Soru: Efendim dünyamızda biz insanlardan başka yaşayan varlık gurupları varmı dır?
Semiyun: Evet vardır ama aynı dünya üstünde olmanıza rağmen birbirinizi asla göremezsiniz.Dünyanın vibrasyonel seviyesine yakın olmakla beraber yine de farklı vibrasyonel seviyelerde sizden geri ve sizden ileri pek çok uygarlığın daha yurdudur dünyamız.Onlarda sizinle birlikte bu dünyada yaşıyor sayılırlar.Sadece vibrasyonel seviye biraz farklıdır.Dünyamızın bir tek fiziki kalıbı yoktur.Birden fazla fiziki kalıbı fizik bedeni vardır.
Çetin Bal: Semiyun’un ifadelerini daha da netleştirecek olursak bu farklı varlık guruplarının farklı zaman boyutlarında yer aldığını ifade edebiliriz.Bu farklı dünyalara iç dünyalar diyebiliriz.Bu dünyaların sakinleri kendi uzay/zaman’ları içinde kendi maddi somutluklarına, katı maddelerine sahiptirler.Farklı vibrasyonel düzeyler demek bir açıdan farklı zaman çerçeveleri demektir. Aynı mekanda bir çok dünyanın bulunması ya da aynı hiçlikte farklı zaman çerçeveleri şeklinde birbirinden ayrılmış farklı zaman boyutları bir arada iç içe vibrasyonlar şeklinde birlikte varolabilirler.Geçmiş ve gelecek zaman vibrasyonları arasında yerdeğiştirmeler ya da zaman geçişleri mümkün olduğu gibi üst yada alt zaman boyutları denen farklı kainat sistemleri arasında da geçiş mümkündür (üst uzaya geçiş ).Dikkat ederseniz zaman, mesafe ve maddenin vibrasyonları hatta maddenin boyutu ya da yoğunluğu arasında bile bir bağıntı vardır.Zaten madde denen kütle mesafesel bir uzantıdır.Mesafe ve enerji ve zaman birbirleriyle bağlantılı olgulardır.Keza yerçekimi de öyle.Madde uzay-zaman içinde vardır.Ve yoğunlaşmış uzay/zaman dır.Yerçekimi bir yoğunluk fazı değişimi yani maddenin yani uzay/zamanın ‘n’ boyutlarında bir sapma etkisidir.O da uzay/zaman çizgilerinde bir sapmadır.Maddenin vibrasyonlarının yükselmesi demek onu oluşturan enerji yoğunluğunun ışık hızına tekabül eden temel titreşim skalasında bir değişimdir.Madde vibrasyonları yükseltilirken madeninde yoğunluğu değişen vibrasyonlara paralel olarak değişir.Bir yerde bir uzay gemisinin yerçekimi etkisini bertaraf etmesi demek, gemiye ait yüksek frekanslı manyetizmal enerji fotonlarıyla geminin maddesine ait fotonların karşılıklı rezonans tesirleri sonucunda gemi maddesine ait temel vibrasyonların zaman akımıyla uyumlu titreşimsel genlik ve atma değerinde bir değişimdir.Bu olgusal bazda olmasada kavramsal bazda bir ‘negatif kütle’ yaratımı kavramına karşılık gelir.Böylece gemi kendi içine girdiği ''zaman akım küresinde'' zamansal bir faz farkı yaratırken kendi boyutundan bakanlar için saydamlaşarak ve hayaletimsi bir görüntüye bürünerek bir başka zaman çerçevesi içerisine doğru kayıp giderek gözden kaybolur.Biz dünya insanlarının üst uzaya geçip orda çalışabilecek uzay gemileri yapmamız için kuantum fiziğinin verilerini daha derinden yorumlayıp analiz etmeliyiz.
Soru: Daha önceleri kendi uygarlığınızdan başka dünyalara açılan kapılar ya da Agartaya giriş çıkış kapılarından söz etmiştiniz.Bunu biraz açarmısınız.
Semiyun: Bu kapıların pek çok fonksiyonu vardır.En kaba tabir ile enerji alış verişinden tutun, üst boyutlarla ve evrenin herhangi bir noktasıyla haberleşmeye kadar bir çok fonksiyonu vardır.Onlara kapı denmesinin nedeni, farklı mekan ve zamanlara açılmalarından dolayıdır.Nihayet bir kapı bir yerden bir yere geçişi, ilişkiyi sağlar.Sizin en basit anlamda düşündüğünüz kapı görevinden tutun, az önce sözünü ettiğim diğer mekanlara, zamanlara geçişte ilişkiyi sağlayan merkezlerdir.Görev odakları, görev merkezleri demeniz de aynı neticeyi verir.
Soru: Evet biz kapılarla ilgiliyiz şu anda. ‘‘Üst zaman dilimleri’’ dediniz.Uzay gemileri bu kapılardan yararlanarak oralara geçmiyorlar.Onu uzay gemileri ile ilgili bahiste öğrenmiştik efendim.İnsanlar da geçmiyorlar.Konuyu biraz daha açar mısınız?
Semiyun: Genel olarak uzay gemilerimiz sekizinci boyuta kadar çıkmaktadırlar.Bunu daha öncede söylemiştik.Fakat bazı özel haller altında gemilerimiz bu kapılardan üst zamanlara, üst boyutlara çıkış yapabilmektedirler.Gemiler açısından bu yine sekizinci boyut ile sınırlıdır.Fakat daha üst boyutlara ulaşılmak istendiğinde bu kapılardan da çıkış noktası olarak yararlanmaktayız.
Çetin Bal: Şimdi çoğu insan kapı diyince bir şeyin bir koridorun içinden geçmek olarak algılıyor bunu, oysaki buradaki kapı kavramı içerisine girmek bir tür zaman eğriliği içerisine girmeyi ifade etmektedir.Uzay /zamanın bir noktasındaki küresel enerji alanının zamansal nabız atışlarını değiştirerek o küresel enerji hologramı içerisindeki eşyaların ya da gemilerin zaman çerçevelerini başka uzay boyutlarının zaman çerçeveleri ile örtüştürmek, senkronize hale getirmek(eş zamanlı hale getirmek)’ le boyutsal zaman kapılarını işler hale getirmiş oluruz.Sonuç olarak Semiyun’un kapı anlayışı kendi sezgilerimce elektromanyetik alan hologramları şeklinde yaratılan bir tür elektromanyetik bölge etkinliği olarak algılanmalıdır.Bir noktada toplanan elektromanyetik tesirler cisimleri bir boyuttan diğerine nakledebilir.Anladığım kadarıyla bu kapıların yaratımında kristal piramit enerjileri kullanılmaktadır.Kristal enerjileri? Evrensel enerji denizine ait doğal enerjinin odaklanıp bu enerjinin vibrasyonlarının ayarlanmasında kristallerin bir rolü olduğunu düşünüyorum.Fakat Semiyun’ un ifadelerinde bunun nasıl yapıldığına dair net bir tanım mevcut değildir.Sadece kristallerin böyle bir fonksiyonu olduğu ifade ediliyor.Kristaller ve manyetik enerjilerin kullanımı arasındaki teknik ilişki diğer medyumsal kaynaklarcada pek anlatılmış değildir.Bu konu nedense biraz karanlık kalmış bir konu arzetmektedir.Boyut değiştirme diyince hepışık frekansları tekniğinden, kristal pramitlerden ve manyetik enerjilerden söz edilmekte ama hiç kimse bu ifadelerin tekniksel açıklamalarını yapmıyor.Sanki tüm medyumlar ve onların iletişim kurduklarını iddia ettikleri uzaylılar söz birliği etmişcesine bu konu da pek bir şey söylemiyorlar.Ama bir UFO teknolojisi deyince bu kavramlar gündeme gelmektedir.
Soru: Efendim sizlerin ışınlama yapabildiğinizi biliyoruz peki bu ışınlama aleti nasıl çalışır?
Semiyun: Komutu gönderdiğiniz anda sizi kavrayıp götürecek olan enerji harekete geçer.Bu enerji, henüz sizin keşfedip bulamadığınız bir enerji türüdür.Doğrudan doğruya atomlarınız üzerinde etkili olur.Ama ne organlarınızın, ne moleküllerinizin, ne de atomlarınızın işlemesinde hiçbir değişiklik yapmaz. Vücudun işleyişine zarar vermeyecek doğallıkta bir enerji türüdür.İşte bu enerji, atom parçalarını bozmadan, dağıtmadan istenilen yere nakleder.
Soru: İşte bu istenilen yeri alet nasıl bulur efendim?
Semiyun: Onu sizin komutunuzda belirtmeniz gerekir.Siz genel hatları ile belirtseniz bile, aletteki sistemler bu genel hattı özel hatta çevirebilirler.Kısaca, aletlerin içerisinde bu aletlerin etki sahasına giren özel ve genel bütün fiziki yerler haritalanmış durumdadır.İster yeryüzü ister ay veya ışınlama yolu ile gidilecek yakın gezegenler her santimetre karesine kadar o aletlerimizde kayıtlıdır.Ve aletlerimiz ışınlama anında kişinin gitmek istediği yeri algılayabilecek özelliklere sahiptir.Siz bir yer için kendinizi ışınlamak isteyip komut verdiğiniz anda ışınlama süreci içinde sözgelimi zihinsel bir değişiklik yaparak başka bir yere gitmeye saniyenin çok daha küçük bir birimi içinde karar verdiğinizde alet bu karara uyar ve siz yeni yere ışınlanabilirisiniz.
Soru: Efendim kolunuzdaki, bu aletler ile yakın çevreye bu şekilde ziyaret yapabildiniz.Ama diyelim ki, kainatın çok uzak bir noktasına gittiniz.Orada, o çevre içinde bir yerden bir yere ışınlanmak istiyorsunuz.Bunda durum nedir?
