Mark McCaig ve eşi Kim, 1990′larda Katolik ve devlet okullarında öğretmenlik yaparken, öğrencilerin hiç ilgisini çekmeyen davranış ve eğitim konularını yönetmek için harcamak zorunda kaldıkları zaman yüzünden her geçen gün daha fazla hayal kırıklığı yaşamaya başladı. Farklı yaklaşımlar hakkında daha fazla okumaya başladılar ve Massachusetts’te demokratik bir okul olan Sudbury Valley Okulu‘dan çok etkilendiler. Öğrencilerin, neyi nasıl öğrenecekleri konusunda yetki sahibi olduğu bu okula bir ziyaret gerçekleştirdikten sonra Maryland’de Sudbury tarzında bir okul yaratmak için işlerinden istifa ettiler.
1998 yılında kapılarını açan Fairhaven Okulu‘nda sınav yok, not yok ve ödev yok. “Okulun amacı, öğrencilerin iki temel özelliği kazanmalarına yardımcı olmak: Aracılık etmek ve özerklik. Bu özellikleri teşvik etmek için okul, özgürlük ile sorumluluk arasındaki dengeyi kurmayı hedefliyor. McCaig’e göre bunlar, madalyonun iki yüzü gibi. Kurumsal çerçeve – kurallar ve topluluk sorumlulukları ve ilgili toplantılar – hayati bir düzen duygusu sağlar, ancak bunun yanında öğrenciler günlerini şekillendirmek konusunda bolca özgürlüğe sahipler. Okulun kapalı alanında geniş bir toplantı salonu, bir atölye, iki mutfak, birkaç küçük toplantı odası, bir kütüphane ve sanata, bilgisayar oyununa, dijital sanatlara ve oyuna ayrılmış odalar yer alıyor. Açık alanda ise bir dere, bir orman, oyun alanları, bir basketbol sahası, bir futbol sahası ve bolca veranda yer alıyor.
Sistem Nasıl İşliyor?
Heterojen öğrenci kitlesi ile maddi olarak karşılanabilir ve “yeşil” bir öğrenme alanı olarak tasarlanan okul, Washington’ın etnik çeşitlilik gösteren orta sınıf bir banliyösünde yer alıyor. Okul, düşük gelir düzeyinden gelen ailelere burs veriyor ya da indirim uyguluyor. Okula giriş için tek gereklilik, aday öğrencilerin diğerleriyle pozitif ilişkiler kurduğundan ve kendileri dahil kimseyi tehlikeye atmadıklarından emin olmak için bir deneme haftasına katılmaları.
Okuldaki yaklaşık 60 öğrencinin yaşları 5 ile 18 arasında değişiyor. Geleneksel okullardan transfer olan 11 yaşındaki çocukların yakın zamanda çoğunluk oluşturması dışında, öğrenciler yaşlara göre ayrılmıyor. Çocuklar ve yetişkinler özgürce diledikleri gibi karışabiliyorlar. “Yaşlarına bakmaksızın tüm çocuklar, ne yapmak istediklerini biliyorlar. Öğrenme, yaptıkları şeylerin bir yan ürünü oluyor” diyor McCaig. “Öğrenme ‘yapma’nın sonucu olarak oluşuyor, tam tersi şekilde değil.”
“Geleneksel sınıflara maruz kalmayan 5 yaşındaki çocuklar ‘keşfederek öğrenme’ yaklaşımına çok daha iyi hazırlanmış oluyorlar, çünkü etkileşimin bu doğal yoluna çok daha açık oluyorlar” diyor Florida Atlantic Üniversite’sinde gelişimsel psikoloji alanında uzmanlaşmış profesör David Bjorklund. “Çocuklar hayata birer kaşif olarak başlıyorlar. Etraflarındaki dünyayı keşfediyorlar, başkalarını izliyorlar ve akranlarının yanı sıra yetişkinlerin yaptıklarını deniyorlar. Elde etmeleri gereken şeyi, ‘keşfederek öğrenme’ yoluyla oldukça yetkin bir şekilde elde ediyorlar.”
Yeni gelenler bu yeni ortama, değişik karakterlerini, ilgilerini ve ihtiyaçlarını yansıtarak farklı şekillerde tepki veriyor. Fairhaven’a kayıt olan öğrenciler, eğer çok fazla kısıtlanmaya alışık olarak büyüdülerse diğer çocuklara göre kendilerini daha az yönetebiliyorlar. Daha fazla kuralcı bir yapı isteyenler, bunu kendileri için yaratıyor. Bazıları yeni keşfettikleri özgürlüğün içinde adeta bayram ediyor ve daha önce kısıtlanan bilgisayar oyunu gibi aktivitelerin içine dalıyorlar. Ancak sonunda hayatlarının bu bölümünü nasıl yöneteceklerini keşfetmeyi başarıyorlar. Diğer tarafta ise kendilerine söylenenleri yapmaya ve öğretmenler tarafından övülmeye alışmış olduğu için sorumluluktan çok özgürlüğe uyum sağlamakta zorlanan öğrenciler var.
