Çocuklar İle Oynamanın ve Oyuncağın Önemi

Çocuklarınız ile oynayın!

Oyuncak, çocuklara hayalleri güçlensin diye alınması gerekirken; oyalansın diye alınıyor.

Oyun, ciddi bir iştir. Oynarken yapılır hayatın provası. Oyunda paylaşma, rekabet, liderlik, sorumluluk, kazanma ve kaybetme duyguları iç içedir. Ama kin yoktur. Eğlenerek öğrenilir bir çok öğreti.

Doğadaki tüm canlılar, oynayarak hazırlanır hayata. Avcıysa, avlanmanın provasını yapar oynayarak. Aynı zamanda savunmayı, tehlike anında gizlenmeyi kendini korumayı oynayarak öğrenir. Yok av ise; kaçmayı, kendini savunmayı, korunmayı yine oynayarak öğrenir.

Bu durum insan içinde geçerlidir. Yaşamayı öğrenmenin ilk adımıdır oyun. Madem ki oyun hayata hazırlar ve hayatın provasıdır; o halde oyun ciddi bir iştir. Her yaşın kendine özel oyunları vardır. Çocuğun ilk oyun arkadaşı da annesi ve babasıdır. Sonra varsa kardeşleri girer devreye.

Oyun, aynı zamanda bir kültürel aktarım aracıdır. Kuşaktan kuşağa aktarılan oyunlar, milletlerin bir nevi hafızalarını oluşturur. Karakteri geliştirir.
Ancak; hayatımıza önce TV’lerin girmesiyle oyunlarımız ciddi darbe aldılar, yavaş yavaş unutulmaya yüz tuttular. Sonra da son zamanlar hayatımızı çok hızlı giren bilgisayarlar ve beraberinde türeyen internet oyunları, bizim hayatımızı allak bullak etti. Kültürümüz ile bağımızı kopardı ve çocuklarımızı hızla yalnızlığa sürüklemekte. Dijital oyunlar, çocukları yalnızlaştırmakta ve aynı zamanda bağımlı hale getirmekte. . Oysa ki; çocuklarda zihinsel gelişimin ve psikolojik gelişimin en büyük destekçisi, dijital oyunlardan ve anlamsız oyuncaklardan ziyade, akranları ile veya ailesi ile çocuğun yaşına uygun oyunlar oynamasıdır.
Kültürümüze ait bir çok oyun, bireyin karakterini oluşturmada önemli bir yere sahipken, günümüzde bu oyunlarımız unutulmaya başlamış ve yerini ne yazık ki teknolojik oyuncaklara bırakmıştır.
Çok erken yaşlarda dijital oyun bağımlısı haline gelen çocuklarımızda dikkat dağınıklığı problemi, çabuk sıkılma ve sosyal bozukluklar görülmekte. Bu problemler okul çağı ile birlikte iyice ortaya çıkar. Özellikle TV bağımlısı çocuklar, bilgisayar bağımlısı çocuklar, renkli ekran karşısında izledikleri görsel efektlerle süslü oyunları, heyecanlı ses efektlerine maruz kalarak, “aşırı uyarılmışlık” diye tabir ettiğimiz bir süreç yaşarlar. Bu süreci yaşayan çocuklar, sınıfta öğretmenini dinlerken, izlerken çok çabuk sıkılırlar ve okulu sıkıcı bulmaya başlarlar. Ekrandaki gibi renkli ve heyecanlı olmayabilir sınıf ortamı, hem ses efektleri de yok. Üstelik zaman zaman sıkıcı da olabilir. Bu süreci yaşayan çocuklarımızın okul başarısı düşer. Okul ile ilgili sorunlar yaşamaları da normaldir.

Yukarıda ana hatları ile belirttiğimi sıkıntıları yaşamamak için, oyun çağındaki çocuklarımızın oynadıkları oyunlara dikkat etmemiz gerekir.

Atalarımız, “Oğlan babasından öğrenir sohbet gezmeyi, kız annesinden öğrenir sofra dizmeyi.” sözüyle bu konuya işaret etmişlerdir.



O halde, anne-babalar çocukları ile oyun oymalıdır. Eline oyuncak verip köşeye çekilmek veya TV-Bilgisayar oyunları ile çocuğunu baş başa bırakmak yerine, çocuğu ile oyun oynamalıdır.
Çocuğun geleceğine yapılacak değerli bir yatırımdır oyun oynamak. Yalnız anneler-babalar, çocuğu ile oynuyormuş gibi oyun oynamamalı; gerçekten oynamalı oyunun içinde olmalıdır.

Son olarak anne-babalara bir uyarı: Eğer TV veya telefon ekranına baktığınız süre, çocuğunuzun yüzüne baktığınız süreden fazla ise yanlış yoldasınız haberiniz olsun.
“Oyuncak zekâyı, oyun aklı geliştirir. N.DEMİR”

Nurullah DEMİR
Eğitim Danışmanı