Semiyun: İşte bu sizin için bir proplem teşkil etse bile bizim için proplem teşkil etmez.Kolumuzdaki aletin kainatın bütün yüzeylerini kaydedecek mükemmellikte olduğunu söyleyemeyiz.Ama şu var ki, oraya ulaştığımızda zaten gemilerimizde bulunan ana bilgisayarlar ışınlama aletlerimize bu bilgileri sürekli olarak aktarırlar.Bunda bir hata mümkün değildir.Zaten bilinen yerlere gidildiği için mükemmel denebilecek bilgisayarlarımızda bu bilinen yerlerin her türlü tanımlaması mevcuttur.İşte bu bilgiler ışınlama aletlerine sürekli aktarılır.Bir anlamda ışınlama aletlerimiz bu sayede bütün kainata ait bilgileri belleklerinde tutmak imkanına sahiptir.Kullanılmayan ve değişen bilgiler otomatik olarak daima yenileriyle değiştirilir.
Soru: Kolunuza taktığınız o aletin kullandığı enerji hakkında başka neler söylenebilir efendim?
Semiyun: Sanırım yakın zamanda o enerjiyi bulup ondan yararlanma imkanına sahip olacaksınız.Bu enerjinin çeşitli kademeleri vardır. Diğer bir deyişle, çeşitli seviyeler açısından bu enerji devreye sokulabilir.Siz bunun ilk kademesini elde edeceksiniz.
Soru: Efendim, bu ışınlama sırasında beden, ruh ve düşünce ne duruma girer?
Semiyun: Az önce konuştuğumuz gibi, zihinsel veya ruhsal yapıda hiçbir değişiklik olmaz. Şuur kaybedilmez. Ki, bunu daha önce söylemiştik.Bedenin yapısı, organların çalışması aynen devam eder.İşte o enerjinin mahiyeti gereği bu arada beden bir yerden bir yere nakledilebilir.Nakledilme sırasında o an için beden görünmez hale gelir.Aktarımda beden, fiziki şeklini aynen korumakla birlikte gözle görülmez, elle tutulmaz, adeta ölçülmez bir hale gelir.
Soru: Ruhsal bedenle üst boyutlara çıkma yöntemi ile uzay gemileri ile çıkma yöntemi aynıdır diyebilir miyiz?
Semiyun: Hayır, tamamen farklıdır.
Soru: Ruhsal alemlere yani üst uzay boyutlarına fiziksel bedenin aktarılması ne derece mümkündür?
Semiyun: Bazı hallerde aynı gemilerimizin bir düzeye çıkarken mevcut bulundukları düzeyden adeta yok olmaları gibi ruhani alem ile temaslarda, daha alt düzeylere temasların bir kısmında dünyadaki fiziki beden ortadan kalkabilmekte, yukarı aleme taşınabilmekte ve o alemin yapısına bürünebilmektedir.Örneğin fizik bedenle astral aleme çıkıldığında orada mevcut fiziksel beden oranın yapısına, astral yapısına uygun bir hale bürünür.Fizik bedenin vibrasyonel seviyesi yükselir ve o beden adeta astral beden ile aynılaşır ama üç boyutlu fiziksel yapısını tekrar elde edebilecek durumdadır.Böylece insan varlığının mükemmelliğini burada göz önüne sermiş bulunuyoruz.Bu durumda dünyada bulunan fizik bedenin bir takım ayakbağı demiyelim ama çok daha kaba bir yaklaşımla bu tür bir engellemesi ortadan kaldırılmak istendiğinde, fizik beden üst boyutların bazı katlarına kadar taşınabilir.
Soru: Üst boyutlarda yapılmış bir fiziki robotun fiziki aleme indirilmesi mümkün mü efendim?
Semiyun: Hayır. Maddenin yapısı gereği bu mümkün değildir.
Soru: Ama bir dakika, burada yanılgınız mı var? Bir fiziksel uçan daire üst boyuta vibrasyonel seviyesini çıkartıyor ve oradan tekrar aşağıya iniyor.Bu mümkün.Burada bir çelişki var gibi geliyor bana..
Semiyun: Hayır, çelişki yoktur.Burada bir doğa yasasından söz etmek gerekir.Bizim dünyamızın fiziki maddesinin vibrasyonel seviyesini yukarı çıkartmak suretiyle kendimizi bir üst boyuta yükseltmek, daha sonra alt boyuta tekrar inmek mümkündür.Ama sözgelimi dördüncü boyut için planlanmış bir robotun vibrasyonel seviyesinin kabalaştırılarak üçüncü boyuta indirilip kullanılması teorik olarak mümkünse de faydalı değildir.Buna ihtiyaç yoktur.Çünkü üçüncü boyutta zaten kullanılacak robotlar vardır.Ve nihayet üçüncü boyuta indirilen yani bir üst titreşim oktavından bir alt titreşim oktavına indirilen herhangi bir üst boyut maddesi vibrasyonel seviyesinin yüksekliği nedeniyle bir süre sonra dağılarak tekrar kendi ait olduğu yere gitmek ihtiyacındadır.Yani burada söz konusu olan maddenin tabiatının genel durumudur.
Soru: Ama dördüncü boyutta yaşayan bir varlığın böyle kendini kabalaştırarak yani kendi maddesinin vibrasyonel seviyesini düşürerek üçüncü boyuta inmesi, fiziki gözle görünür hale gelmesi mümkün değil mi?
Semiyun: Geçici sürelerde mümkündür.Ama sonsuza dek, daima bu yaşantı içinde bulunması manasız bir iştir.
Soru: Geminin uzay/zaman’ ın başka noktalarına doğru geçişi nasıl olmaktadır?
Semiyun: Ruhsal enerjiyle bedenin bir noktadan diğerine geçişinin yanı sıra Gemi ve aletler açısından bu sevk işlemi göz önüne alındığında bir takım enerjiler yine yerçekimine ya da uzay/zamana etki ederek nötr alanlar yaratmaktadırlar.Böylece gemiyi içine alan enerji alanları gemiyi istenilen mekan ya da zaman noktasına istenilen süratte yöneltecek enerji kanalları oluşturmaktadır.
Çetin Bal: Ki bu enerji kanalları bence yerçekimsel bir potansiyel etki altında geminin, uzay/zamanın eğri çizğileri içerisinde bir noktaya doğru çekimsel bir asılımla kanalize edilmesidir.Yani bu sevk işlemi geminin uzay/zamanın eğrilen ve dalgalanan çizğileri üstünde sörf yapması ve kayması gibi bir şeydir .
Soru: Gemileriniz kısaca nasıl çalışır.
Semiyun: [...Gemilerin altındaki küreler elektrostatik olarak yüklenir.Geminin üst, orta ve altında manyetik bir alan oluşur.Sonra gemi bu elektromanyetik alanla elektrostatik alanın birleşmesiyle çalışır.]
Çetin Bal: Semiyun’ un ifadeleri olarak geçtiğim Agarta gemilerinin çalışma prensibinin anlatımı doğrudan semiyuna ait olmayıp Agarta uygarlığıyla olan astral görüşmelerde elde edilmiş bir bilgidir.Fakat bu bilgi George Adamski’ nin uzaylılardan aldığını iddia ettiği bilgilerle birebir örtüşen hatta aynı olan bilgilerdir diyebilirim.Ki Semiyun’ da bu ifadeleri aynen onaylamaktadır.Bu sözlere bakılırsa Semiyun sanki bizim dışımızda olan ve insanların bilmedikleri enerji sistemlerini kullanarak uzay gemilerini üst boyutlara aktardıkları izlenimini ve havasını yaratsada gerçekte yukarıdaki ifadeler Agartalıların yüksek teknolojilerinin temelde elektriksel ve elektromanyetik alan güçlerinin ve akımlarının henüz bizim bilmediğimiz hallerinin keşfine dayalı olduğunu akla getirmektedir.Belki bizler gibi doğrudan kaba elektron akımına dayalı elektronik sistemler ve düzenekler kullanmıyorlarsada sonuçta elektriksel güçleri ve akım alanlarını pramidal kristal sistemler ve düzeneklerce üretip yönlendirip istedikleri amaçlar doğrultusunda kullanmaktadırlar.Zira zaman içinde yolculuk yapabilen bir uygarlığın uzay araçları konusunda açıklamalar yapan Bob Lazar ‘ın kendiside bu yabancı uzay araçlarının içerisinde sonuçta uzay/zaman alanına etki edebilecek elektriksel güç alanları yaratımı için bir çeşit termo elektrik jeneratörü görevi yapan bir Antimadde reaktörünün varlığından bahsetmiştir.Ama Agartalılar evrenin kendisini doğal bir elektiriksel alan gücü kaynağı olarak görmektedirler.
Bob Lazar’ın Zeta Reticuli takım yıldızından gelen uzaylı grubu teknolojisi ise aynı elektriksel gücü bir insanın eliyle kaldırabileceği büyüklükte bir antimadde reaktörü ile elde edebilmektedir.Evet sonuçta Semiyun ne kadarda dolanbaçlı ve yan yollardan geçip bazı ifadeler üstünde fazla durmak istemesede diğer uzaylı gurupların ve ruhsal varlıklarında uzay gemileri hakkındaki diğer ifadelerini göz önüne aldığımızda her şeyi içine alan zaman enerji akımının elektriksel bir nabız atışı olduğunu ve en yüksek enerji yapısınında zamansal bir dalga olduğunu varsayarsak genelde evrendeki en ileri teknoloji limitlerine kadar sınırları zorlamış yüksek zekaların yarattıkları en ileri teknolojide bu elektriksel akım alanları ve frekansları çerçevesinde şekillenmiş bir teknolojik uygarlık olmalıdır.Kimileri bu elektriksel akım alanlarını kucaklıyacakları büyüklükte bir termo elektrik jenaratörü niteliğindeki anti madde reaktörü ile sağlarken kimi uygarlıklarda doğrudan prizmatik kristaller vasıtasıyla bir enerji denizi olan evren denen ana enerji şebekesine doğrudan bağlanarak bu devasa elektriksel akım alanlarını üretebilmekteler.Bizler ise daha henüz kinetizmal güçle işleyen dev alternatör ve dinamo sistemleri gibi çok hantal ve mekanik sistemlerle doğrudan kaba elektronların bir uçtan diğerine sürülmesiyle elde edilen zayıf güçler düzeyinde elektriksel akım alanlarını üretebiliyor ve kullanabiliyoruz.
