I. NORMAL OTİZM DÖNEMİ
Yaşamın ilk bir ayıdır. Bu dönemin temel işlevi, doğum sonrası koşullarda organizmanın homeostatik dengesini sağlamaktadır. Açlık sancılarına karşı uyanma dışında, zamanlarının çoğunu uykuda geçirirler. Ağlama gibi affektif ve motor boşalım örüntüleri ,annenin gereksinimlerini karşılamasını sağlayan sinyaller olup bilinçsiz olarak anneye ulaşır. Yeni doğan, iç ve dış dünyanın veya annenin farkında değildir. Bu dönemde bebeğin dünyası nesnesizdir, organize kendilik imajı ve nesne imajı gelişmemiş olup “primer farklılaşmamış dönem” adını da alır.
Bebekteki algılama, “koenestetik düzeydedir”. Yani duyumları ve deneyimleri visseraldir-otonom sinir yoluyladır. Anne ile ilişkisi de deri, ısı ve ritm gibi koenestetik algılama düzeyinde kurulur. Uyaranlara verilen cevaplar ise içgüdüsel ve globaldir. Ayrıca bebek ilkel varsanısal şaşkınlık (primer hallusinatuvar desoryantasyon) düzeyindedir.Kendi hoşnutluk ve gerginliklerinin azalması sonucu kendilerini gördükleri zannedilmektedir. Yani bir anlamda anne, nesneler ve dış dünya bebeğin bir uzantısı ve parçasıdır. Bu yüzden otizm dönemine ‘’Mutlak Primer Narsizm Dönemi’’ denir.
Bu kurama göre bebeği dış uyaranlardan koruyan doğuştan bir “koruyucu bariyer” vardır. Bunun sayesinde anneden gereksinimini karşılayan bebek tekrar uykuya dalar. Diğer taraftan annenin bakım ve ilgisi yeni doğanı iç ve kuvvetli dış uyaranların seli altında kalmaktan korur. Gereksinimlerin doyumu, bebeğin “koşulsuz omnipotan otistik yörüngesi’’ nden gelmektedir (Mahler ve ark. ,1975). Eğer bu dönemde annenin yeterli desteği olmazsa, yaşamın ileriki dönemlerinde görülen panik tepkilerine eşdeğer ve bütün organizmayı saran tedirginlik durumları oluşabilir.
Anne bir yandan yeni doğanı iç uyaranların seli altında kalmaktan ve örselenmekten korurken, bir yandan da bedensel algıların yavaş yavaş dışarıya yönelmesine yardımcı olur. Böylece çocuğun dış dünyayı giderek daha çok farketmesi sağlanır (Mahler ve McDevitt, 1989). Nesnenin ilkel kabülü, zevk veren libidinal yaşantılar nesneyle ilişkiden doğan görsel, işitsel ve kinestezik reprezantasyonlar erken primer self-obje çekirdeklerinin ayrı ayrı kristalleşmediği bu dönemi bazı analistler “Primer Farklılaşmamış Self Obje” ve “Farklılaşmamış Füzyonel Durum’’ olarak tanımlarlar.
Normal otizm fazında ilkel ve henüz idden ayrılmamış ego, sadece hoşnutluk-hoşnutsuzluk yaşantılarını ayırt edilebilmektedir. Anneyle ilişkiler sürdükçe bir yandan ego ayrışıp gelişmeye, diğer yandan hoşnutluk-hoşnutsuzluk yaşantılarının “Anı Adaları ” oluşmaya başlar.
Bu dönemde nesneler bir yüze değil, bir fonksiyona sahiptirler.Tekrarlanan ilişkiler çocuğun yaşantısında nesnelerin ilkel bir kabulüne izin verir ki, bu self-obje yapılaşmasının da ilk önemli basamağını oluşturur. Mahler bu dönemde annelik rolü gibi harici fenomenlerin ,çocuğun yaşantılarında ,zaman içinde “haz verici” , “iyi” olanla “acı verici” , “kötü” olanı ayırt etmesinde yardımcı olduğunu ileri sürer. Bu ayrımlaşma daha sonraki bölünme (splitting) düzeneğinin çekirdeğini oluşturacaktır (Mahler ve McDevitt 1989) .
