Sosyolog ve eğitimciler boşanmanın toplumun temellerini sarsacak bir olgu olduğunu ileri sürmüşlerdir. Bunun aslı nedeni, çocukları da etkilemesi ve çocukla anne ve babalarının ilişkilerinin de boşanmadan genellikle olumsuz zarar görmeleridir. Boşanma çocuğun gelişiminde en önemli faktör olan tam aileye son veren ve özellikle çocuklar üzerinde yaşam boyu etkilerini duyurabilecek bir olaydır (Akyüz, 1978: 3).


Boşanma eşler için mutsuz bir evlilikten çıkış olsa da ailenin yıkımı demektir. Ayrılmanın mutlak gerekli olduğu durumlarda bile boşanmayla sorunlar bitmez. Boşanma eşleri ekonomik yönden sarsar, ruhsal yönden örseler,toplumdaki durumlarını etkiler. Bu nedenle, boşanma evlilik öncesi özgürlüğe tam bir dönüş veya kurtuluş sayılamaz.


Boşanmadan en çok zararlı çıkan, her yerde genellikle kadındır. Boşanan anne ciddi geçim sorunlarıyla karşılaşır. Çalışmak zorunluluğuyla, çocukların bakım sorumluluğu arasında boğuşur durur.


Boşanmış eşler üzerinde yapılan bir araştırmada boşanmış erkeklerin, evli erkeklere göre beş kat yüksek oranda, boşanmış kadınların da evli kadınlara göre üç kat yüksek oranda ruhsal bozukluk saptanmıştır. Bu bulgular iki biçimde yorumlanabilir: ya mutsuz evlilikler eşlerde ruhsal uyumsuzluklara sebep olmakta ya da ruhsal uyumu bozuk olanların evlilikleri kısa sürüyor. Bu iki yorumunda gerçeklik payı olabilir (Yörükoğlu, 1997: 108)


Çoğu evlilik gürültülü ve çekişmeli bir dönemden sonra, acı veren bir kopuşla biter. Her boşanmanın sonu rahatlama ve kurtuluş değildir. Eşler eziklik ve tedirginlik içindedir. Her iki eşte kendini boşanmadan dolayı belli ölçüde sorumlu tutar ve suçluluk duyar. Bazı eşler ise karşısındakini suçlar. Kendi suçunu önemsiz görüp, eşininkini abartabilir. Bazı eşler ise "evliliği yürütebilir miydik" diye düşünebilirler.


Boşanma kesinleştikten sonra çocuklar nedeniyle soğukta olsa ilişkinin sürdürülmesi zorunludur. Bu dönemde kırgınlık ve kızgınlık duyguları çocuklar aracılığıyla bir eşten diğerine taşınır durur. Nafaka sorunları çocukların anne ve baba arasında gidip gelmelerinden dolayı ilişki soğuta olsa devam eder. Bu durumdan en çok çocuklar zarar görmektedir.Boşanma her iki eş içinde çetin bir dönemin başlangıcıdır. Eşler bir süre kendilerini boşluktaymış gibi hissedebilirler. Özellikle baba evine sığınmak zorunda kalan kadının durumu daha da güçtür. Kadın kendini sığıntı durumunda görür ve iş bulma zorunluluğu duyar. Hele çocuklarının sorumluluğunu da yüklenen bir anne için gelecek ürkütücüdür. Boşanma her iki eş içinde çetin bir dönemin başlangıcıdır. Eşler bir süre kendilerini boşluktaymış gibi hissedebilirler. Özellikle baba evine sığınmak zorunda kalan kadının durumu daha da güçtür. Kadın kendini sığıntı durumunda görür ve iş bulma zorunluluğu duyar. Hele çocuklarının sorumluluğunu da yüklenen bir anne için gelecek ürkütücüdür. Böyle bir anneden karamsarlık kendine ve eşine kızgınlık, iş sıkıntısı bedensel yakınmalar kime dayanacağını bilememe gibi duygular olağandır. Çocuklar bakım ve ilgi bekledikçe, buna çocukların sızlanmaları tutturmaları ve ayağa dolanmaları eklenince annenin bunalımı dayanılmaz olur (Yörükoğlu, 1994: 266)


Boşanma öncesinde ve boşanma sırasında en büyük kavga çocukların çevresinde döner. Ana-baba çocuğu yan tutmaya veya arabuluculuk yapmaya zorlarlar. Oysa çocuk için en zor şey ana-baba arasında seçim yapmaktır.



Boşanmadan sonrada anne ve baba çocukları aracılığıyla çekişmelerini sürdürürler. Analar kimi zaman çocukları, babaya göstermeyerek öç almaya çalışabilirler. Bu yolla, asıl çocuğun cezalandığını görmezler. Anne, babanın sorumsuzluğunu, ileri sürerek kendi bencil davranışını haklı göstermeye çalışır. Bazen baba da boşanma sırasında çocuklarından uzaklaşıp ilgisiz kalabilir. Karısıyla birlikte, çocuklarını da gözden çıkarmış gibi davranan, aylarca çocuğunu arayıp sormayan, bağlarını tümden koparanlarda yok değildir. Olgun davranan eşler ise, çocuklarıyla ilişkilerini kesmez ya da bozacak girişimlerde bulunmazlar. Bazı anne-babalar ise özellikle kızgınlık ve kırgınlığın yatışmadığı dönemde çocuğu sevme yarışında olurlar. Ayrı eşler, çok ilgili davranarak daha iyi anne-baba olduklarını kanıtlamaya çalışırlar. Özellikle çocuğundan ayrı düşmüş eş de, çocuğu armağanlara boğmak, aşırı sevgi gösterileriyle şımartmak eğilimi vardır. Diğer eş ise bu duruma öfke duyar ve kendi geçim sıkıntısındaysa babanın para harcamasına içerler.



Çocuğun bazı doğal isteklerini karşılayamamak annenin ağrına gider ve kocaya duyulan kızgınlık daha da artar ve böylece babaya duyulan kızgınlık çocuklara yansıyabilir. Ağır yükü taşıyan anne, çocuğun babaya düşkünlüğü sonucu incinir ve babayla yarışa girer. Çocuğa çok hoş görülü davranır, nazını çeker, huysuzluklarına katlanır. Annenin ve yakın çevrenin acıma duyguları, giderek çocuğun eğitimini yolundan saptırır. Annenin bunalımlardan gelen tutarsız davranışları, çocuğu tedirginliğe iter. Anne, arada sert tepkilerle çocuğu itebilir. Bazı anneler ise içine düştüğü yenik durumdan, çocuğu sorumlu tutabilir. Bu tutumlar, çocukta hem annesi hem de babası tarafından sevilmediği ve baştan atılmak istendiği duygusunu yerleştirir.