Ne Zaman?


Ne zaman vazgeçeriz birini sevmekten? Ne zaman büyük bir aşkın yok oluşunu izleriz içimizde? Ne zaman severiz? Ne zaman sevmek isteriz? Ve ne zaman elimizde kalır hayallerimiz?


Yaşam, sevmenin iniş çıkışlarıyla renklenir. Birini öyle seversiniz ki, kalbiniz acır sevmekten. Size ait olan en değerli emaneti, canınızı bile verebilecek kadar tutkuyla sevebilirsiniz. Aşkın büyülü dünyasıyla tanıştığınızda, geri dönmek çok zordur.

Sevgi ruhunuzu ele geçirdiğinde, bir gökkuşağının içinde renkten renge koşarken bulursunuz kendinizi. Dünyada artık yer çekimi yoktur. Savaşlar, açlık, hastalıklar, aşkın dansına eşlik ettiğiniz sürece kaybolmuştur. Sabah trafiğinde sıkışıp kalsanız, kime ne? Sizin düşünecek daha önemli şeyleriniz vardır. İnsanların kornalara bastığı, yüzlerinden gerginlik aktığı o anlarda, aynada gülümseyen suratınızla karşılaşırsınız.

Aşk, düşler ülkesine yapılan en değerli yolculuktur. Orada umut vardır, orada başka bir dünya ila tanışırsınız. Sanki biri sizi saydam bir balonun içine koymuş ve ipinizi bırakmıştır. Gökyüzünde süzülerek uçmak duygusu, aşkın içinde yaşanır.

Bir gün her ne oluyorsa, balon patlar. Binlerce metre yüksekten düşmeye başlarsınız. Ancak aşk, bu düşüşün de keyfini çıkartır, elbette yere yaklaştığı ana kadar. Birden fark edersiniz ki, sırtınızda paraşüt yok! Artık sizi hiçbir şey koruyamaz.

Göz göre göre, toprağa çakılırsınız. O nasıl anlatılması zor bir acıdır, nasıl bir ızdıraptır ancak yaşayan bilir. Bir anda bütün inançlarınız yıkılır. O güne kadar bildiğiniz, inandığınız ve savunduğunuz her şeyin yalan olduğunu düşünürsünüz. Çektiğiniz acı sadece bedeninizi değil, ruhunuzu da parçalar. Ayağa kalkmak istersiniz, her yanınız kırılmıştır, tekrar düşersiniz. Yardım edecek kimse var mı diye seslenirsiniz. Bazen bir el uzanır; bazen düştüğünüz yer bir çöldür, etrafta kimseyi bulamazsınız.

Aradan zaman geçer. Yaralarınız, kırıklarınız iyileşir. Ruhunuz bile toparlanır ama kalbinizin orta yerinde hep bir iz kalır. Vakit ilerledikçe, sürgün verir yürek, bahar gelir. İnancınız eksilmiş, güveniniz azalmış olsa da, “artık istemiyorum, varlığına inanmıyorum” deseniz de, bir yanınız coşmaya meyillidir. Bir kere tadına varmışsanız aşkın, için için aynı duyguya sahip olmak istersiniz.

Kimseye söylemeseniz de, uykuya dalmadan önce yalnızlığın ağır hüznünü hissedersiniz. Bir ses, bir nefes ister gönül ama izleri, sızıları dururken yaşananların, zordur cesaret bulup tekrar aşka koşmak!

Ne zaman vazgeçeriz birini sevmekten? Ne zaman büyük bir aşkın yok oluşunu izleriz içimizde? Ne zaman severiz? Ne zaman sevmek isteriz? Ve ne zaman elimizde kalır hayallerimiz?.....

Candan Ünal