Kaside Nedir?

Kaside Nedir?

Arapça “kasada” kökünden gelen kasîde, “niyet etmek, yaklaşmak” anlamına gelmektedir. Edebiyatta ise ” belli bir amaç uğruna kaleme alınan şiir ya da bir kişiyi övmek ve karşılığında ondan yardım istemek ” anlamlarında kullanılmaktadır. Kaside, insanlık tarihinde oldukça eski bir tarihe tekabül etmektedir. Öyle ki Cahiliye Devri’nde en güzel kasîdeler Kâbe duvarına asılırdı. Araplar arasında yılda birkaç kez düzenlenen Ukaz adlı panayırlarda yarışma yapılır ve seçilen en güzel yedi kaside halka duyurulurdu. Kasîde, böylelikle Arap yarımadasında doğmuş ve zamanla Türk edebiyatında da kullanılmaya başlanmıştır.

Kaside Nazım Şeklinin Özellikleri

1-Kasidenin ilk beyiti mukaffa-musarradır. Yani ilk beytin mısraları birbiri ile kafiyelidir. ( aa- ba- ca- da… gibi)
2-Kasideler, mürettep divanlarda en başta yer almaktadır. Bunda en büyük etken kasidenin uzun bir nazım şekli olmasıdır.
3- Kasidenin en güzel beyitine Şâh-Beyt ya da Beytü’i Kasid denir. Kasidede şairin adının geçtiği beyite ise Taç Beyit denir. Bir kasidede taç beyit genellikle makta yani son beyittir ancak birçok kasidede maktadan bir önceki beyitte de şairin mahlası yer almıştır.
4- Gazellerde anlam beyitte iken kasidelerde anlam tüm şiire yayılmıştır.
5- Kasidelerin beyit sayısı konusunda esasen mutlak bir birlik yoktur, ancak birçok kaynakta 33 ile 99 beyit arasında kaside yazıldığı yer almaktadır.
6- Kaside, uzun bir nazım şekli olduğu için şairler, bazen durağanlaşan ahengi canlandırmak isterler. Bu amaçla matla yani ilk beyit ile kafiyeli bir ya da birkaç beyit söyleyerek ahengi canlandırmaya çalışırlar. Söz konusu bu beyitlere “Tecdîd- i Matla” veya Zat’ül Matla” denilmektedir.
7- Belli bir konu bütünlüğü ile yazılan kasidelerde kimi zaman bir konu yeknesaklığı oluşmaktadır. Şairler, bu yeknesaklığı gidermek için kasidenin konu alanı dışına çıkarak bir ya da birkaç beyit gazel söylerler. Buna tegazzül denir. ( Çoğu kaynakta tegazzül kasidenin bir bölümü gibi anlatılır ancak bu yanlış bir bilgidir. Tegazzül, bu maddede anlatıldığı gibi kaside içinde konu yeknesaklığını gidermek için yazılan bir gazeldir.

Konularına Göre Kasideler

1- Nesib (Teşbib): Birçok kaynakta yanlış bir bilgi olarak nesib ve teşbib aynı terim olarak anlatılır, ancak akademik kitaplarda nesib ile teşbib farklı manalara gelmektedir. Kasidenin ilk bölümü olan nesib bölümünde aşktan, sevgiliden, sevgilinin güzelliğinden, aşk acısından bahsedilir. Diğer konuların anlatıldığı bölüme ise teşbib denmektedir ve teşbib kelime anlamı olarak “ateş yakmak “demektir. Teşbibi olmayan kasidelere ise “mahdû kaside” denilmektedir.

Örnek Beyit

Döşedi mihr-i felek yolları dîbalar ile
Etdi teşîf çemen mülkini sultân-ı bahâr

Nesib bölümü kasidenin en dikkat çeken bölümüdür ve şairler bu amaçla hünerlerini bu beyitte göstermeye çalışırlar. Bu bölüm de kendi içinde konularına göre ayrılmaktadır;
– Bahariye: Nesibleri baharı anlatan kasidelerdir
– Şitaiye: Nesibleri kışı anlatan kasidelerdir.
– Temmuziye: Nesibleri yazı anlatan kasidelerdir.
– Nevruziye: Nevruz dolayısıyla yazılan kasidelerdir.
– Rahşiye: Nesibleri atı anlatan kasidelerdir.
– Ramazaniye: Ramazan vasıtasıyla yazılan kasidelerdir.
– İydiyye: Bayramlarda sunulan kasidelerdir.
– Hamamiye: Hamamın ve oradaki bir güzelin anlatıldığı kasidelerdir.

