Çocuk ve Motivasyon

Nasıl ki, iş yerlerinde yöneticilerin temel görevlerinden bir tanesi, ekibinde çalışan personeli motive etmekse, evin daimi yöneticileri olan anne ve babaların da önemli görevlerinden biri çocuklarını motive edebilmektir.

Yaşları ne olursa olsun tüm çocuklar ebeveynlerinden takdir ve motive edilmeyi beklerler.
Bu beklenti bazen sözlere dökülebilir, bazen de dökülmez, çocuklar ne istediklerini açıkça söylemeyebilir veya zayıf olmadıklarını gösterebilmek adına, bu beklentiyi dile getirmekten kaçınabilirler.


Sözlerle ifade edilmese dahi böyle bir beklentinin var olduğu ve bu beklentiyi yerine getirmek görevinin de anne babaya ait olduğu göz ardı edilmemesi gereken bir gerçektir.


Sonuç olarak evin mutlak hâkimi anne ve babalar ise, kararları onlar alıyor, evi de onlar yönetiyorsa, çocuklarının ihtiyacı olup olmadığına bakılmaksızın onları geliştirmek, bulundukları yerden daha ileri aşamalara taşıyabilmek adına onları nasıl motive edebileceklerini öğrenmek durumundadırlar.


İtiraf etmek gerekirse, ülkemizde süregelmekte olan değişme ve gelişmeleri gördükçe seviniyorum. Çocukluğumuzda dayağın cennetten çıktığına inanan bir çok büyüğün motivasyon kelimesinden haberi bile yoktu. Genellikle olumsuz cümleler kullanmak suretiyle yapmamamız gerekenler söylenir, yaptığımız memnuniyet verici başarılı işlerde de fazlaca şımarmamamız için susma haklarını kullanırlardı. Bu arada filanca teyze, falanca amcanın çocuklarının da ne kadar başarılı oldukları durmadan gözümüze sokulduğundan neredeyse bu örnek tipleri gördüğümüz yerde boğazlayacak duruma gelirdik.

Az veya çok miktarda kötek desteği ile adam edilen ve ebeveynleri tarafından doğru yolun bu olduğuna inanılan bir jenerasyondan gelen bizlerin çocukları dayak nedir bilmediğinden bize de yapacak bir tek şey kalıyor onları motive etmek.
Motivasyonun sevgi ile destekli uygulandığında başarılı olduğunu unutmazsak da işimiz büyük bir ölçüde kolaylaşır.


Bu aşamada her çocuğun farklı bir dilden, davranıştan, hitaptan, mutlu olacağını düşündüğümüzde, önerim, bir zamanlar okuduğum, faydasını gördüğüm ve her anne babanın okuması gerektiğine inandığım, Gary Chapman ve Ros Campbell tarafından kaleme alınmış ‘Çocuklar için beş sevgi dili ‘ isimli kitaba mutlaka bir göz atılmasıdır.

Kitap öz olarak sevgide beş adet farklı dilin kullanıldığından söz etmekte, bunları ise; Nitelikli beraberlik, onay sözleri, armağanlar, hizmet davranışları ve fiziksel temas olarak tanımlamaktadır.
Farklı kişiliklere sahip olmaları nedeni ile her çocuğa iletişim aşamasında farklı bir sevgi dili ile seslenmek gerektiğinden, anne ve babaların bahsedilen yolları deneyerek kendi çocukları ile ilgili bu kararı kendilerinin almaları gerekmektedir.


Kendi çalışmalarım esnasında oğlumun, onay sözlerinden hoşlandığını, bu tür bir yolla ona daha çabuk ulaşabildiğimi, ve onu daha kolay motive edebildiğimi keşfetmiştim. Onay sözleri ile desteklenmiş bir sırt sıvazlama davranışı ise sonunda kendimi neredeyse tebrik edeceğim bir başarı olarak bana geri dönmekteydi.

Çocuğunun tercih ettiği sevgi dili konusunda kararsız olan her anne babaya bu çalışmayı yapmalarını öneririm diyerek konumuza devam ediyorum.
Hepimizin bildiği gibi çocuklarımızı motive edebilmek için bazen uzun süre dil dökmek gerekirken, kimi zamanda sadece bir sırt sıvazlama yeterli olabilmektedir.

İlk aşamada önemli olan çocuğumuzun hangi şekilde motive olabildiğini saptamaktır.
Çocuklarımızı motive ederken dikkat etmemiz gerekenler ise şunlardır.