Aslında ruhları, medyumları ve uzaylıları bir tarafa atacak olursak bilimin mum ışığında insan aklının en derin görüş gücü içerisinde de biraz önce ifade ettiklerim geleceğe ait bir sezgi olaraktan kendini ortaya koymaktadır.Zaten bilimin aydınlık yolunda ilerleyen bilim insanları olarak önce meseleye insan aklının olası öngörüleri dahilinde yaklaşmak gerektiğini düşünüyorum.Bu anlamda Semiyun’un diye birisinin yada bir Agarta uygarlığının düzmece olması yada olmaması bence bu açıdan bakıldığında pek bir şey ifade etmez.Anlamlı bir ifadesi olan tek şey biz tüm bunlardan bilim adına ve somut veriler adına neler çıkartabiliyoruz.İşte asıl mesele bu bence! Fakat ben bir bilim insanı olarak ister madde ister enerji ister ruh ister zeka diyelim tüm bunların temelde aynı şeyi ifade ettiğini düşünüyorum.Ve en derin düzeyde tüm sonsuzluğun ‘kozmik zeka alanı gücünün’ yansıması olduğunu ve bu anlamda ‘insanın’ bu gücün dolaylı bir uzantısı ve yansıması olarak varolduğunu düşünüyorum.
İşte bence evren tek bir dalga ve alan yapısında olup kendi içinde yer alan sonsuz uzaklıklardaki sayısız zekanın bu alan içinde ki anlık iletişimine olanak sağlayan bir yapıda olduğunu düşünüyorum.Keza yine bu uzaklıkların farklı boyut düzlemlerinin ve zaman çerçevelerinin araya girmesiyle bu farklı boyutların kullanılmasıyla zamanda ve mekanda da varolan her tür mesafenin ve uzaklığın bir anda atlanabileceği kanaatindeyim.Belki Tibetli bir Budist Rahip gibi konuşacağım ama eğer insan beyni ve zekası bu evrene ait ana matriksi yansıtan kozmik zekayla bağlantı kurabilirse yani kendi içine dönebilirse evrenle olan bu kozmik ağ bağlantısı bizim düşünce gücü ya da ruh gücü dediğimiz şeyle bizi içine alan zaman ve mekanla ilgili boyutsal kalıpları, mesafeleri ve her türlü aklınıza gelebilecek tüm madde ve enerji sistemine ait her soyut ve somut yapılaşmayı etkileyebilme ve dönüştürebilme gücüne sahip olabiliriz.Yani eşyayı ve başka varlıkların zihinlerini kontrol edebiliriz.Böyle bir kontrol gücünün karşısında zaman ve mekan duvarları adeta şeffaflaşmaktadır.Güç, beyinden ve zihinden taşarak küresel bir tesirle şimdi den çıkarak sonsuza doğru uzanmaktadır. ‘‘Sonsuzluk( Allah) altında ve üstünde hava olmayan bir nokta gizli bir nur idi..’’ sözleriyle devam eden Hz Muhammetin ifadelerindeki bu gizli noktanın sırrına kadem basanlar gerçeğin sır küpü içindeki boyayla boyanmış olurlar.Bu kozmik bilincin dalga boyuyla eşleşmek anlamındadır.Böylece auranın alan frekansları sonsuzun rengarenk reklerine yada saf beyazlığın görüntüsüne ulaşır.Böylece herşeyi içine alan ve her şeyin içine dolanla bir ve bütün olursunuz.Kısaca aranan sırrın kendisi olursunuz.Ve arayış biter, yollar biter.Artık yolda, arananda siz olursunuz.Lakin sırra kadem basanlar kaybolanlardır.Kendinizden geçmedikçe kendi gerçeğinizi bulmanız mümkün değildir.Bu önermeyi dinsel ve mistik ya da metafizik bir hadise gibi düşünmekten öte bunu en derin aklın bir ön görüsü olarak ele alın.
Soru: Dev gemiler daha önce söylediğimiz gibi 8. boyuta kadar çıkabilirler mi?
Semiyun: Çıkabilirler.Buralarda durumun çok farklı olduğunu daha önceki celselerimizde konuşmuştuk.Bizim bütün gemilerimiz bu boyuta çıkarlar.3. boyuttan kademe kademe 4., 5., 6., 7. ve 8. boyuta kadar erişmiş olmamız bizim tarihimizi etkileyen önemli olaylardan biridir. Çünkü 8. boyutta madde düşündüğünüz özelliklerini tamamen kaybeder.Çok yüksek bir frekans söz konusudur.
Soru: Bu akşam ben Agarta uzay gemilerinin üst boyutlara çıkmaları konusuna değinmek istiyorum.Arkadaşlar Nisan/ 97 ayı içinde yaptıkları bir celsede, manevi görevlilere üç tane UFO resmi göstermişler.Bunların ikisi sahte çıkmış, biri ise gerçekmiş.Sahteleri için ‘bunların içi boş, elde yapılmış demişler’.Öbürü ise gerçek bir uzay aracı imiş. Sonra bu gemiye ait uygarlık ile ilişkiye geçip konuşulmuş.Heralde geminin sahiplerini çağırmışlar.Zaten o varlıkların bize ulaşmaları yine bu resim sayesinde olmuş. Bunlar kendi anlattıklarına göre 6. ve 7.boyutta yaşayan varlıklarmış.Ben buradan sizin uzay gemilerinize geleceğim.Bu gemi, bu dünyada görüntüye girebilmek için bir nevi enerji gibi, plazma gibi bir duruma geçiyor.O halde sizin gemileriniz 6., 7. boyuta çıktıklarında onlara has enerjiden başka bir görüntü veya şekil alamazlar diye düşünüyorum. Ne dersiniz?
Semiyun: Evet bu celseden haberim var.Hatta o uygarlıktan yine haberimiz Agartalılar olarak vardır. Onların bu dünyayı ziyaret etmeleri, bizimle ilişkiye geçmeleri daha sonra bizim oralara gidip onlarla tanışmamız hep hayatın bizlere sunduğu güzel imkanlar sayesinde olmuştur. ‘‘Evrenin büyük bilinci’’ gökler halkı olarak ifade ettiği, o ifadenin içine soktuğu bu kardeşlerimiz ile bizim aramızda irtibat sağlayabilmek için yollar ve gemiler sunmuştur bize. Dinsel kitaplarda dahi bu konuda sembolik ifadeler yer almaktadır.İşte bu gökler halkı ile biz yine az önce sualiniz için bir miktar açıkladığımız yol ve yöntemlerle, nihayet uzay gemileri vasıtasıyla ilişkiye girmiş bulunmaktayız.Aynı şekilde bu kardeşlerimiz dünya insanlığı ile ilgilenmekte, onlar hakkında bilgi sahibi olmaktadırlar.Sorunuzun teknik olarak cevabına gelince; onların nihayet bizim gözümüz ile ve sizlerin gözünüz ile algılanabilir bir duruma gelmeleri onların mevcut maddelerinin bizim maddemize benzer bir hale bürünmesi suretiyle olabilmektedir.Onlar kendi gemilerinin vibrasyonel seviyelerini düşürmek suretiyle gözle görünür hale gelmişlerdir. İşte bunun aksi bir şekilde biz onların medeniyetine veya 6., ve 7. boyutlara çıktığımızda gemimiz orada hareket edebilmek için ancak onların maddesinin hüviyetine benzer bir hale bürünmektedir.Bizim gemilerimiz ile onların gemileri bu açıdan aynı prensipler dahilinde işlev görmektedirler.Biz onların bize göre en yüksek vibrasyonel seviyesine ulaştığımızda bizler ve gemilerimiz o enerjinin, o vibrasyonalitenin etki alanı içinde bulunuruz ve öyle oluruz. Dünya maddesi, kainattaki bu madde bize bu tür bir imkan vermektedir.Maddenin çok derinliklerindeki bir takım imkanlardan yararlanarak biz maddenin bu yapısına zarar gelmeden ve hatta bizlere zarar gelmeden kendimizi o seviyelere yükseltebilmekteyiz.
Soru: Bu uzaylıların gemisi fotoğrafı çekildiği durumdayken enerji imiş.Arkadaşlar bir zırh veya metal ile kaplı olup olmadığını sormuşlar. ‘‘Gerekirse metal şekline dönüşürüz’’ demişler.Benim anladığım mevcut imkanları ile bu dünyanın herhangi bir maddesinin niteliğine kadar kendilerini kabalaştırabiliyorlar.Şimdi siz gemilerinizi bu dünya üstünde yine gözle görülür bir kayıtla vibrasyonel seviyesini yükselterek adeta plazma veya ışık şekline getirebilirsiniz diye düşünüyorum.Bu halde ise gemi çok daha işlevsel olabilir mi?
