"tombul turp" ta oldukça eğlenceli. şarkısı da var isterseniz.. ya da "tık dedi kapı" yı da kullanabilirsiniz. ben "ayağına diken batan karga" masalını da severim. öğrencilerim de oldukça eğlenceli buluyor. buyurun:
DEDE İLE TURP veya TOMBUL TURP
Bir ihtiyar dedecik bahçesine turp ekmiş
çıkarmaya varınca şaşırıp kalmış hemen
tutmuş çekmiş çekmiş Turpu çıkaramamış
Çekmişler çekmişler Turpu çıkaramamışlar - Nakarat
Bizim ihtiyar dede Yardım çağırmış hemen
Mutfaktan koşmuş nineTutunmuş dedesine
Nakarat...
Ninenin aklına torunu gelmiş hemen
Koşmuş gelmiş küçük kızTutunmuş ninesine
Nakarat...
Kızın köpeği varmış Gitmiş onu çağırmış
Sekerek gelmiş köpek Tutunmuş sahibine
Nakarat...
Alaca köpek demiş Bu işe kedi gerek
Koşmuş bizim tekirTutunmuş kardeşine
Nakarat...
Çok çok düşünmeden Mutfaktaki fareyi
Gitmiş çağırmış kedi Tu tunmuşlar birlikte
Nakarat...
Dede turpu toplamış Nine çorba pişirmiş
Hazırlayıp her şeyi Oturmuşlar sofraya
Nakarat...
bu da şarkısı:
tombul_turp.mp3<br></br>
tık dedi kapı
müziği:
718c7e06be8eca4d09edcd7ecd7b118a.zip<br></br>
TIK DEDİ KAPI
Tık dedi kapı, kaynanam geldi
Halin nedir? Gelin Hanım dedi
Vah koca ciğeri kediler yedi
Sağlık olsun gelin hanım dedi
Ah şu kediyi tutu tutuverirsem
Bacağını kolunu kırı kırıverirsem
Tık dedi kapı Kaynatam geldi
Halin nedir ? Gelin Hanım dedi
Vah koca balığı kediler yedi
Sağlık olsun Gelin Hanım dedi
Ah şu kediyi tutu tutuverirsem
Bacağını kolunu kırı kırıverirsem
Tık dedi kapı Görümcem geldi
Halin nedir ? Gelin Hanım dedi
Vah ! Koca pilici kediler yedi
Sorarım ben sana gelin hanım dedi
Ah ! şu kediyi tutu tutuverirsem
Bacağını kolunu kırı kırıverirsem
Ayağına Diken Batan Karga
Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallarken bir karga varmış, kah yürürmüş kırlarda, kah konarmış dallara, kah uçarmış. Günlerden bir gün bu karga göklerde uçup, dallara konup kırlarda yürürken ayağına bir diken batmış. Çıkarmış dikeni ayağından, götürüp bir kocakarıya:
-Nineciğim, demiş, gözünü seveyim, sakla bana bu dikeni. Sonra gelir alırım senden.
Kocakarı dikeni ocağın üstüne koymuş. Bir gün beklemiş, iki gün beklemiş, kargadan haber yok, karga gelip dikeni almaz.
Bir akşam kocakarı şamdanını yakmış, ama bakmış ki fitil kısa. Fitili karganın dikeniyle çekeyim demiş kadıncağız, uzatayım demiş. Dediğini yapmış, yapmış ama şamdanın alevi karganın dikenini yakıvermiş. Dikenin tam da yanıp kül oluverdiği sırada bizim karga pırrr gelivermiş.
- Nineceğim, demiş, dikenimi almaya geldim.
- Ah evladım, demiş kocakarı, senin diken yanıp kül oldu. Şamdanın fitilini çekip uzatayım dediydim senin dikeninle.
- Ben dikenimi isterim, nineciğim, gelip alarım dememiş miydim sana?
Kocakarı kulak asmamış karganın sözlerine. O da gidip pencerenin kıyısana konmuş, başlamış gıklamaya.
