Romantik Komedi!

Bazı günler, ne yapsam beni mutlu etmez. Hani canınız bir şey yemek istiyordur ama ne yiyeceğinizi bilemezsiniz. Aynı öyle bir duyguyla, ortalarda ne yapsam diye dolanırım.


Kimseyle görüşmek istemezsiniz, oysa boş vakit olarak değerlendirilebilecek nadir zamanlardan biridir. Boş vakitlerimde boş oturmayı severim. Kitap okumak, film izlemek, müzik dinlemek bence boş vakit işi değildir.

Dün akşam aynı ruh haliyle salonun içinde dört döndüm. Arkadaşları davet etsem veya ben gitsem, kimseyle sohbet edecek enerjim yok. Evde bulunan artık eşyaları dönüşüm projesine girişsem diye düşündüm, evde artık yok. O zaman ruhumdaki artıkları temizlemeye girişsem, onu da yapacak cesaretim yok.

Sonunda bu ruh haline en yakışan şeyin, film izlemek olduğuna karar verdim. Mutfağa gidip mısır patlattım. Koca bir kase dolusu mısırı alıp koltuğa oturdum. Gözüm evde son kalan şarap şişesine kaydı ancak onu birkaç gün sonra yalnız başıma kutlamayı düşündüğüm doğum günüm için saklıyorum.

Elimde kumanda kanalları dolaştım. Hiçbir şey beni çekmiyor. Evde bulunan ama seyretmeye fırsatım olmadığı için, üstü hafif tozlanmış filmlere göz koydum. O an itibariyle daha büyük bir sorunla karşı karşıyayım, hangisini izleyeceğim? Gerilim, dram, komedi, romantik veya romantik komedi! Sonunda romantik komedi olan bir filmde karar kıldım. Meğer büyük bir hata yapmışım!

Kız ve çocuk birbirlerine kavuşup mutlu sona ulaşana kadar, ben salya sümük ağladım. Ayrıca öyle bir adamın sadece filmlerde var olduğu gerçeğiyle yüzleşmek, daha çok ağlamama sebep oldu. Biraz düşününce, bu tarz filmlerde genellikle erkek kahramanın, hep özenilen ve istenilen bir karakter olduğunu fark ettim.

Çok Özel Bir Kadın filmini hatırlayın, Richard Gere ve Julia Roberts’ın güçlü oyunculuklarıyla renklenen senaryoda, hepimizin ağzının suyu Richard’ın canlandırdığı karaktere akmaz mı? Gerçi laf aramızda, benim için Richard da aynı derecede etkilidir ama bu tamamen kişisel beğeniyle ilgili.

Romantik komedi filmlerinde canlandırılan erkekler, düş dünyamızı ele geçiriyor. Dün akşam film boyunca sanki kızın yerinde ben vardım. Ancak film bittiğinde gerçeklerle yüzleştim ve maalesef evimde, koltuğun üzerinde boş bir mısır kasesiyle oturuyordum.

Hayalimizdeki erkeğin sadece masallarda ve filmlerde olduğu gerçeği, bu sebeple doğrudur. Orada bize olmayacak bir kadın karakterini pek sunmazlar. Erkeklerin ağzından kaç kere “Benim istediğim kadın ancak filmlerde var?” cümlesi duyulmuştur ki!

Bugün itibariyle ruh halimin belirsiz olduğu, her an her yöne kayabileceğim zamanlarda, romantik komedi izlememe kararı aldım. Hatta romantik komedileri protesto edebilirim. Bizi hayal dünyasına yollayarak, gerçeklerden uzak bir peri masalı aramaya yönlendiriyorlar.

Olsun! Siz böyle arada sinirlenip söylediklerime bakmayın. Ben iflah olmaz bir aşk kadınıyım. Mutlaka gerçeklik payı vardır. Bu kadar çok film, bir yalanı anlatıyor olamaz, değil mi? Öyle bile olsa, kanmaya gönüllü olduğum en sevimli yalan budur!

Candan Ünal