Semiyun: Taktir edersiniz ki, geminin titreşimini yine gözle algılanabilir bir şekilde olmakla birlikte yükseltirsek gemi plazmik veya ışığımsı bir hale, nihayet daha süptil bir hale dönüşür.Yapılan işin niteliğine göre gemilerimiz içerisindeki teknik donanım otomatik olarak gemilerimizin vibrasyonunu istenilen seviyeye gelecek şekilde ayarlar.Bizim açımızdan gemilerimizin herhangi bir durumda olması işlevsellik açısından önemli değildir.Gemi her zaman aynı fonksiyonlarını devam ettirir.
Çetin Bal: Ömer Sami arkadaşımızın Nisan/97 tarihli celsesi 4-16 Cuma günü medyum Nesrin hanımın ve Üstad Muzaffer Kınalı ‘nın Uğur Özkanbaş Arkadaşımızın ve benim de bulunduğum bir celseydi bu celse şifa amaçlı yapılan bir celseydi.Celseyi Üstadımızın evinde yapmıştık.Celseye birkaç tane çekilmiş UFO resmini götürmüştüm bunlardan ikisi sahte çıkmasına rağmen biri gerçek UFO resmiydi.Ömer Sami kardeşimizin bu celse hakkında ifade ettiği notlar doğru olmakla birlikte genelde medyumdan alınan bilgiler şu doğrultudaydı; [ Bu araç kendinden bir içsel enerjiyle hareket ediyormuş.Araç aşırı derecede ışıl ışıl parlayan sanki ipeksi bir ışıma yoğunluğunda imiş.Bir nevi plazmik bir enerji kütlesini andırıyormuş.Ateşten bir bulut gibi.Aracın içinin boş olduğu görülüyor.Bizim bildiğimiz manada bir elektronik sistemi medyum algılamıyor.Medyuma radyestezik zihin taramasını daha da yoğunlaştırmasını söylediğimizde bu aracın proğramlanmış bir tür robot keşif gemisi olduğunu söyledi..
Celsede gösterdiğim ve yukarıda bahsi geçen, gerçek olduğu söylenen UFO 'nun resmi:

Geminin içinde canlı varlıklar olmadığını ifade ediyor.Bu aracın dünyamıza her zaman gelip gittiğini söylüyor.Ben bir ara bu aracın zaman içinde yolculuk yapıp yapamadığını sordum medyum aracın zaman içinde yolculuk yapabildiğini yani böyle bir teknik donanıma sahip olduğunu söyledi.Daha sonra bu aracı yapan ve gönderen uygarlıkla temas kurmaya çalıştık.Medyum bu aracı yapan uygarlığa kanalize oldu ve bağlantı kuruldu.Bu varlıklar kendilerinin 6. ve 7. boyutlarda bulunduklarını ifade ediyorlar.Varlıklara Agartalıları tanıyıp tanımadıkları soruluyor.Medyum varlıkların Agartalıları tanıdıklarını söylüyor.Ama daha henüz Agartalılarla görüşmemişler.] Bu varlıkların verdiği bilgilerden yola çıkarsak eğer bir gereklilik duyulması halinde Agartalılar da kendi gemileriyle zamanda yolculuk yapabilecek teknik donanıma sahipler.
Soru: 6. ve 7. boyutların vibrasyonel seviyesi oldukça yüksek. Gemideki her şeyi insanlar da dahil o seviyeye çıkaran nedir? Ve onu orda bozulmadan tutan nedir?
Semiyun: Bu yine ilk sorunuzun cevabında verdiğim genel bir prensip ve genel bir yasadır.Varoluşun yasaları içerisinde farklı boyutlar alemler ve sonsuz uzaklıklar, büyük mesafeler vardır.Fakat varolan bu sonsuz ve ulaşılması güç mesafelere karşın evrende hızında bilinen anlamda bir limitinden bahsedilemez.Gelişen teknoloji kendine paralel olarak bizlerin daha yüksek hız limitlerine doğru çıkmamızı sağlamıştır.Daha yüksek boyutlara geçebildikçe evrende daha büyük mesafeleri bir anda atlayabilecek imkanlara sahip olmaktayız.Maddenin derinliklerine indiğinizde onun size sunabileceği adeta sınırsız imkanları olduğunu görürsünüz.İşte bütün varlıklar tekamül ettikçe ve geliştikçe bu imkanlardan daha fazla yararlanır hale gelmektedirler.Bizler bize üst uzay yolculuğunu sağlayan bu enerjileri kendi maddemizin derinliklerinde bulduğumuz, maddenin yapısını bozmayacak özelliklerine uygulayarak istediğimiz neticeyi elde etmiş bulunmaktayız.Ama bunlar çok uzun araştırmalar ve deneylerden sonra adeta milim milim ilerlenerek elde edilmiş bilgiler. Ve ona bağlı uygulamalardır.İki milyon yıllık medeniyetimizin gelişim süreci içerisinde adım adım elde edilmişlerdir.Bu konular çok uzun ve çaba gerektiren araştırmalardır.Nihayet biraz da imkan meselesidir.Dünya insanlığı olarak yeterince tekamül etmemiş ruhların vibrasyonel değiştirim yöntemiyle üst uzaylara geçen uzay araçları yapmaları ve bu aracın yapımı için gerekli imkanları sağlamaları pek mümkün görünmemektedir.
Soru:Gemiler o halde uzayda hareket ederken ille vibrasyonel seviyesini yükselterek boyut sıçraması yoluyla mı hareket ederler efendim? Yoksa başka yol ve yöntemler var mıdır?
Semiyun: Genel olarak uzayın derinliklerinde istenilen süratte yol alabilmeniz için üst düzey ve boyutlara geçmeniz şarttır.Yoksa kainatta bu şekilde arzu ettiğiniz süre içerisinde istediğiniz yere gidemeyebilirsiniz.Nihayet mesele bu kadar basite indirgenmekle beraber bunun çok muazzam bir bilim olduğunu söylememiz gerekir.
Soru: Ben hemen bağlantılı bir konuya gelmek istiyorum.Dünyada şimdi yeni bir konu tartışılmaya başlandı.Işık hızının sabit olmadığı, bir eksene bağlı olduğu, gerekirse düşündüğümüzün çok ötesi hızlarda hareket edebildiği, bunun da akla daha üst boyutların varlığını getirdiği söyleniyor.Işığın bir eksene bağlı olduğu, bunun ise bir küresellik ortaya çıkardığını anlatıyor bilim adamları ve buradan hareketle üst boyutların varolabileceğini ispatlıyorlar.Ki, bizim işlediğimiz konulardı bunlar.O halde üst boyutlarda ışık şu anda düşündüğümüz ışık hızının çok ama çok muazzam üstünde bir süratle gidebilir.Bunu bilim tespit etmiş durumda ki, siz de bunu söylüyorsunuz.Durum yukarıdaki boyutlarda da bu mudur efendim?
Semiyun: Bu konuya bu vesileyle etmeniz bu konuyu bilmeyen kardeşlerimiz açısından, okuyucularımız açısından uygun olmuştur.Gerçekten bugün dünya insanlığı üst boyutların varlığının farkına bu şekilde varmıştır ve oradaki ışığın düşündüğünüzün çok ötesinde sürat ile hareket ettiğini dünya insanlığı bugün artık bilimsel dediğiniz yöntemler ile anlamış durumdadır.Bizim az önce sözünü ettiğimiz zaten budur.Gemilerimiz üst boyutlara çıktıklarında oradaki imkanlardan yararlanarak bu dünya ve kainat koşullarında asla düşünülemeyecek bir sürat ile hareket edebilmektedirler.İşte bütün mesele sizin bunları okuyucularınıza dünyevi imkan ve bilgilerden yararlanarak oluşturacağınız sorular ile sunabilmenizdir.Böylece bizim verdiğimiz cevaplar sizin açınızdan havada kalmamakta ve yerine oturmaktadır.Bu da bizi ayrıca memnun etmektedir.
Soru: Gemileri bu yüksek hallere çıkaran enerjilerin niteliği nedir? Ya da nihayet kendinizi ve gemilerinizi 8. boyuta çıkarmak kainattaki maddenin imkan hududundan kaynaklanıyor diye düşünüyorum.Yoksa bunu yapamazsınız.
Semiyun: Düşündüğünüz doğrudur.Kainattaki ve dünyamızdaki maddenin niteliği bize bu imkanı vermektedir.Başka düzey ve boyutlarda maddenin başka imkanları, başka özellikleri vardır.Onlar da madde olmakla birlikte bu maddeden çok daha farklı maddi özellikler gösterirler.Bizler onları bile derin bir şekilde incelemeye ve onlardan yararlanmaya çalışmaktayız.Bu açıdan bakacak olursak bizimde araştırma ve gelişim seviyemiz gereği maddenin farklı hallerini daha yüksek amaçlar için kullanabilme konusunda bir takım sınırlara sahibiz.Önceden de ifade ettiğimiz gibi şu an için gemilerimizle 8. boyuta kadar çıkabiliyoruz.
Soru: İşte oraya geleceğim şimdi.Peki 3.boyutta yaşayan sizden daha gelişmiş varlık ve insan gurupları kendilerini ve gemilerini 15., 20. veya daha üst boyutlara çıkarıyorlar mı?Veya bu kainatın maddesi en fazla ne kadar ileriye sizi götürebilir?
Semiyun: Bilimin ve gelişmenin bir sınırı yoktur dolayısıyla maddenin biz insanlara sunacağı imkanlarında bir sınırlamasından bahsedilemez.Nihayet o sözünü ettiğiniz boyutların daha yukarılarına çıkmak bazı bizden çok daha gelişmiş uygarlıklar için mümkündür ve oralara çıkılmaktadır.