- Ya şamdan, ya diken! Ya şamdan, ya diken!
Karga böylece saatler saati gaklamış durmuş, kocakarı bakmış ki, ne kargayı susturmanın yolu var, ne ondan kurtulmanın, şamdanı vermiş kargaya, böylece de rahata kavuşabilmiş.
Şamdanı alan karga pırr gitmiş, başka bir kocakarı bulmuş, saklasın diye ona vermiş şamdanı.
Akşamleyin, kadıncağız ineğini sağmaya giderken:
- Karganın şamdanını alayım, demiş. Ahırı aydınlatır, işimi daha iyi görürüm.
Şamdanı ineğin ardına koymuş, başlamış ineği sağmaya. İnek çok geçmeden bir tekme atmış, tuz buz etmiş şamdanı. Tam da o sırada karga pırr gelivermez mi?
- Ah evladım, demiş kocakarı, inek senin şamdanı bir tekmede tuz buz ediverdi.
- Öyleyse ineği ver onun yerine bana, dekiş karga.
Kocakarı kargaya kulak asmamış. Karga da gidip pencerenin kıyısına konmuş, başlamış gaklamaya:
- Ya şamdan, ya inek! Ya şamdan, ya inek!
Karga böylece saatler saati gaklamış durmuş. Başı şişmiş kocakarının, dayanamaz olmuş gaklamalara, yakasını kargadan kurtarmak için vermiş ona ineği.
Karga ineği almış, başka bir kocakarıya götürmüş.
- Nineciğim, demiş, sakla bu ineği bana, gözünü seveyim. Birazdan gelir alırım.
Kocakarı ineği alıp ahıra koymuş. Bin gün beklemiş, iki gün beklemiş, ne gelen var, ne giden. Üç gün olmuş, kargadan haber yok. Kocakarı oğlunu evlendiriyormuş o sırada:
- İneği keserim, demiş, düğün yemeği yaparım.
Kesmiş ineği kocakarı. Hazırladığı bütün yemekler de etli olmuş, tatlı olmuş. Düğüne gelenler, ineğin son lokma etini de bulgur pilavıyla yiyip bitirce, karga pırr gelivermiş.
- İneği almaya geldim, nineciğim, demiş.
- İneği mi? diye sormuş kocakarı, biz onu yedik ayol. Bir gün bekledim seni, iki gün bekledim, ineği geri almaktan vazgeçtin diye düşündüm, kestim hayvancağızı, etli yemek pişirdim konuklara.
Karga:
- İneğimi mademki veremiyorsun, gelini ver onun yerine bana, demiş.
Kocakarı böyle saçma bir isteğe kulak asmamış elbette. Karga da gidippencerenin kıyısına konmuş, başlamış gaklamaya:
- Ya inek, ya gelin! Ya inek, ya gelin!
Karga böylece saatler saati gaklamış durmuş, gelini almada yerinden kıpırdamak bile istememiş. Sonunda gelini kargaya vermek zorunda kalmışlar.
Karga yanında telli duvaklı gelinle giderken kaval çalan bir çobana rastlamış bir dağın başında. Kavalın sesi karganın çok hoşuna gitmiş. Çoban'a:
- Sen bana kavalını verirsen, ben de sana gelini veririm, demiş.
Çoban şöyle bir düşünmüş. Gelin de güzel kızmış, telli duvaklı da...
- Peki, demiş çoban.
Kavalı vermiş kargaya, gelini almış ondan.
Karga da başlamış kavalı çalmaya hemen:
Dikeni verdim, şamdanı aldım,
Şamdanı verdim, ineği aldım,
İneği verdim, gelini aldım,
Gelini verdim, kavalı aldım,
Düttürü düt de, düttürü düt...
Kavalını çala çala, güle oynaya dolaşmış yeryüzünü kurnaz karga.
Kaynak Kitap: Nazım Hikmet / Masallar