Otizm Nedir? Otizm Tanısı ve Otizmle Yaşamak

“OTİZM; Seçilmiş ya da Katlanılan Yalnızlık”

Otizm ilk kez 1943 yılında, zihinsel engelli 11 çocuğun, diğer zihinsel engelli ya da şizofreni olan çocuklarla benzer şekilde davranmadıklarını fark eden Amerikalı çocuk psikiyatristi Leo Kanner tarafından tanımlanmıştır. Otizmin henüz kesin bir laboratuar tanısı yoktur ve başlıca davranışsal belirtileri, bazen normal çocukların veya diğer gelişimsel sorunları olan çocukların veya diğer gelişimsel sorunları olan çocukların gösterdiği özelliklerle karışabilmektedir.

Ancak otizm nedir sorusuna kabaca şöyle bir cevap verebiliriz; otizm, yaşamın ilk 2-3 yılı içinde ortaya çıkan ve yaşam boyu devam eden bir özürlülük durumudur.

Otistiklerde, iletişim ve sosyal etkileşim yetileri şiddetli bozukluk gösterir ve gelişmede bir uyumsuzluk ortaya çıkar. Otizm konusunda ki araştırmalar halen devam etmektedir. Otizm, erkek çocuklarda kızlara oranla 3-4 kat daha sıktır.

2-5 yaş dönemi, otistik özelliklerin en belirginleştiği, tanı için oldukça önemli bir dönemdir. Çünkü otizmli bireyler çocuk gelişiminin tipik özelliklerini takip etmezler. Diğer çocuklar gelişimlerini devam ettirirken bu çocuklar 18-36’ncı aylar arasında aniden insanları reddetmeye başlarlar, kazanmış oldukları dil ve sosyal becerilerini kaybederler.

Otizmli bireylerde sıklıkla dil ve zeka tamamen gelişmemiştir. Ancak bunu bütün otistik bireylere genelleştirmek yanlış olur. Çünkü birçok otistikler olağan dışı becerilere sahiptirler. Bazı otistikler üç boyutlu gerçekçi resim çizebilirler, bazıları karmaşık yap-boz oyunları yapabilirler.

Otistikler Derneği ile gönüllü olarak yaz entegrasyon kamplarına katılmıştım. Kampta bulunan otistik bir çocuk neredeyse bütün şarkıların sözlerini ezbere biliyordu, hatta şarkıları yorumcusuyla birlikte ezberlemişti. Bir kere okuduğu bir ismi uzun süre hafızasında tutabiliyordu. Hafızası çok iyiydi. Otoparktaki arabaların markasını sorduğumuzda hepsini biliyordu.

Otistiklerde en belirgin özelliklerden biri de stereotipik hareket bozuklu ve obsesiflerin görülmesidir. Bazı çocuklar saatlerce bir davranışı tekrarlayabilirler (sürekli sallanma, el çırpma vs.). Çeşitli saplantıları da vardır. Mesela odada bir resmin yeri değiştirildiğinde veya diş fırçasının yeri hafifçe değiştirildiğinde buna kızabilirler.

Bilim adamları bu çocukların tekrarlayıcı ve obsesif davranışlarına olası birkaç açıklama getirmişlerdir. Belki de sıralama ve aynılık ısrarı, onların duygusal karmaşa olan dünyalarını da kısmen de olsa stabilite sağlamaktadır. Belki de böylece bazı acı veren uyaranlara blok koymaktadırlar.



Otizmli bireyler zamirleri karıştırmaya da eğilimlidirler. “benim”, “ben” ve “sen” gibi kelimeleri konuştuğu kişiye bağlı olarak anlamlarını değiştirebilirler. Örneğin “ben acıktım” yerine “sen acıktın” diyebilirler. Bazı bireyler istedikleri şeyleri çığlık atarak veya kişiyi oraya götürerek isterler.

Otizm tanısının 3 yaşından önce konması ve eğitime başlanması; çocuğun öz bakım becerileri geliştirmesi, toplum içinde yer alması ve eğitiminin sağlanması bakımından çok büyük önem taşır. Bu çocukların bazılarının eğitimlerine devam ederek üniversite düzeyinde eğitim alabildikleri de görülmektedir. Hatta yetişkin olduklarında araba kullanmayı öğrenen, evlenip aile kuran, işte çalışarak toplum yaşamına katılanlarda olmuştur. Eğitimlerin hedefi, otistik bireylerin kendilerine yeterli olmalarını ve toplum içinde bağımsız yaşam sürmelerini sağlamaktır.

Otistikler için aslında kendi dünyalarında yaşarlar diyebiliriz. Duyar ama dinlemezler, canı isterlerse konuşurlar. Aynı oyuncaklarla saatlerce oynarlar ve sizi oyunlarına kolay kolay dahil etmezler.

Bedensel yakınlaşmadan hoşlanmazlar yalnız istediklerinde size yaklaşırlar. Kendilerine ayrı bir dünya oluşturmuşlardır ve başkalarının bu dünyaya girmesini pek fazla istemezler. Aileler içinde zor bir durumdur. Çocuğunuzu kucaklamak istiyorsunuz çocuğunuz size tepki vermiyor. Çocuğunuzun gözünün içine bakıyorsunuz ancak çocuğunuzun bakışları size olmuyor, göz kontağı kuramıyorsunuz. Sizin göstermiş olduğunuz ilgi ve sevgiye karşılık siz çocuğunuzdan aynı tepkileri alamıyorsunuz.

Unutulmaması gereken en önemli bir nokta da, otizm tanısı için kullanılan gözleme dayalı ölçüler, hep bir şeylerin yokluğuna ilişkindir, anormal bir şeylerin varlığına ilişkin değildir. Halbuki bu özellikler, çocuk bunları dışa vurmak istemediği içinde söz konusu olabilir.

Uzman Klinik Psikolog Ahmet YILMAZ