Çetin Bal: Daima bilinen maddenin bilinmeyen daha üst boyutlara geçişinde maddenin bizlerce henüz keşfedilmemiş imkanları devreye girmektedir.Bu imkanlar sonsuzdur. Maddenin keşfedilen ve kullanılan imkanları insanların madde hakkındaki elde etmiş oldukları kavramları hayalleri ve anlayışları ile paralellik arzetmektedir.Bizler maddeyi ne kadar kavrayıp anlayabilirsek maddeden o derece de daha fazla yararlanma imkanına sahip olabiliriz.Zira madde temelde sonsuz özlü ve sonsuz boyutlu enerjinin belli bir titreşimsel yoğunluk derecesi ve yansıması olarak mevcuttur.İşte bu yapısından dolayı madde kendi içinde sonsuz imkanları saklamaktadır.Bizim algılamamız ve anlayışımız geliştikçe maddeyi daha süptil düzeyde kullanabilme olgunluğuna da erişmiş olacağız.
Soru: Bir maddenin ya da uzay gemisinin diyelim üst uzaya geçişi nasıl olmaktadır? Gemileri bu yüksek hallere çıkaran enerjinin fonksiyonu konusunda ne söyleyebilirsiniz? (Çetin Bal: Bu soruyu ben Ömer Saminin kitap boyunca olan bazı sorularının genel bir özeti olarak yazmış bulunuyorum.Başka türlü konular ve ifadeler çok dağılarak kitap boyunca yayılan bir skala izlemektedir. )
Semiyun: Daha üst düzeyde her şeyin bir enerji olduğunu biliyorsunuz. Katı maddeler bile sizin deyiminiz ile durgun halde bulunan enerjilerdir.Onlar kendilerine gerekli yaklaşım uygulandığında bu enerjilerini açığa çıkartarak daha süptil hale dönüşerek hizmet verebilirler.Yani şu maddenin bir titreşimi vardır.İşte bu titreşimi çeşitli enerjilerin yardımı ile daha yüksek bir hale getirerek bu maddeyi ortadan kaldırmak ve bir üst boyutun zaman çerçevesi içerisine aktarmak mümkündür.Böylece gemi kendi kütlesini bir üst boyuta aktarmış olacaktır.
Soru: Efendim uçan dairelerinizde düz durma veya ters durma kavramları varmı dır? Yani örneğin bizim yolcu uçaklarımız ters gidemez, baş aşağı gidemez.Acaba uçan daireler bu tür bir kavrama sahip midirler?
Semiyun: Aslına bakarsanız bu kavram doğal olarak izafi bir yapı göstermektedir. Düşündüğünüz manada bizim gemilerimiz düz veya ters gitme diye bir pozisyon veya kavrama sahip değillerdir.Ancak kaza yapan, kontrolden çıkmış cisimler için böyle bir yaklaşım düşünülebilir.Her ne kadar gemilerimizin bir tepesi, bir tabanı varsa da gemilerimiz öyle bir tarzda inşa edilmişlerdir ki, dünya yüzeyi açısından konuşacak olursak tepesi dünyaya göre yerde gitse de, size göre ters bir vaziyette gitse de işte bu bizim açımızdan ters bir kavram gibi değerlendirilemez.Gemimizin tepesi veya tabanı yer değiştirerek gitseler bile bu bizim açımızdan ters gitme veya düz gitme kavramına uymaz ve içindeki insanlar veya eşyalar bu durumdan zerrece rahatsız olmazlar.Çünkü gemi kendini öyle bir ayarlama içerinse almıştır ki, biz geminin içinde daima sizin anlayışınıza göre düz bir ortamda bulunuruz.Yani düşündüğünüz gibi şimdi ters gidiyoruz veya şimdi düz duruma geldik gibi bir kavram bizde mevcut değildir.İnanıyoruz ki, gemilerimizi ziyarete geldiğinizde bunu sizde kendiniz de deneyimleme imkanını bulacaksınız.
Soru: Anlamak istediğim şu: Örneğin ben o gemilerin içine binsem, gemi hareket etse ve bana göre ters dönse ben tepe aşağı düşmez miyim?
Semiyun: Hayır.İşte bizde ondan bahsediyoruz. Siz hiçbir zaman gemi öyle bir pozisyonda gitse bile baş aşağı gittiğinizin farkına varamazsınız.Gemideki alet ve cihazlar insanları daima düz durumda ( yine burada size göre konuştuğumu söylemek zorundayım) tutabilecek seviyededirler.Gemimizin içine bindiğinizde dışarıdaki hareketi gemi, ister ters, ister düz gitsin ister dursun veya ister süratli gitsin siz asla fark edemezsiniz.Bunu biz istersek fark ederiz.İstemezsek fark etmeyiz.Ama siz şayet böyle bir geminin içinde bulunacak olursanız şu odanızda nasıl bulunuyorsanız yine o duygu içerisinde olacaksınız.Yani sabit bir yerde duruyormuş hissini duyacaksınız.Oysa gemi o sırada herhangi bir konumda veya süratle gidiyor olabilecektir.
Soru: Örneğin bir geminin çok yüksek bir süratle giderken tabiri caizse aniden durması, bir anda durması gibi bir kavram var mıdır yoksa böyle bir sürtünme, frenleme gibi bir şey mi söz konusudur?
Semiyun: Hayır.Bu da önemli bir yaklaşımdır.Sizde hiçbir cisim bu şekilde durma imkanına sahip değildir.Bizim aramızdaki teknoloji farkı, medeniyet farkı bize bu imkanı vermiştir.Gemilerimiz ne kadar süratle giderse gitsinler bir anda durabilecek, saniyenin çok kısa bir süresi içerisinde yerinde durabilecek imkana sahiptirler.Ve yine az önce sözünü ettiğim gibi geminin içindeki cihazlar olsun, insanlar olsun bu durumdan asla etkilenmezler.Onu hissetmezler bile. Ama yine burada şunu hemen belirtmeliyim ki, bu elde edilmesi çok güç bir teknoloji değildir.Uzaya çıkan hemen hemen bütün uygarlıklar bu teknolojiyi çok kısa sürede elde etmişlerdir.Ama halen seviye itibariyle bunu elde edememiş olan uygarlıklar yine mevcutturlar.
Çetin Bal: Bu gemilerin hareket tarzı uzay/zamanın çizgileri içerisinde doğrudan bir hareket olmayıp.Bu araçlar kendi alan güçlerine ek olarak uzay/zaman’ ın kafes çizgilerini de kendi güç alanlarıyla birleştirerekten uzay/zamanı adeta atlayarak yada kendi altlarındaki zaman /uzay kumaşını yürüterekten kaydıraraktan bir noktadan diğerine ışık hızı ve daha üstü hızlarda hareket etmektedirler.Bu açıdan bakıldığında araç içerisindeki yolcularda herhangi bir ivmelenme ya da akselarasyon(hızlanma) etkisi gözlemlenmez. Semiyun’ un bahsettiği bu durum zaten gemiyi hareket ettiren sevk sisteminin doğal bir özelliğidir.Bu gemiler adeta kendi yerçekimsel atmosferlerini yaratarak ve bu yerçekimsel potansiyeli bir yöne doğru kanalize ederek kendilerini uzay/zamanın çizgileri boyunca bu çizgiler boyunca yerçekimsel bir kayışla ve asılım etkisiyle hareket ettirmektedirler.Buna kısaca GRAVİTİK ASILIM kanunu diyebiliriz.
Semiyun’ un Ömer Samiye verdiği bilgilerin bir benzerini uzaylılar Dr. Daniel Fry 'a açıklamaya çalışmışlardır.Bu farklı kaynaklardan gelen bilgiler arasındaki uyum ve benzerlik son derece dikkat çekici olduğu kadar benim özgün çalışmalarımla da son derece birebir benzeşen ifadelerdir.

Bu uzaylı temas iddialarından biride Dr. Daniel Fry 'a aittir. Dr. Fry'a verilen bilgi : [..Bizim uzay gemilerimizi görenler, hızlarından bahsederlerken, dinleyenler tarafından inanılmayan konulardan biri de budur işte. Sizin en bilgili bilim adamlarınızdan bazılarının, şu kanıda olduklarını duymuş bulunmaktayız : Beden sahibi olarak hiçbir insan, başka bir dünyadan da olsa, bu akselerasyona dayanamaz. Bizi sükutu hayale uğratan dünyasal kanılardan biri de budur. Orta derecede bir bilgi seviyesi olan, herhangi bir kimsenin bile, böyle bir görüşü hemen düzeltmesi gerekirdi. Bunun cevabı basit olarak şöyledir: Gemiye hız veren güç, doğal olarak gravitasyon alanı niteliğinde bir şeydir. Bu güç, sadece aracın atomlarını etkilemekle kalmayıp, içinde bulunan pilot ve yolcuları da aynı derecede tesiri altında tutar.Sizin uçaklarınızda ise durum tamamıyla farklıdır. Sizin jet yada pervaneleriniz var, bunlar yardımıyla aracınızın bir tarafında bir itme gücü elde etmektesiniz. Bu lokal itme, aracınıza bir hız sağlamakta, fakat içindeki insanlara değil! İçindeki insanlar, altlarındaki koltuk hareket ettiği için, dolaylı bir yoldan hareket kazanırlar. Dolayısıyla siz, bir hız hissetmektesiniz. Bizim tek akselerasyon(hızlanma) limitimiz, kullandığımız alanın limitidir.] Ve uzaylı varlık uzay gemilerinin çalışma prensibini basitçe şöyle izah eder: [...Araca ait genel alanın merkezi aracın gravitasyon alanınkine benzerdir. Eğer genel alanın merkezi, aracın gravitasyon merkezine(kütleçekimsel merkezine) uyarsa, bundan doğacak tek sonuç, aracın kütlesinin yukarı doğru hareketi olacaktır. Genel gravitasyon merkeziyle, alanın merkezi uyuşmadığı zamanlarda, araç o merkeze doğru bir hız kazanacaktır. Bu alanı oluşturan sistem, aracın bir kısmı olduğundan herhangi bir kesiklik olamadan, genel çekim merkezi aracın gravitasyon alan merkezinin az ilerisinde olan bir alan yaratacaktır. Ve bu alan oluşturulduğu sürece, araçta bir akselarasyon( o yönde bir hızlanma etkisi) görülecektir.Şöyle bir benzetme, anlayışı kolaylaşatıracaktır : Bir at arabasında oturuyorsunuz. Uzunca bir sopanın ucuna bir tutam taze ot bağlamışsınız. Bu ot demetini atın burnundan az ileride tutuyorsunuz. At otu yemek için uzandığında arkasındaki arabayı da sürükleyecektir. Fakat siz, sopa ve ucundaki ot demeti hep birlikte hareket edeceklerinden, at hiç bir zaman ot demetine yetişemeyecek, bu şekilde devamlı devamlı hareket sağlanmış olacaktır... Aracı yavaşlatmak ya da durdurmak için negatif akselarasyon yaratmak üzere sistemin alanı, genel gravitasyon merkezinin hemen gerisine kaydırılır.]
