AŞK YANILSAMA MI, YOKSA HASTALIK MI?


Aşkın kimyası var mı varsa nedir ki?

• Aşkın kimyası denince ilk akla gelen, feniletilamin (PEA) adlı madde. Aşk molekülü olarak adlandırılan bu madde, amfetamine çok benzeyen doğal bir kimyasal. Araştırmalara göre, beyinde feniletilamin salgısının tetiklenmesi, göz göze gelmek ve el ele tutuşmak gibi basit davranışlarla bile olabiliyor.

• Araştırmacılar, aşıklarda kalp atışlarının hızlanması, ellerin terlemesi ve zor soluk alıp verme gibi tepkileri de beyinde yüksek dozda feniletilamin salgılanmasına bağlıyor.

Aşık olduğumuzda vücudumuzda neler oluyor?


• Çiçeği burnunda aşıkların çoğu zamanlarının yüzde 90’ını sevdikleri insanı düşünmekle geçiriyor. Bu onların kişisel beyanı. Beyinlerindeki milyarlarca sinir hücresinde kalp çarpıntıları uçuşuyor.

• Dopamin, noradrenalin ve phenylethylamin maddelerinin daha çok salgılanmasıyla ellerimiz daha çok terliyor, nefes alış-verişimiz hızlanıyor, tansiyonumuz ve nabzımız yükseliyor!

• Aşık olanların genellikle yemeden içmeden kesilmesi, uykusuzluk çekmesi gözden kaçmaz. İşte bütün bunların nedeni de aslında bu çok çalışan hormonlar. Onlar yüzünden hem hiperaktif hale geliyoruz, hem yemiyoruz içmiyoruz, uyku düzenimiz bozuluyor.

Aşık olmak hasta olmak mı demek?

• Bir anlamda evet! Ama bu, ’aşık olmayın’anlamına da gelmiyor elbette. Psikologlara göre aşk bir ’takıntılı olma’ hali. Olayın temel ekseninde bu var. Kontrol edilmesi veya önüne geçilmesi çok zor.

• Aşık olanlarda serotonin miktarı normal değerin yüzde 40 altında. Zaten dengede olmayan ruh hali, bir de sevdiğinden yoksun kalırsa, iyice altüst oluyor. Depresyon, korku ve anksiyete ortaya çıkıyor...

Aşık olmak öğrenilebilir mi?

• Pek çok aşık kişiye sorduğunuzda ’tesadüfen oldu’ diye yanıtlar sizi. Uzmanlarsa bu konuda yapabileceğiniz basit şeyler olduğunu söylüyor. Mesela, dışarıya açılmak, bir arayış içersinde olduğunuzu diğerlerine belli etmek işe yarıyor.

• Bilimsel olarak da önemli olan, dopamin sistemini harekete geçirmeyi başarmak! Küçük bir yakınlaşma bile aslında beyindeki dopamin seviyesini yükseltebiliyor.

• Ama bunun için de seçici olmamayı önermiyoruz! İlk görüşte aşk diye bir şey söz konusu (daha çok erkeklerin başına geliyor!) ama yine araştırmalar gösteriyor ki her iki kişiden biri partnerini çok önceden tanıyor!

Aşksız seks olur ama sekssiz aşk olmaz!

• Aşk bizler için temel bir dürtü, fizyolojik bir ihtiyaç. Bu nedenle aşk, bulduğumuzda inanılmaz haz, enerji veren, ulaşamadığımızda da tarifsiz elemler içinde bırakan bir duygu.

• Bir aşk bir zamanda ancak bir kişiyle mümkün, yani aşk sürdüğü sürece monogamik. İçinde mutlak cinsellik var. Aşksız seks olur ama sekssiz aşk olmaz.

Aşk kendinden geçirir!

• Heyecan ve ölüm korkusu da aşkı tetikliyor. Felaket sırasında karşılaşan insanların birbirlerine aşık olma ihtimali, mehtaplı gecede birbirine rastlayanlardan daha fazla.

• İnsanlar aynı kişiye yeniden aşık olabilirler. Önceki deneyimin yardımıyla da bu aşk daha uzun sürebilir.

