….
Elbet, bende sevgiye aç,
Belki de sevgiye muhtaç biriyim…
Bu sebep,
Beni sevmen, sevgiyi içinde hissetmen güzel bir şey…
Tek korkum beni baklavayı sever gibi sevme,
Baklavanın akıbetini biliyorum…(1991)
…ve yazmayı bıraktı. Eline kağıt kalemi aldığında zihninde tasarladığı konudan uzaklaşmış, farkında olmadan şiirimsi dizeler ortaya çıkmıştı. Arkasına yaslanarak derin bir nefes aldı. “Baklavayı sever gibi sevme”…
Gün böyle bir gündü. Baklava tadında yaşanan ve nihai sonuç hızında bitiveren sevgiler zamanında yaşanıyordu, hayat. Teknoloji gazabına uğrayan, ne varsa insana ait silinip süpürüldüğü bir zamanın içindeydi.
Tasavvufçular Tanrı ile insan arasındaki bağlılığı aşk olarak tarif ederler, Kutsal, sonsuzluk ve bağımlılık..
Aşk; Kadın ve erkek arasındaki en tarifsiz his.. Planlanamayan, aklın dahil olmadığı sahiplenmek olgusu ile yenilgiye düşülen, uçsuz bucaksız sonsuzluk..
”En iyisi bir kahve içmek” diye düşündü. Saat epeyce ilerlemişti. Nereden aklına gelmişti. Halbuki, yüzlerce konu tasarlayıp birkaç saat içinde yazabilirdi,
Şu dakikalar, edebiyatçılara sövebileceği anlardı. Yazdıklarının birinde çirkin ve kötü yürekli adam ya da kutsal ve güzel olmayan bir kadın figürü kullansalardı…
Yahut, kadını ay güzelliğinde bir gece, güneş gibi parlayan bir ışıltı, erkeği kahraman, mermer kusursuzluğunda anlatmasalardı. Belki tarif kolay olacaktı.
Ama aşkın her şeyi kusursuz kılmasından mı? Yoksa Tanrının insanoğluna en büyük lutfu olan bu duygunun şekillendirilmesinden mi? Kusursuzdu aşkın kadınları ve erkekleri…
“İyi oldu” dedi. Mezarlarından kalkıp da baksınlar dünyaya; Ay yüzlü kadınları, esir düşen kahramanları, acı çeken hikayeleri kalmadı..
Aşk; Baklava tadında ve hızında, cep telefonu ve internet arasında zamanla yarışıyor. Acılardan, dramatik öykülerden, savaşlardan, kavgalardan, sevişmelerden yoksun. Sonsuzluğun içinde yaşanılan yenilgileri yok…
Böcekli, kelebekli hitaplarda bir şeyleri eksik…
Kolay ve sıradan,
Üç heceli “sı-kıl-dım” lara mağlup…
Çalışma masasına dönüp oturduğunda, takvime ilişti gözü birkaç gün sonra sevgisizlerin icadı “sevgililer günü” kutlanacaktı.
Uçağın otomatik pilota bağlanıp gökyüzünde süzülmesi gibi, tasarlanmış sistemli,
Baklava misali..
Ve.. bu yazı? Ne garip tesadüf!
Oysa
Sevmek, başlı başına yorgunluk,
Savunmasız, çıplaklık, belirsiz dalgalarda savrulmak korkusuz,
Belki, sonsuzluğa erişmek, belki ölmek…
Ama,
Kahramanlık savaşı,
Asilce duruş ve sade bir yenilgi,
Hepsi bu…

Yazan: Yeşim Demir TURAN

Kaynak: https://www.habermedyaturk.com/suret-makale,122.html