Okuldaki en belirgin sorumluluk şöyle özetleniyor: “Kendi yaşamına yaptıklarından sen sorumlusun.” Mezun olmak için öğrenciler, daha büyük toplulukta etkili yetişkinler olmak adına kendilerini hazırladıklarına dair bir tez yazıyorlar.
Öğrencilerin uğraşları, çeşitli becerileri ve ilgileri ortaya koyan beş yetişkin personel tarafından destekleniyor: Bunların iki tanesi eski öğretmen, biri sanatçı, diğeri bir doğa merkezinde eski bir anlatıcı ve sonuncusu bir film ses teknisyeni. Bu insanlar, öğrencilerin hedeflerini netleştirmelerine ve ulaşmalarına yardımcı oluyor ve idari işleri hallediyorlar. Aynı zamanda birer akıl hocası ya da fazla yaşam deneyimleri sayesinde ilginç şeyler bilip kriz zamanlarında insanlara yardımcı olan “köyün yaşlıları” gibi hizmet veriyorlar. Tüm okul, personel ve öğrenciler dahil, her yıl her bir personelin sözleşmesini uzatıp uzatmama konusunda karar vermek için oy veriyor.
Yetişkinler işleri kolaylaştırıyor ama asla öğrencilerin adına bir şey yapmıyorlar ve onları yönetmiyorlar. Öğrencilerin burada yaptıkları en sıkı çalışma, kendi hayatlarını nasıl yönetebileceklerini ve bir şeylerin olmasını nasıl sağlayabileceklerini öğrenmek. Bu, akademik bir şey de olabilir, bir bağış kampanyası ya da başka bir etkinlik düzenlemek de olabilir. “Teknoloji öğrencilerimiz için verimliliği ve fırsatları arttırdı. Buna rağmen yine de okulun sağladığı özgürlük, saygı ve topluluk; laptoplardan ve akıllı telefonlardan daha çok daha değerli gibi görünüyor” diyor McCaig.
Çalışanlar, ancak öğrenciler talep ettiğinde sınıfları oluşturuyorlar. Öğrencilere kendileri eğitim veriyor ya da başka birini kiralıyorlar. Bazı sınıflarda sadece birebir eğitim yapılıyor. Eğer öğrenciler konuya olan ilgilerini kaybederlerse, bunun bir cezası yok, ancak bir sonucu var. “Onlara, ‘bu sınıf artık bitti’ diyorum” diyor McCaig. “Bir şeyi hazırlamak için zaman harcamak ve karşılığını alamamak istemiyorum. İşlerin nasıl yürüdüğünün gerçekliğini göstermek de bizim işimizin bir parçası.”
Bir çalışan Fairhaven’ı “hayatın pratiğinin yapıldığı yer” olarak tarif ediyor. Öğrencilere; insanlarla iletişim kurmak, bir işi üstlenmek, yemek pişirmeyi öğrenmek gibi insanın hayatta başarılı olmasını sağlayan becerilerin pratiğini yapmaları için olanak veriliyor. Akademik eğitim bunun sadece bir küçük bir parçası. “Olup biten pek çok şey neredeyse görünmez gibi görünüyor. En geniş anlamda tanımlarsak; oyun ve diyalog, burada en sık yapılan aktivite kategorileri. Ve bunlar çok nadir ‘okul gibi görünüyor’. Yine de öğrencilerimiz sürekli yaşamın kendisinin pratiğini yapıyor ve bu pratiğin ödülleri oldukça derine işliyor. Ancak bunun ölçülmesi oldukça zor.
Bazı öğrenciler Fairhaven’dan ayrıldıktan sonra temel odaklanmalarını akademik eğitime çeviriyor. “Buradayken akademik eğitimle ilgili az şey yapan ama yine de sosyal hizmetten biyolojiye ve yaratıcı yazarlığa kadar pek çok farklı alanda üniversiteye giden öğrencilerimiz oldu” diye anlatıyor McCaig.
Demokratik Okulun Artıları ve Eksileri
Demokratik okuldaki özgürlük, öğrencilerin her istediğini yapma hakkının olması anlamına gelmez. “17 yıllık bir süreçte her çalışanın ve öğrencinin eşit oy hakkına sahip olduğu ‘Okul Toplantıları’ sayesinde oluşturulan oldukça kalın bir kanun kitabımız var” diyor McCaig. Öğrencilerin yargı komitelerine katılmaları, okul kurallarına uymaları ve katılım saatlerini kayıt altına almaları isteniyor. Öğrenciler her gün en az beş saat okula devam etmek zorunda olsa da çoğu daha fazla katılıyor.