Aşkın ömrü 3 yıl

• Frederic Beigbeder, reklam yazarlığı sırasında toplumun tartıştığı bir konuyu da yorumluyor. Aşkın ömrü kaç yıldır?

• Yazar, kitabın başlığında başlığında cevabı, başlangıçta belirttiği şu cümleleriyle pekiştiriyor; "Sivrisineklerin ömrü bir gündür, güllerinki üç gün. Kedilerin ömrü on üç yıldır, aşkınki üç. Böyle işte."

• Yazar, kitabında genç bir adamın aşk serüvenini anlatırken, aşkın kimyasına yeni bir yorum getiriyor.

Aşk renginiz hangisi ?

• Burçlar kadar renkler de özelliklerinizi gözler önüne seriyor. İşte size aşk renginizi bulmanın yolları ve partnerinizle birlikte romantik ortamlar yaratabilmenin ipuçları.

Yeni aşka açıklar

KIRMIZI: Aşkın ve arzunun rengidir. Mutluluğu temsil eder ve kişinin iştahını açar. En uyarıcı renk olarak kabul edildiği için insanların üzerinde canlandırıcı, kışkırtıcı ve heyecan verici bir etki yaratır. Aşk rengi kırmızı olanların; kendine güvenen, coşkulu, bazen de kontrolsüz bir yapıları vardır. İhtiraslı bir aşkla bağlanırlar. Ancak her zaman yeni bir aşk için hazırlardır.

İstikrar önemli

YEŞİL: Güven veren bir renktir. Yatak odası için rahatlatıcıdır. Yeşil üretkenliği artırır. Yeşil alanda insanların daha az mide rahatsızlığı çektiği saptanmıştır. Sakinleştirici etkisinin yanısıra, dostluk, şefkat ve ümit duygularına olumlu etkisi vardır. Aşk rengi yeşil olanların; durgun, dengeli ve istikrara önem veren bir yapıları vardır. Aşkta özgürlük ve doyumsuzluk ararlar.

Tutkulu yaşarlar

MAVİ: Sakinlik simgesidir. Dinlendirici ve serinletici etkisi vardır. Araplar mavinin kan akışını yavaşlattığına inanır. Nazar boncuğu o yüzden mavidir. Aşk rengi mavi olanlar için; güven ve sadakat hayatlarının vazgeçilmez unsurlarıdır. Tutkulu bir aşk yaşarlar. Başarıyı temsil etmelerine rağmen, en ufak bir şüphe ve güvensizlik, aşk hayatında başarısızlığın kapılarını aralar.

Sevginin simgesidir

PEMBE: İnsanları rahat hissettiren ve dinlendiren bir renktir. Pembe çocuk rengidir aynı zamanda. Şefkat, aşk ve sevgi duygularının harekete geçmesinde etkilidir. Uyum, neşe, şirinliğin ve sevginin simgesidir. Aşk rengi pembe olanların; heyecan dolu ve eğlenceli bir aşk hayatları vardır. Sevdiklerine yoğun sevgi ve şevkat gösterilerinde bulunurlar.

Hassastırlar

TURUNCU: Neşenin, bilgeliğin ve dostluğun rengi olarak tanımlanır. Turuncu sosyalleşmeyi ve yardımlaşmayı arttırır. Aşk rengi turuncu olanların; duygusal, hassas ve yapıcı bir yapısı vardır. Canlı, yaratıcı bir aşk yaşarlar. Yaratıcı özellikleri sayesinde sevgililerini birbirinden ilginç sürprizlerle şaşırtabilirler. Ayrıca çok hareketli oldukları için, gezmeyi çok severler.

’İkizlerini’ ararlar

MOR: Hafızayı tazeleyici bir etkisi olduğu düşünülür. Eskiden beri ihtişam ve lüksün son basamağı olarak düşünülür. Tarih, yüksek sınıfların, saray mensuplarının daima morla bezendiklerini kaydeder. Aşk rengi mor olanların; asilliği ve fazileti ön plana çıkaran, hayal dünyası zengin, sanata düşkün bir yapıları vardır. Mor rengi sevenler aşkta ruh ikizlerini ararlar.


Kaynak : www.msn.com.tr