Paranoyalı Aşk

Aşk ilişkisinde, sevdiğini başkasından kıskanmak kaçınılmazdır. Farklı bir açıdan düşünüldüğünde aşkın var olup olmadığını kıskançlık gösterir. İnsanda aşk ve kıskançlık yan yana duran veya birlikte hareket eden duygulardır. Hangi biçimi olursa olsun, sevginin olduğu her yerde kıskançlık da vardır ve var olmak zorundadır.


Sevgi insanda bulunan çok güçlü ve zengin duygu bütünüdür. Sevgi paylaşımı oldukça zor olan bir duygudur. Aşk ise, çok yoğun yaşanan bir sevgi türüdür. Bu nedenle en yoğun kıskançlık aşkta görülür.


Aşk, her zaman karşılık beklediği gibi sahiplenmeyi ve kıskanmayı da beraberinde getirir. Hiç kimse âşık olduğu birinin, mutlu olsun diye bir başkasıyla evlenmesine razı olamaz. Filmlerde olanlar sadece filmlerde kalır, gerçek yaşamda böyle (civan mert!) insanlara rastlanamaz.


Seven insan kıskanır, sözü doğrudur ve her sevilen de kıskanılmak ister. Kıskanılan kişi sevildiğinden emin olduğu için mutlu olur. Kıskanılmayan kişi, sevilmediğini düşündüğü için üzülür ve zaman zaman sevgilisinin kendisine olan aşkını sorgular.


Yaşamda birçok şeyde aşırıya kaçıldığında zarar verir ve istenmeyen durumlar ortaya çıkar. Aşk ilişkisinde de kıskançlık abartıldığında karşı tarafı sıkar ve adeta boğar. Örneğin, sevgilisinin başkasıyla dans etmesini kıskanan ve bunu istemeyen birine hak verilebilir, yaptığı kültürel değerlerimizin geneline uygun bir tepkidir; fakat sevdiği kişi, karşı cinsten biriyle konuştuğu için kıskanan biri olayı abartmış olur. Dolayısıyla sevilen, bu duruma kıskanıldığı için rahatsız olur ve sevilen de farklı bir biçimde tepkide bulunur.


Bazı kişilerde kıskançlık öyle bir boyuta varır ki, sevdiğini kimseyle görüştürmek istemez, karşı cinsin bulunduğu ortamlarda uzak tutmaya çalışır, sürekli takip eder, bir yere gitse ya kendisi beraberinde gider ya da gitmesine izin vermez, gitmesi durumunda kavga eder. Bu tür insanlarda kıskançlık paranoyaya dönüşür ve ciddi anlamda hastalık olmaya başlar.


Sevgilisi, biriyle konuşsa, yalnız bir yere gitse, yalnız evde kalsa aklına bir sürü kuşku gelir, “acaba bununla ilişkisi mi var, ya beni aldatıyorsa, sevdiğim güzel/yakışıklı olduğu için onu baştan çıkarırlarsa...” vb. yüzlerce soruyu kendine sorar. Sevdiğinden uzak kaldığı sürede kendince aldatıldığına dair senaryolar oluşturur. Birçok davranışı olumsuz anlamda yorumlar. Bazen sevgilisinden/eşinden şüphelendiği için onu takip etmeye veya takip ettirmeye başlar. Aşırı kıskandığından dolayı devamlı sevgilisiyle tartışır. Giyimine karışır, arkadaşlarıyla olan ilişkisini tartışır; o eteği giyme, boyu kısa; o kazağı çıkar, fazla dekolteli; Ayşe’yle/Ali’yle bir daha görüşme, onu gözüm tutmadı vb.


Sokakta yürürlerken biri yanındaki sevgilisine baksa, rahatsız olur, ya sözle ya da öfkeli bakışlarla tepkisini ortaya koyar. Sevgilisini, içi görünmeyen bir fanusa koyup yanında taşırsa ancak rahat eder, kaygılarından kurtulur.


Paranoyalaşan kıskançlık duygusu hem kişinin kendisini içten içe kemirir, hem de sevdiği kişinin hayatını cehenneme çevirir. Öyle ki, kıskanıldığı için aşırı bir baskı altına alınan sevgili, zamanla aşkını da yitirir. Paranoyalı âşık, sevdiği üzerinde sonsuz bir sahiplenme hissine kapılır ve ona özgürlük hakkı tanımak istemez. Bu durumuna haklılık kazandırmak için, “onu çok sevdiğimden dolayı böyle yapıyorum” diye açıklar.


Bu tür ilişkiler, bazen boşanmayla veya ayrılmayla sonuçlanırken bazen de öldürmeye kadar gidebilir. Bu iki ihtimalin olmaması durumunda ise, devamlı tartışan ve yaşamı birbirine zehir eden bir çift olur.

Bu kıskançlık düzeyi bir hastalıktır aslında ve beraberliğin selameti için psikolojik yardım zorunludur.
Bazı beraberliklerde sevgililerden biri, beraberliklerini pek önemsemez ve ‘gözü dışarıda’dır. Gerçekten seven ve sadık olan taraf, sevgilisinden kuşkulanır ve onu takibe alır veya baskı yapar. Bu durum paranoyalı aşktan farklı bir olaydır.


Çetin ÖZBEY

.ALINTIDIR.