Soru: Gemilerin süratten dolayı ısınması, soğuması gibi kavramlar gündeme gelir mi? Gelirse bunlar nasıl giderilir?
Semiyun: Sizin düşündüğünüz tarzda gemilerimizin ısınmasından veya soğumasından söz edilemez.Kullandığımız malzeme nedeniyle gemilerin gövdesi kendilerini daima istenilen sıcaklıkta tutabilecek imkanlara sahiptirler..Hiçbir zaman bizim gemilerimizde ısınmadan kaynaklanan bir proplem olmamıştır.Geminin gövdesi tasarlanırken kullanılan malzemeye dikkat edilmiştir.Ama sadece malzeme burada yeterli olmaz.Ayrıca başka enerjiler yine bu ısınmaya karşı devreye girmektedir.
Çetin Bal: Isı sürtünmeden doğan bir hadisedir.Şimdi zaten geminin sevk sistemi harekete geçtiğinde gemiyi çevreleyen döner enerji alanları kendisine doğru yaklaşan her türlü madde ve enerji parçacığını geriye doğru iten bir güç alanı etkisi olacaktır.Gemi kendisini kavisli bir uzay/zaman eğrisi içerisine aldığı için ve kendi alan gücünün yönelimi boyunca istenilen noktaya doğru uzay/zamanı atlayarak yol aldığı için geminin ışık hızı ve daha üstü hızlarda seyrederken sürtünme gibi bir tesirle karşılaşmayacağı doğaldır.Zaten en başta elektriksel ve elektrostatik alanlar geminin materyalini saran bir güç kalkanı gibi işlev görerek dış ortamla gemi gövdesinin temasını ve sürtünmesi engeller.
Soru: Örneğin gemileriniz suyun içinde istenilen süratte gidebilir mi?
Semiyun:Teorik olarak gidebilir.Hatta gemilerimiz bildiğimiz toprağın, kayanın içinde bile aynı vibrasyonel seviyede olmak kaydıyla gidebilir.Gemiye gereken gücü verdiğimizde kayaları yararak, dağıtarak, bozarak adeta delerek gitmesi teorik açıdan mümkündür.Gemilerimizin sağlamlığı ve dayanıklılığı açısından bu örnek sanırım size bir fikir vermiştir.Ama taktir edersiniz ki, böyle gitmemizin bizim açımızdan ciddi bir espirisi yoktur.Teoride gemilerimizin bu potansiyelinin bilinmesi yeterlidir.
Soru: Efendim ben Agarta uzay araçlarının kainat ve boyutlarda gidiş sistemini açalım istiyorum.Bu konuyu önemli görüyorum.Milyonlarca ışık yılı mesafeler var.Bunu bizim teknolojimizle, düşüncemizle, ışık hızı dediğimiz bilim düzeyi ile açıklamak oldukça yetersiz.Çünkü kainata ait bu dev mesafeler akla, hafızaya sığmıyorlar.Sayılar bile bu uzaklıkları ifade de yetersiz kalıyor nerdeyse.Agartalı uzay gemilerinin kainat ve boyutlarda gidişini genel olarak vibrasyon değişimi ile açıklamıştınız.Agarta gemisi bu kainatta bir yere gidecekse vibrasyonunu yükselterek bir üst boyuta geçiyordu.Orada farklı zaman ve mekan kanunlarına dahil olarak bir süre ilerliyor ve sonra vibrasyonunu düşürerek bizim kainatımıza, istenilen noktaya geliyordu. Ve bu şekilde milyonlarca ışık yılı mesafeler kısa süreler içerisinde katedilebiliyordu.Bizim şu ana kadar algılamamız bu yönde.Olayın gerçeğini bu ne kadar anlatıyor? Buna neler eklenebilir?
Semiyun: Şu ana kadar söylediklerimiz bu konularda geçerlidir.Ama teknik açıdan konuya yaklaşmak sizin az önce sözünü ettiğiniz gibi bir çok nedenden dolayı çok zordur.Her şeyden önce mevcut bilim düzeyiniz buna izin vermemektedir.Biz olayın felsefesini size genel hatları ile izah etmiş durumdayız.Az önce yaptığınız açıklamayı bu bakımdan geçerli ve kabül edilebilir bir izah olarak değerlendiririz.Ama müsaadenizle konuyu bir miktar daha açmama izin veriniz.Her şeyden önce uzay gemisinin kainatta ( fiziki kainatı ele alarak konuşuyorum) bir yerden bir yere gitmesini, sizin düşündüğünüz bir mesafe kavramını bildiğiniz yol ve yöntemler ile gitmesi şeklinde düşünmenizin yanlış olacağını söylemek gerekmektedir.Bizim medeniyetimiz dahil pek çok medeniyet bu işi böyle yapmamaktadır.Gerçekten de buradan düşündüğünüz manada çok uzaktaki bir gezegene kainat içinde hareket ile ulaşmak bizim için dahi imkansızdır.Çünkü milyonlarca yıllı alabilir.Baştan bunun böyle tespit edilmesi gereklidir.Ama evrenin ana zekasının bir parçası olan insan zekası bu sonsuz büyüklükteki kainat içinde yer almakla beraber bu evrensel zeka, ‘‘zeki yaşam formlarının evrenin bu dev mesafelerini bir anda sıçrayarak aşmaları ve bir araya gelmeleri için ve bu dev mesafeler arasında geçişler yapılabilmesi için’’ imkanlar ve yollar vermiştir.Akılın işletilmesiyle evrende çok uzak gibi görülen mesafeler çok daha kısa mesafelere indirilebilmektedir.Yani burada insan aklını ve bilimini kullanarak tekamül ettikçe, geliştikçe kainatta gelişen teknolojiye paralel olarak insanlar için gittikçe küçülmeye başlayacaktır.Nihayet bu kainat insanın yuvasıdır.
Doğal olarak yuvanın tanınması bilinmesi gerekir.Bu evreni anlamak ve anlamak için araştırmak evrene ait ‘‘Ana Zeka Gücünün’’ insandan beklediği bir davranış biçimidir.İşin bu temel noktasını ortaya koyduktan sonra o sonsuz mesafelerin bir anda nasıl küçüleceğine yine bilim yolu ile bir parça girelim.İşte burada insanın dahil olduğu zaman ve mekan kavramını farklı bir hale getirmesi söz konusudur.Bizim elbetteki fiziki kainatı değiştirecek halimiz yoktur.Hatta onun zaman akışına dahi direkt müdahalemiz mümkün değildir.O halde biz ancak ve ancak kendimizi zaman ve mekan kavramından daha farklı bir kavram içine sokabilirsek o uzaklığı ortadan kaldırmış oluruz..Bu da bizi yine vibrasyonel seviyenin yükseltilmesine getirmektedir.Çünkü artık sizde bizler kadar iyi biliyorsunuz ki sadece bu kainat, bu Samanyolu mevcut değildir.Daha üst boyutlara çıkıldıkça oralarda çok daha süptil kainatlar bulunmakta ve onların zaman ve mekan kavramları buradaki zaman ve mekan kavramından oldukça farklılaşmaktadır.Ve daha doğrusu yukarılara doğru çıkıldıkça oranın maddesi süptilleşmekte, enerjisi daha yüksek vibrasyona sahip olmaktadır.Ve bu bize daha kaba yaratılmış kainat üzerinde o imkanlardan yararlanarak istediğimiz ölçüde tasarruf etme imkanını yaratmaktadır.Dolayısıyla biz daha üst boyut ve kainatların zaman ve mekan kanunlarından yararlanabilirsek fiziki kainatta da, hatta oralarda da isteğimize daha kısa sürede ulaşabiliriz.Burada sizinle telepatik olarak ön görüşmesini yaptığımız çizimin genel olarak doğru kabül edilebileceğini söylemek istiyorum.

