Kadın ve Erkek Diline Bir Bakış (1)

Kadın ve Erkek Dili

Tüm canlılar için dil, duygu, düşünce ve güdüleri, doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak bildirmeye yarayan bir araçtır.

Her canlının doğada var oluş, doğayı duyuş ve çevresini algılayış biçimi ne kadar farklı ise, aynı oranda dili ve dilini işleyiş şekli de o kadar farklıdır. Örnekle her ne kadar dilinin var olmadığını düşünürsek düşünelim, yaprakları solmakta olan bir bitki, susadığını ya da hasta olduğunu bize anlatabilmektedir.

O halde tüm canlıların kendilerine has/özgü bir dili olduğunu ve bu dili gerek kendi türleri, gerekse diğer türler için bir farkındalık aracı olarak kullandığını söyleyebiliriz.
İnsanoğlu da tüm tarihi boyunca dili ihtiyacına göre şekillendirmiş bir varlıktır. Ve bu varlık, içinde bulunduğu grup, topluluk ve toplum ile bağdaşık, anlaşılabilir bir dili -doğal olarak- benimseme yoluna gitmiştir.

Bu da gerek nedenli -coğrafi, iklimsel vb.- gerekse nedensiz olarak yabancı dilleri ortaya çıkarmıştır. Çok geniş anlamda yabancı bir lisanı/dili öğrenmek farklı kültürler ile iletişim kurmamızı da sağlamaktadır.

Toplumların dil konusunda yabancılaşmasını nasıl normal karşılıyor, bu farklılığı kabul ediyor ve bu dilleri öğrenmeye çalışıyorsak, kadın ve erkek dilinin de farklı olduğunu anlamamız, bu dilin gerekçelerini öğrenmemizi, daha sağlıklı bir iletişime girmemizi de sağlayabilir. O halde kadın ve erkeğin yabancı lisanlara sahip olduğunun farkında olmak, bu dili öğrenebilmek için atılacak ilk adımdır.

Kadın ve erkek dilinin farklılığını ilk olarak biyolojik/nörolojik farklılıklarla tanımlamamız, diğer tanımlamalarımız için kaynakça niteliğinde olacaktır. Doğum anından ölüm anına kadar her insan, belirli bir biyolojik potansiyele sahip olarak yaşam döngüsünde/ yaşam öyküsünde yerini alır.

Erkek ve kadın beyinleri, temel fonksiyonlar açısından bir hayli benzer olsa da bilim dünyasında yapılan araştırmalar, erkek beyninin daha ziyade analiz ve keşfe yönelik "sistematik" bir yol izlediğini göstermektedir. Aynı zamanda bu araştırmalar kadın beyninin ise "empatik" (karşısındakinin ruh halini erkeklerden çok daha kolay anlayabilen) bir karakteri olduğunu gösteriyor.

Kadın, kendi duyuş ve algılayış biçimi ile dili işlerken erkekten daha karmaşık imgesel ve betimsel bir dili kullanmaktadır. Kadının dil konusundaki farklılığı, yabancı dilleri öğrenirken de belirginleşiyor. Kısaca kadınlar yabancı dilleri daha kolay öğrenebiliyor. Bunun en büyük nedeni de doğanın kadınlara bahşettiği konuşma nöronlarıdır. (Sinir Hücreleri)



Kadın, bir işe motive olup, aynı zamanda konuşabilirken, erkek bir işe motive olduğunda konuşmakta zorlanıyor. Bunun nedeni erkek beyninin konuşurken başka uyarıcılara motivasyonunun odaklanmasının zayıflamasıdır. (Örnek TV ve Konuşma)

Birçok kadının eşi ya da sevgilisi ile ilişkisinde yakındığı bu durumun asıl nedeni kadınların iddia ettikleri gibi ilgisizlik değil, tamamen biyolojik etkenlerdir. Erkek ise, görsel algılayış ve strateji olarak kadından artı durumundadır. Erkek, televizyonda iki yüz kanal arasında gezinirken hangisinde ne var hatırlarken; kadın, tekrar tekrar kanallarda ne olduğuna bakma ihtiyacını hissetmektedir.

1- Bir kadın kısa cümleler kurduğunda bir sorununun olduğunu belirtirken, Örnekle: “Tamam, iyi, öyle…”
2- Bir erkek kısa cümleler kuruyorsa bu durum konuşmak istemediğini değil gerçekten öyle olduğunu belirtir.

Bu kadar farklı olan iki varlığın dili, elbette farklılıklarla doludur. Ve elbette bu farklılıklar bir makaleye sığamayacak kadar çoktur. Kadın-erkek dili hakkında sistemli bir makaleler zinciri yayımlamak daha doğru olacaktır. Devam edecek...

Devamı: Kadın ve Erkek Diline Bir Bakış (2) isimli makalede...

Yazar Hakkında
M. Fatih Hanoğlu
Rota Bilim Araştırma & Geliştirme Kurumu Yöneticisi