Özgürlük göreceli bir şey. Çocuklarını evde eğiten aileler, Fairhaven’ın kurallarını çok kısıtlayıcı bulabiliyor ya da tüm diğer okullar gibi çevresindeki dünyaya kapalı olması gerçeğinden rahatsız olabiliyorlar. Yetişkin tarafından başlatılan aktivitelere maruz kalmayı tercih edenler de var. Fairhaven gibi küçük bir okul, boyutları açısından da sınırlayıcı oluyor diyor McCaig. “Tam teşkilatlı bir bilim laboratuarı ya da geniş bir danışmanlık bölümü yok. Bazı öğrenciler bu tür deneyimleri yaşamak için okul dışında organizasyonlar yapıyor. Stajyerlik ya da iş ayarlıyorlar ya da çeşitli özel kurslara yazılıyorlar.”
Fairhaven’da öğrencilerin sahip olduğu şey hareket özgürlüğü gibi temel özgürlükler ve projelere kendi istedikleri sürece katılmaları. Bu özgürlüklerle bağlantılı olan sorumluluklar, öğrencilerin olgunlaşmasını sağlıyor. Bu kadar fazla sorumluluğun olduğu bir yerde olmak, insanları sorumluluk sahibi yapıyor.
Okul kültürü ve şeffaf ve demokratik yargı sistemi, zorbalığın var olmasını neredeyse imkansız kılıyor diyor McCaig. “Ancak hayatın normal zorluklarına da uzak değiliz. İnsanlar çatışmalar yaşıyor. Buradaki genç insanlar hayatlarıyla ne yapmaları gerektiğini anlamaya çalışıyor, bu soruyu cevaplıyorlar ve sonra bunu nasıl gerçekleştirebileceklerini keşfediyorlar. Bu oldukça zor bir iş. Burada insanlar zaman zaman bocalar ve biz bunu bekleriz. Güzel olan, bu bocalamaları etiketlememiz ve değerlendirmememizdir. Bunun yerine desteklemek için yanlarında oluruz ve yaşamın zorluklarının üstesinden gelmelerine şahit oluruz.”
Başka Okula ya da Üniversiteye Gitmek İçin Fairhaven’dan Ayrılmak
Önemli sayıda öğrenci (McCaig’in kendi kızlarından birisi dahil), daha fazla insanla tanışmak, akademik ve ekstra müfredat eğitiminden faydalanmak ya da sadece dışarıda farklı neler olduğunu görmek için daha büyük bir okula transfer olmayı tercih ediyor. “En önemli konu, öğrencilerin yaptıkları şeylerin sorumlusu olmaları. Eğer bu, devlet okuluna gitmek isteği ise bu belki de daha fazla sorumluluk yüklenmeleri anlamına gelir. Bu, onları öyle yapmaları için zorlamaktan daha farklı bir şeydir” diye anlatıyor McCaig.
“Uzun süreli öğrenciler sıklıkla ne durumda olduklarının ölçülmesini isterler, çünkü biz onları değerlendirmeyiz” diye ekliyor McCaig. “Geleneksel okullara üniversite gibi davranırlar. Ciddiye alırlar, ne istediklerini bilirler ve o konuda uzmanlaşmak için oradadırlar. Pek çoğu kendileri başvurmak zorundadır ve akademik olarak diğerlerine yetişebilmek için ek destek alırlar. Bir süre sonra önemli sayıda öğrenci geri döner, çünkü okulu sıkıcı bulduklarına karar verirler.”
Fairhaven mezunları henüz üniversiteye girme konusunda belirgin bir zorluk yaşamadılar. Ancak çok belirgin hedefleri olan öğrenciler, örneğin daha az esnek gereklilikleri olan bir teknik üniversiteye başvurmak gibi, “bilinçli bir plana ihtiyaç duyuyor” diyor McCaig. Bu plan, öğrencilerin Fairhaven’da kayıtlıyken dışarıda belli kurslara katılmalarını içeriyor.
Mezun öğrenciler, orduda helikopter teknisyenliğinden organik tarımcılığa ve sosyal hizmet görevine kadar pek farklı kariyer alanına adım atıyor. McCaig okulun başarısını, mezunların hayatlarından memnun olup olmadıkları kriterine göre ölçüyor. ” Mutlu ve başarılılar mı, yapmak istedikleri bir şeyi mi yapıyorlar, hayatlarını kazanabiliyorlar mı?” sorularının cevabı en önemli başarı kriteri kabul ediliyor.
Kaynak: How Students Lead the Learning Experience at Democratic Schools | MindShift