştan yara almış yeri gibi, Mozambik de ülke boyunca yayılmış mayınlar yüzünden, tarım ve kalkınmanın imkansız hale geldiği bölgelerden birine dönüşmüştü.

Neticede Bart Weetjens adında biri, mayınlı bölge boyunca metal detektörüyle yürüyüp hayatta kalmaya çalışmak yerine bu görevi farelere vermenin iki taraf için de daha karlı olacağını düşündü.

Fareler dışında..

Fakat fareleri sadece patlamaları için tarlaya saldıklarını düşünüyorsanız, utanın!

Tabi ki, gerçekler biraz daha garip. Weetjens, dev Afrika keseli sıçanlarını, patlayıcıların kokusunu almak konusunda eğitmeye karar verdi. Mayın tarlası boyunca koşuşan fareler, mayın bulduklarında işaret vereceklerdi. Bulmaları durumunda, yeri kazımak suretiyle bakıcılarını uyaracaklardı. Çünkü herkes bilir ki patlayıcı konusunda kişileri uyarmanın en iyi yolu, bombayı mıncıklamaktır. Bakıcılar böylece farelerini ödüllendirecek, mayını olduğu yerden çıkaracak ve her şey yolunda giderse kimse patlamayacaktı.
Afrika’nın da yerlileri olduklarında, fareler, bomba arayan köpeklere göre, yerel felaketlere daha aşinalar. Ayrıca hafiflikleri dolayısıyla bombayı tetiklemeyeceklerinden çok büyük de tehlike altında değiller. Ortadaki tek sorun fareleri kontrol etmenin zor olması. Şu ana kadar kaçınız farelerin birşeyler için eğitilebileceğini düşünüyordu ki?

Willard düşündüğümüzden çok daha istikrarlı çıktı.

Ancak eğitime rağmen fareler belirli bir düzende koşmadığından, eğiticiler bütün alanı aradıklarından emin olmak için bir yöntem bulmak durumundaydı. Neticede, fareye alan boyunca uzanabilecek şekilde bir güvenlik kemeri giydirilip, o hat tarandıktan sonra fareyi sıradaki hatta sürmeyi mümkün kılan bir sistem geliştirdiler.

Fareler o kadar etkili oldu ki, Weetjens’in kurumu 2014’e kadar 3.7 milyon metrekareyi temizlemeyi hedefliyor. Bu arada farelerin veremi de tespit edebildikleri ortaya çıktı ki bu hayal edebileceğimiz en saçma iki işin birleşimi gibi bir şey.



5. Çiftleşme Döneminde Kısrak Kullanarak Savaş Atlarının Dikkatini Dağıtma

Şu ana kadar, karşı tarafın hayvanlarının dikkatini dağıtmak için ateş gibi hayvanlar kullanımına örnekler gördük.Düşman atlarının dikkatini dağıtmak için daha etkili bir yöntem olabilir mi? Ha şunu da söyleyelim: Atlar erkek.
Gelelim 3. Firavun Thutmose’a. Mısır’ı 17 askeri seferde yönetti, Mısır İmparatorluğu en geniş sınırlarına onun döneminde ulaştı ve tüm zamanların en iyi firavunlarından biri olarak tarihin sayfalarında yer aldı.

Ra’nın mumyasından sonra en iyi ikinci…

Askeri dehası, düşmanlarını yaratıcı taktikler bulmaya zorladı. Örneğin, şu an Suriye sınırlarında bulunan antik bir şehirdeki Kadeş kralı, firavunun savaş arabasının aygırlar tarafından çekildiğini biliyordu.

Fikrinin temeli, hangi çağda olursa olsun, hiçbir savaş kargaşasının, çiftleşme güdüsünün önüne geçemeyeceği düşüncesine dayanıyordu. Savaş araçlarını çeken aygırları hedef alarak Kadeş kralı, bir grup çiftleşme dönemindeki kısrağı salıverdi.

Sonuç; Firavun’un savaş teşkilatında, atların her yöne vahşice dalmalarıyla, telafi edilemez bir dağılma. Savaş alanına ilişkin detaylı bilgiye eski kayıtlarda rastlamak zor zira bu taktiğin ne sıklıkta kullanıldığını anlatmak imkansız. Taktiğin ne kadar hızlı yayıldığı, İncil’de kayıtlara geçmesinden de anlaşılıyor.



6.Güvercinler ve Güvercin Avlayan Şahinler

Kablosuz iletişimin olmadığı, postaların at sırtında uzun yolculuklar yaptığı bir dönemde, posta güvercinleri paha biçilmezdi. Yüzyıllar boyunca, yazdığınız notlar, eğitilmiş güvercilerce adreslerine iletildi. Bu yöntem Pers İmparatorluğu’na kadar geri giden bir teknikti. Posta güvercinleri 1. Dünya Savaşı’nda telgraflardan daha yaygın ve güvenilirdi.

Cher Ami adında bir kuş, ateş altındaki 200’e yakın Amerikan askerini kurtaracak olan mesajı iletti. Daha da etkileyicisi, ateş hattında vurularak bir bacağını kaybettiği halde bunu yapmış olması. Biz olsak ilk silah patlamasında geri dönerdik. Hikaye burada noktalanıyor olsa, oldukça etkileyici olabilirdi.

Ancak 2.Dünya Savaşı sırasında, İngiliz istihbaratı Almanların Avrupa boyunca mesaj iletmek için güvercinler kullandıklarını öğrendi. Alman SS subayları lideri Heinrich Himmler kendisini gururla, Alman Nasyonal Güvercin Cemiyeti’nin başı ilan etti. İngiltere’ye gönderdiği güvercinleri kullanarak buradaki ajanlarının mesajlarının Fransa’ya iletilmesini sağladı.



İngilizlerin buna bir çözüm bulması gerekiyordu ve o zamanlar Alka-Seltzer icat edilmemişti. Neticede Askeri Güvercin Hizmetleri Özel Bölük’ünü yarattılar. İsim bir yana, bölükte zerre güvercin yoktu.

Bölük aslında Peregrin şahinlerinden oluşuyordu. Bu şahinler dünyanın en hızlı kuşlarıdır. Avlarının üzerinden uçar, saatte 200 mil hızla kurbanlarına saldırır, gökyüzünün orta yerinde onlara darbeyi indirerek şaşırtır veya öldürürler

Şahinler, Himmler’in Nazi posta güvercinlerini tespit edip öldürmek üzere eğitildiler, ki bu da şahinlerin özellikle cesaretlendirilmeyi beklemeden, doğal hayatta yaptığından pek farklı değil. İngiliz Kanalı’nın üzerinden salıverildiler.
Savaş katliamdır.