------------------------------------Şekil--------------------------------
Bir eşkenar üçgen çizdiğimiz vakit ve onu tabandan yukarıya doğru altı, yedi kademeye ayırdığımızda, en alt taban kademesine fiziki kainat ve 3. boyut dediğimizde durum hem sizin, hem okuyucularımız için biraz daha anlaşılır hale gelecektir.Diğer paralel çizgiler ise üst boyutları ve oradaki alemleri temsil etmekte olsun.Bunu, bu planın dahil olduğu, daha doğrusu fiziki kainatımızın da içinde bulunduğu bir ana plan, ana koni şeklinde düşünebilirsiniz.Burada hem üçgen hem koni aynileşmektedir.İster üçgen olarak tasavvur edin, ister bunu bir plan konisi olarak kabül edin sonuç değişmeyecektir.Üçgenin tepe noktası planın merkezi olsun.Burada zaman ve mekan adeta ortadan kaybolmuş durumdadır.Aşağıdaki boyutlara doğru inildikçe zaman ve mekan kavramları aşamalı olarak ortaya çıkar.İşte bizim kainatımızdaki A noktasından B noktasına gidebilmek için A noktasından üçgenin merkezine doğru bir çizgi çekiniz.Sonra o merkezden gidilecek B noktasına doğru çizgiyi indiriniz.İşte bizim uzay araçlarımızın hareket prensibi bu şekilde olmaktadır.A noktasındaki gemimiz vibrasyonunu yükselterek bir üst alemdeki kesişme noktasına kendisini çıkartmakta, orada bir süre hareket etmekte, o kesişme noktasına gelindiğinde vibrasyonunu düşürdüğünde B noktasına varmış olmaktadır.Bizim açımızdan mesele sizin anlayacağınız tarzda bu şekilde ifade edilebilir.
Çetin Bal: Semiyun' un verdiği bu üst uzay yolculuğunu ifade eden şematik diyağram aynı şekilde zamanda yolculuğun hareket prensiplerini anlatmak içinde kullanılabilir.Keza Şimdiki zaman/uzay noktasından çıkan( A) bir zaman makinesi ya da uzay gemisi C ve D arasında bir yönelim açısı ayarlamasıyla B noktası olarak ele alınabilecek farklı bir zaman dilimi içerisindeki bir uzay noktasında belirebilir.Zaten bu hareket prensibine bağlı olarak Agartalılar kainatın ve boyutların farklı noktalarındaki farklı zaman akış hızları içerisine girip çıkarken Agartaya geri dönüşte tekrardan kendi ayrıldıkları Agartanın normal zaman şeridi içerisine geri dönüyorlar.Eğer zaman akışı farklı bir başka gezegende kendi beden saatlerine göre ne kadar süre kalmışlarsa bu süreyide uzay gemilerinin bilgisayarlarına girerek, uzay aracının Agartadan ayrıldıktan o kadar süre sonrasına gemilerini hareket ettiriyorlar.Böylece evrendeki değişik zaman akış hızları içerisinde geçirdikleri süre Agartalılar için bir proplem oluşturmamaktadır.Agartalılar bizim sinema filimlerimizdeki gibi tarihi değiştirmek yada başka gezegenlerin tarihlerine müdahale için bu zamanda yolculuk imkanını kullanmasalar da evrendeki seyahatleri sırasında doğan bu farklı zaman akış hızlarından kaynaklanan farklılaşan zaman proplemini kendilerine göre aşmak için ''zamandaki konumlarını ayarlamak adına'' bu imkanı kullanıyorlar.
Soru:Efendim ben genel olarak anladım.Örneğin A’dan B noktasına bir milyon ışık yılında gidilse hemen bir üst boyutta ( buraya C ve D noktaları diyelim, kesişme noktalarını biz tamamlayalım) C ve D noktasında bir milyon yıla karşılık ne kadar bir süre hareket eder?
Semiyun: Doğrusu bu genel yaklaşımdır.Ama bir milyon ışık yılı mesafeyi siz 4. boyuta çıkarak katetmek isterseniz bu yaklaşık birkaç günlük bir işlemdir.Ama bunu çok daha kısa süreye indirmek mümkündür?
Soru: Bu nasıl oluyor efendim?
Semiyun: Tekamülde gelişme sağladığınız müddetçe siz koninin en tepesine doğru yükselebilecek liyakat, imkan ve bilgiye sahip olursunuz.A noktasından örneğin koninin en tepesindeki, oraya denk gelen vibrasyona kadar geminizi yükseltebilirseniz ve sonra o noktada onun vibrasyonunu tekrar küçültürseniz B noktasına gelmeniz bu şekilde birkaç saniyelik iş olur.
Soru:Efendim bu çok şaşırtıcı bir şey. Bir milyon ışık yılı mesafeyi, kainatta o zamana kadar idrak edilmiş olan bir mesafeyi gerektiğinde fiziki kainattaki bir uygarlık birkaç saniyede alabilir mi?
Semiyun: Şuna birkaç dakika diyelim de daha makul bir şey olsun.Bu şaşırtıcı gelse bile gerçektir.Bu seviyeye erişmiş medeniyetler gerçekten bu işi yapabilirler.
Soru:Şimdi o zaman bu işlem nasıl oluyor.Yani gemi hangi boyuta ne gibi bir işlemle çıkıyor, orada ne kadar gidiliyor? İneceği gezegeni nasıl ayarlıyor?Bunu bu şekil ile göstermek istersek nasıl yardımcı olursunuz?
Semiyun:Zaten az önce bunu izah etmeye çalıştım.Gemi B noktasındaki bir gezegene gidecekse önce hangi boyuta çıkacağını hesaplayarak işe başlar.Örneğin 5. boyuta çıkacaksa kendini oranın vibrasyonuna denk hale getirir.Bu bizim gemilerimiz için bir iki saniyelik işlemdir.Gemi kendisine verilen programa anında uyarak kendisini 5. boyuta çıkartır.Bu boyutta da yine belirli bir mesafe yol alır.Bu birkaç dakika veya geminin süratine göre birkaç saat olabilir.Orada o noktaya geldiği anda vibrasyonunu gemi otomatik olarak yine bir iki saniyede düşürdüğünde fiziki kainatımızda ki B noktasına, örneğin o gezegenin herhangi bir yerine gelmiş olur.Ondan sonra atmosferine giriş yapar.
Soru: Burada hemen aklıma şu geldi.Yani gemi genelde bu hareketi atmosfere girmeden mi tamamlıyor?
Semiyun: Hayır.Böyle bir kavram söz konusu olamaz.Gerekirse o gezegenin şayet bir havaalanı varsa bir anda havaalanında kendini ortaya koyabilir.
Soru:Bu koordinasyon hesaplamaları bütün bu alemlerin bir planını, programını bilmekle, bunu bilgisayarlara yüklemekle mümkün olabiliyor diye düşünüyorum.
Semiyun: Hiç şüphesiz öyledir. Bütün alemlerin, ulaşılabilen bütün alemlerin tam bir tanımlamasını yapmak, bunu aletlere tanıtmak gerekmektedir.Aslında o seviyeye geldikten sonra bu zor bir şey değildir.Sizin uçaklarınızın, gemilerinizin hareketleri gibi bir kolaylık içerisinde bu işlem yapılabilmektedir.
Soru: Şimdi o zaman size daha somut bir soru sorayım.Bir Agarta uzay gemisi 8. boyuta kadar çıkabiliyordu.Bu çıkış imkanını kullanarak bizim fiziki kainatımızdaki bir milyon ışık yılı uzaklıktaki bir gezegene ne kadar sürede gider efendim?
Semiyun: Bir Agarta uzay gemisi bu mesafeyi 8.boyutun imkanlarından yararlanmak suretiyle 3 ile 5 dakika içerisinde gidebilir.Bu sizin için şaşırtıcı bile olsa durum budur.Biz 8.boyuta kadar çıkabilecek bir medeniyete erişmişsek fiziki kainatta istediğimiz gezegene 3-5 dakika içinde gidebiliriz demektir.Bunun sağlaması ancak bu şekildedir.Aksi bizim sözümüzün inkarı olur.Hem 8. boyuta kadar çıkabileceksiniz, hemde fiziki kainatta bir yerden bir yere uzun süreler içerisinde gidebileceksiniz.Bu iki söz birbiriyle çelişkilidir.Çünkü 8. boyuta ulaşmak demek zaten bu fiziki kainatta bu gibi durumları aşmış olmak demektir.Daha doğrusu 8. boyuta gitmek fiziki kainatta bir yerden bir yere çok kısa sürede gitmekten çok daha zor, çok daha kompleks, çok daha idrak ve bilimi gerektiren bir iştir.
Soru:Şimdi burada gemi yakıt kullanıyor dersek artık kaba bir kavram olur.Buna enerji demek daha doğru olur mu efendim? Yani vibrasyonu yükselten nedir?
Semiyun: Vibrasyonu yükselten geminin yine yaratılışta her zaman var olan enerjilerle kontak kurabilmesidir.Gemideki madde ve madde ötesi araçlar yani sizin gözünüzle göremeyeceğiniz bir çok araç bu vibrasyonu yükseltici enerjilerin gemiye uygulanmasını sağlamaktadır. Bunlar hakikaten çok ince, çok bilimsel konulardır.
Soru: Peki efendim burada örneğin 8. boyuta çıkılacaksa bu aletler 8. boyutun enerjisini mi kullanıyorlar?
Semiyun: Hepsi bir arada olmaktadır demek daha uygundur.
Soru: Ruh ve Madde ‘nin Eylül-Ekim 1997 sayılarında yanılmıyorsam uzaylılarla yapılan görüşmelerden ortaya çıkartılan bir takım neticeler var.Ve buradan da gemilerin uzayda nasıl hareket ettiklerini teorik olarak bu araştırmacılar ortaya koymuşlar.Onlar Mekan Bükülmesi kavramını kullanıyorlar.Gemi A noktasından B noktasına gitmek isterse öyle bir şey yaratıyor ki, gemi aslında gitmiyor da gidilecek olan B noktası gemiye geliyor.Kabaca bu.Bu teoriye yaklaşımınız nedir.
Semiyun: Söylediğiniz kadarıyla bu tamamen geçersiz bir kuramdır.Hiçbir mekan bu şekilde bir başka mekana yaklaştırılamaz.