Sembiyotik döneme giriş ve devamında tüm bedenin temas algısal yaşantıları, bilhassa annenin kucaklamasında,tutmasında olan basınç gibi beden yüzeyinin derin duyusu önemli bir rol oynar. Aynı zamanda bu, bebeğin dış uyarılara karşı bütünüyle kapalı olmadığının bir göstergesidir. Mahler bu süreci libidinal kateksisin ilk kayması (the first shift of libidinal cathexis) olarak adlandırır ve sembiyotik döneme geçişi belirleyen bu değişimi , bir bakıma “kabuğun kırılması” olarak niteler (Mahler 1968).Her ne kadar otistik dönem ,dış duyuranlara ilgi yatırımın göreceli yokluğu ile dikkati çekmekte ise de ,bu dış uyaranlara hiç yanıt vermemesi anlamına gelmez. Zaten normal otistik dönem ile daha sonraki dönemler arasındaki geçişi sağlayan da bu bir belirip bir kaybolan yanıt vermelerdir (Mahler ve ark., 1975).
Otizm dönemi fiksasyonlarında sembiyotik dönem davranışlarının gelişmediği gözlenir.Genelde ağır yapısal defektler mevcut olup, erken infantil otizm ortaya çıkar.
II.NORMAL SEMBİYOZİS DÖNEMİ
Bu dönem ikinci aydan, beşinci aya kadar sürer. 3.’ncü ve 4. ‘ncü haftalardan itibaren bebeği dış dünyanın etkilerinden koruyan bariyer , etkinliğini yavaş yavaş yitirir. Artık bunun yerini ’’ anne - bebek membranı ‘’almaktadır. Dış uyaranlara gittikçe artan bir duyarlılık başlar. “Ben” ile “ben olmayan” ayrışmamıştır. ”İçerisi” ile “dışarısı”nın farklı olduğu sezilmeye başlanmış, tam netleşmemiştir. Bebeğin uyanık kalma süresi uzayınca, annenin bebeğe olan ilgisinde artma olur. Annenin çabası ile bebeğin kendi gerilim azaltıcı gayretleri, homeostazisi sağlama ve sürdürme yönündedir.
Rahatlamanın, uyumun anneye bağlı olduğu yavaş yavaş ayırt eden bebek, anneye bilinçsiz gülme cevabı (‘’nonspesifik sosyal gülme cevabı’’) verir. Çünkü yüzünü tam olarak netleştiremediği anne, ona doyumu sağlamaktadır. Artık ihtiyaç-hoşnut olma nesne ilişkisi duygusal olarak başlamıştır. Zaman zaman ilgisini başka tarafa çevirse de yine bebeğin dünyasında anne ve onunla ilgili şeyler daha önemlidir.
Normal sembiyotik dönemin en önemli özelliği ,filogenetik olarak insan yavrusunun anne ile ikili birim (dual unity) içinde duygusal bir bağ oluşturma yetisidir (Mahler ve McDevitt, 1989). Daha sonraki tüm insan ilişkilerine zemin hazırlayan da bu yetidir.
Doyurucu bir anne bebek ilişkisi daha sonra gelen ayrışma-bireyselleşme döneminde anneden başarıyla ayrılabilmenin ön koşuludur. Optimal sembiyoz, bireyselleşme adımlarının atılması ve dengeli bir “kimlik duygusu”nun kazanabilmesi için son derece önemlidir (Mahler ve McDevitt, 1989).
Sembiyozis döneminin temel psikolojik başarısı annenin katekte edilmesidir. Anne, en çok katekte edilen (libidonun yatırıldığı) nesnedir. Bunun sonucunda primer narsizm zayıflayıp yerini sekonder narsizme bırakır. Bebeğin annesi ve bebeğin kendi vücudu da ikincil narsizmin nesnesi olur.
Bu dönemde anne ve bebek ile yaşanan ilişki, ilişkinin niteliğiyle insanda varolan dört temel çatışmanın çekirdekleri oluşmaya başlar. Bunlar;
Bağımlılığa karşı bağımsızlık
Pasiviteye karşı aktivite
Yetersiz kendilik algısına karşı yeterlik kendilik algısı ,
Çözümlenmemiş hüzün.
Bu dönemdeki fiksasyonlar ,yetişkin insanlarda bir takım psikiyatrik bozukluklar şeklinde görülebilir. Pek çok borderline kişilik bozukluklu hasta, ayrışmamış self-obje tasarımı nedeniyle stresler karşısında bu döneme regrese olarak geçici psikotik durumlar yaşayabilirler.Bu dönemdeki fiksasyon ve durmalar dönemin süresini uzatarak sembiyotik psikoz denilen çocukluk çağı psikozlarının da gelişimine yol açarlar.