-Mutlak surette hayatımızdan çıkarılması gereken bir kelime varsa o da ‘Ama’ dır

Kelime şartlı bir anlam içerdiğinden, çocukların duyar duymaz olumsuz bir hava içerisine girmeleri söz konusu olabilir. ‘Şunu yaptın güzel ama bunu da yapsaydın keşke’ şeklinde bir cümle kullandığımızda onların minicik kafaları maalesef işin ama kısmından sonrasına takılmakta ve yaptıklarının değersiz olduğunu düşünebilmektedirler. Dolayısıyla, onları bir konuda taktir ettiğimizi ve beğendiğimizi belirteceksek, bırakın bu durum ama gibi sevimsiz bir sözcük ile kesintiye uğramadan devam etsin.
Ama kısmından sonrasını, daha sonraki bir diyaloga ertelemek kanımca daha uygun olacaktır.


-Çocuğumuza mümkünse başarı örneği olarak kendi yaşında, yanında, yakınında bulunan çocukları örnek göstermeyelim. Aksi halde çocuk konulan bu limite ulaşamadığı taktirde psikolojik olarak yıpranabilecektir.

-Onlara sadece bu dünyanın birer bireyi oldukları için değerli olduklarını ifade edip buna inanmalarını sağlayalım. Elbette bizim çocuğumuz oldukları veya başarılı oldukları durumlar olduğu için de değerlerine değer katarlar. Ancak sadece bu sebeplerden değil bu dünyada yaşamaya devam eden herhangi bir birey olarak da değerli oldukları konusunu onlara sözlerimiz ve davranışlarımız ile hissettirmeyi unutmayalım.
Hepimizin bildiği gibi birçok değer aile içerisinde öğrenilir, çocuğumuza neden değerli olduğunu ise en iyi biz aktarabiliriz.


-Onlarla ilgili hoşumuza gitmeyen ve düzeltilmesi gerektiğine inandığımız tespitlerimiz var ise bunu mümkünse onlarla yalnızken paylaşalım. Arkadaşlarının veya başkalarının yanında hatalarını onlarla konuşmak, hem bizi sağlıklı dinlemelerini önleyecek, hem de başarısızlıkları cümle aleme duyurulduğundan huzursuz ve mutsuz olacaklardır.


-Dayak sadece fiziksel olarak atılmaz, zaman, zaman kullanılan sözler öyle yaralayıcı olur ki, çocuk neye uğradığını şaşırabilir. Dolayısıyla onları eleştirmemiz gerektiğinde, doğrudan suçlamak ve hatalarını sıralamakla zaman kaybetmek yerine, yapmaları gerekeni olumlu cümleler kullanarak vermeye gayret edelim.

-Her ne kadar konumuz çocuklarımızı motive etmekse de hep biz konuşacak değiliz.
Onların şikâyet ve önerilerini dinlemeye vakit ayırarak onları birey olarak kabul ettiğimizi davranışlarımızla ifade etmiş oluruz. Bununla beraber onları motive etme yönünde, elde edebileceğimiz ufak tefek sırlara ancak konuşmalarına müsaade edersek sahip olabiliriz.

-Başarılarını daima alkışlayalım. Merak etmeyin büyük veya küçük bir başarıları olduğunda, bizim takdirimiz karşısında o kadar sevinirler ki şımarmaya vakitleri bile kalmaz.Anne ve baba olmak kolay değil, duygular da okulda ders olarak gösterilemeyeceğinden, sadece yaşayarak ve deneyimlerle öğrenilebilecek dünyanın en zor mesleklerinden bir tanesi olduğu da kuşkusuz.
Elbette herkes kendi çocuğunu en iyi kendisi tanır ve nasıl motive edilerek başarıya taşınacağını da kendisi bilir. Burada unutmamamız gereken kendi çocukluğumuzu, yaşadığımız ikilemleri, edindiğimiz tecrübeleri hangi deneyimler ile atlattığımızı göz önünde tutarak, onlarında hata yapma hak ve özgürlüklerinin olduğunu unutmamaktır.

Her ne kadar çocuklarımızın hata yapmaları anne baba olarak canımızı yaksa da onların da hata yaptıkları zaman canlarının acıyacağını hesaba katarak, böylesi durumlarla karşılaştığımızda, onları eleştirmek yerine, onları motive etmek suretiyle başarıya odaklayalım ki, hiç olmazsa hayattaki bir engeli onlar için önlerinden bizler kaldırmış olalım.
Herkese çocuğunu tanıma ve anlama yolunda başarılar diliyorum.


Patricia Muradi

.ALINTIDIR.