Soru:Ya da yaklaştırılırsa artık o eski haline konamaz mı?
Semiyun:Hayır böyle bir kavram kabül edilemez. Orada çok daha farklı unsurlar söz konusudur.

Çetin Bal: Bu ‘mekan bükülmesi’ kavramı temelde Agartalıların uzay yolculuğu içinde geçerli olan üst uzay yolculuklarının temel prensibidir.Fakat bu hadise dünya bilimi içerisindeki akademisyenler tarafından tam anlaşılmamıştır.Ve mekan bükülmesi hakkındaki kuramlar henüz net olarak anlaşılmamıştır.Gravitasyonel bir asılım kanunu temelde Agarta uzay araçları çevresinde bir uzay/zaman bükülümünü gerektirir.Bu bükülüm gidilecek B noktasını bize doğru yaklaştırmaktan çok bizi B noktasına doğru transfer eden kaydıran bir uzay/zaman dalgalanması yaratır. Böylece gravitik bir dalga baloncuğu içine giren uzay aracı ışık hızında ışık dalgaları hızında B noktasına doğru yerçekimsel bir potansiyel altında yürütülür.Bizim bilim adamlarımız bu uzay ve zaman bükülümleri ve yerçekimsel dalga atmaları konusunda ve boyutlar konusunda henüz daha net bir kavrayışa ve tasarıma ulaşamadıkları için elmayla armutu birbirine karıştırmaktadırlar.Bunun bir sonucunda doğan eksik bilgilenmenin getirdiği Ömer Sami arkadaşımızın yanlış soruş biçimide konuyu Semiyun’ a izahta hatalara neden olmaktadır.Sorulan soruya göre Semiyun’ un yanıtı gayet normaldir.
Soru: Peki vibrasyonunu yükseltmezse, bu fiziki kainatta olan ve bize göre bir hayli ileri bir seviyede olan bir uygarlık için bunun dışında o mesafeleri daha kısa sürede katedecek imkanlar yok mudur?
Semiyun:Kısmen vardır.Burada bu konuya girmemek daha uygun olur.Çünkü biz kendi gemilerimizin çalışma şeklini burada anlatıyoruz. Diğeri yine ruhsal celselerinizin konusudur.
Soru: Gemi yolculuk yaparken hangi unsurlar o yolculuğu sağlıyor? Gemi vibrasyonunu yükseltti, istenilen boyuta çıktı.Tekrar fiziki kainata indi.Bütün bunlar için örneğin bildiğimiz tabana oturtulmuş içi gaz dolu helezonlar sizin geminizde var mı?
Semiyun: Buna benzer sistemler vardır.Bir sistem olmasa o enerjinin alınması ve kullanılması mümkün olamaz.Ama benden teknik açıklamaya girmemi istemeyiniz.Çünkü bizim amacımız gemilerimizin teknik çalışmasından ziyade bu tür temel kavramları size vererek Agarta Uygarlığı’nın sizlere tanıtılmasıdır.Belki bu tanıtma işlemi bütün dünya insanlığını kapsar bir biçimde yapıldıktan sonra, kanıksandıktan sonra teknik konularda sizin ufkunuzu açabilecek çalışmalar yapılabilecektir.Onun için zaman daha erkendir.
Soru: Efendim bu tür helezonlar, ışıklar içinde gazlar dönüyor, hareketi sağlıyor vs. Böyle şeyler söz konusu ise 2.5 kilometrelik boyu olan dev bir geminin tabanında böyle bir sistem olduğu düşünülebilir mi?
Semiyun:Aynı prensiple hareket edilmektedir.Ama bu o geminin hareket kabiliyetine uygun bir çapta olmaktadır.Büyüklüğün veya küçüklüğün burada o kadar büyük bir önemi yoktur.Prensip aynıdır.Bunun bilinmesi yeterlidir.
Soru:Geminin hangi boyuta çıkacağına ve nereye hangi şekilde gidileceğine nasıl karar veriliyor?
Semiyun: Bunu gemi kendisi otomatik olarak ayarlamaktadır.Gemiye gidilecek alemdeki gidilecek nokta söylendikten sonra gemi artık kendisini o noktaya kadar bizim bir müdahalemize gerek kalmaksızın götürebilecek imkanlara sahiptir.
Üstad Muzaffer Kınalı: Evrensel sevgi gönül ve akılla birleşince insan kendini bütün mevcudun içerisinde ve bütün mevcudu da kendinde görürür. Böyle olunca sırlar açılır. Mucize ve keramet denilenler bir ilmin tezahürüdür.Bu ilim değişik boyutlar farkı ile izah edilebilir.Üçboyutlu aleme ve insanların şu anki bedensel yapılarına bu ilmi indergeyebilmek için insanların anladığı dillerle ve hallerle konuşmak gerekir.Bu ilmi hal ehli dediğimiz; ruhsal iletişim kurabilen, astral seyahat yapabilen insanlara anlatmak daha kolaydır.Aksi ise daha zordur.Fakat dinleyenler gönül ehli olunca ruhsal ve fiziksel iletişimle bu konuların anlatımı ve anlaşılması daha kolay olmaktadır. Konuyu bir parça ileri noktaya götürürsek fizik boyutunda olan vucud olmasa bile, ruhsal ve diğer bedenlerimizle bu iletişimi kurabiliriz.Keza fizik bedenin diğer alemlerde de çok önemli fonksiyonları var.Buradan giden bazı enerjilerin değişik alemlerde çok işe yaradığını bilmenizi isterim.Çünkü burası yoğunlaştırılmış bir zaman gibi.Onun için zaman da bir enerjidir.Değişik enerji akımlarını ayarlamakla, değişik enerjileri kullanmakla zaman aşılabilir.Bunun yanlış kullanımı dünyayı helaka götürecek kadar tehlikeler yaratabilir.Ancak zamanı gelince yeteri derecede ruhsal olgunluğa erişen insanların bu konuları bilmesi söz konusu olabilir.Bu vakitte bizim bedenimizin dünyada olup olmaması önemli değildir.O vakit dünyada olmasak bile şayet bizimle iletişim kurulabilirse biz o zaman da bu gerçekleri, bu ilmi anlatabiliriz.Yakında dünyamız büyük felaketler ve karışıklıklara uğrayacaktır.İnsanlar bunları kıyamet alametleri şeklinde gerek dinsel verilerle, gerekse kahinlerin elde ettikleri bazı görüntüler ve ifadeler şeklinde duymalarına rağmen bunun ciddiyetini anlayamayacak kadar gaflet içerisindedirler.Global dünyanın içinde bulunduğu bu tehlikeye karşın insanları sevgi ve ilimle uyarmak, anlatmak ve insanların tekamüllerini hızlandırmak gayesiyle bizlerde devreye girmiş bulunuyoruz.Ne varki hem bizim devreye girmemiz, hemde bizim gibi insanların devreye girmesi yine insanların uyanmasına pek vesile olmadı!!
İnsanların ilmen gelişmesiyle birçok felaketleri aşabileceğini, dünyamızı cennete çevirebileceğimizi ve daha değişik gezegenlere hızlıca intikal edebileceğimizi söylemek istiyorum.Şu anda dünyamızdaki uzay araçları ile bu mümkün değildir. Bunlarla ciddi bir netice elde edilemez. Bu teknolojiyi kökten değiştirmek mümkündü. Fakat ne yapılması lazım? İnanıyoruz ki bize şu anda engel olmaya çalışan insanlar yakın bir gelecekte ne demek istediğimizi anlayacak ve bizlere yardımcı olacaklardır.Dünyanın mevcut şartları altında daha fazlasını açıklamak, ortaya atmak yanlış anlaşılma ve uygulamalar yüzünden az önce sözünü ettiğim felaketlerin hızlanmasına ve etkisinin daha sert olmasına sebebiyet verebilir.Bu nedenle bazı bilgileri daha dar kapsamda daha dar bir çevreye örtülü olarak vererek görevimizi yapmaya çalışmaktayız.Bizim görevimizin fiziksel varlığımız ile tam bağlantısı yoktur.Fizik bedenimiz yeryüzünde bulunmasa bile bizimle iletişim kurabilenlere sağlıklı bilgi vermemiz ve onlarla çalışmamız mümkündür. Yine sonsuz alemlerde, sonsuz yaşam boylarında, sonsuz zaman ve mekan kavramları içerisinde bizler görevimize nihai olarak devam ettik geldik ve devam edip gideceğiz. Bu beden bir vasıtadır, bir vesiledir.Her boyutta görünen, herkesin içerisinde, herkes gibi var olan bir bedendir.Biz ölsekte, bedenimizi terk etsekte bize ulaşmak mümkündür. Bu nedenle size bu bilgileri vermeye devam edeceğiz...
İnsan üst benliğine ulaştığı zaman kainatı doldurur.Yani buna Büyük Ruh denir.Daha sonra kainat ötesi başka boyutlara, daha yüksek boyutlara ulaşırsınız.Daha üst boyutlarda elde edilen vizyonda kainatımız bir nokta halinde görünür.Böyle çok noktalarda başka kainatları görürsünüz.Nokta; hareket ile çizgiyi, çizgi hareketle yüzeyi, yüzey hareketle cismi, cisim hareketle sonsuz küçülme ve sonsuz büyüme gibi boyut farklılıklarını, boyut farklılıkları varlık ve yokluk kavramlarını ifade eder.Bunlar ise sonsuzluklara doğru açılım gösterirler. Varlığı, yokluğu ve sonsuzlukları sarıp kuşatan ise hiçlik’ tir. Hiçlik ise O ‘ndandır.
Çetin Bal / 7 Eylül- Pazar-2003 / Cep Tel: 0536 606 31 83

ALINTIDIR