Kasidelerin nesibleri konularının yanı sıra rediflerine göre de çeşitli isimler almaktadır;

-Verdiye: Nesib kısmında mısraların gül sözcüğünün tekrarı ile yazılan kasidelerdir.
-Sünbüliye: Nesib bölümünde sünbül kelimesinin tekrarlanması ile oluşan kasidelerdir.
-Şemsiye: Güneş manasına gelen şems kelimesinin nesip kısmında tekrarlanması ile yazılan kasidelerdir.
-Kelâmiye: Nesib kısmında sözün anlatıldığı kasidelerdir.
-Kalemiye: Nesiblerinde kalemin önemin ve niteliklerinin anlatıldığı kasidelerdir.

Medhiyye: Kasidenin ikinci olan medhiye ya da maksad bölümünde şair, kasidenin memduhunu aşırı sözlerle över ve böylece kasidenin yazılış amacını da belli eder. Zira bu yüzden medhiyye bölümünün diğer adı maksattır.

Örnek Beyit:

Manzar-ı kasr-ı sa’adetden anun re’yi gibi
Rûy göstermedi bir şâhid-i hurrem-dîdâr

3- Fahriyye: Şair, bu bölümde kendi şiirini, sanatını över. Söz konusu meziyetlerine rağmen kıymetinin bilinmediğinden yakınır.

Örnek Beyit:

Puhtedür gayrılar eş’ârı meger puhte piyâz
Hâm anberdür eger hâm ise bu eş’âr

4- Du’â: Son bölüm olan du’â bölümden şair, kasidenin memduhunun ömrü uzun olması, devletinin sonsuz olması konularında yakarışlarda bulunur. Bunun yanı sıra şair kendisi için de Allah’tan yardım ister.

Örnek Beyit:

Lâlelerle bezende nitek deşt ü sahra
Nitekim güller ile zeyn olan destü destâr

Kasideler, her zaman bu şekilde dört bölüm halinde yazılmaz. Bazı şairler, nesibsiz kasideler de kaleme alarak ustalıklarını farklı şekilde göstermişlerdir.

Kaside Türleri:

Tevhîd: Allah’ın tekliğini ve büyüklüğünü anlatan kasidelerdir.
Münâcat: Yaratıcıya yalvarma, günahlarının affı için yakarışın anlatıldığı kasidelerdir.
Na’at: Hz. Peygamber’in övüldüğü bunun yanı sıra bazı din ve devlet büyüklerinin de övüldüğü kasidelerdir.

Türk Edebiyatında Kasidenin Tarihi ve Kaside Şairleri

Türk Edebiyatında kasidenin kökü 13. yüzyılda Mevlâna’ya kadar gitmektedir. Mevlâna, Dîvân-ı Kebîr adlı eserinde 300 kadar kasideye yer vererek edebiyatımızda kaside geleneğini başlatmıştır. Mevlâna’nın ardından Âşık Paşa, Garibnâme adlı eserinde na’atleri ile kaside örneklerini edebiyatımıza kazandırmıştır. Âşık Paşa’nın da içinde bulunduğu 14. yüzyılda Ahmedî de divanında kaside örnekleri kaleme almıştır.
Germiyanlı Şeyhi, bu dönemde gazelde olduğu gibi kasidede de kurucu olarak sayılmıştır. Özellikle de II. Murat ve Çelebi Mehmet’e sunduğu kasidelerle ustalığını kanıtlamıştır. 15. yüzyılda Ahmet Paşa’nın güneş, misk vs. başlıklarla kaleme aldığı kasideleri nam salmıştır. 16. yüzyıla gelindiğinde ise Bâkî, bir kaside ustası olarak edebiyatımızda özellikle de nesibleri ile dikkat çekmiştir. Yine 16. yüzyılda Bağdatlı Ruhi ve Fuzûli de kaside şairleri arasında sayılmaktadır. Fuzûli, gazelleriyle ünlüdür ancak kaside konusunda dikkat çekmektedir. Padişahlardan valilere kadar birçok kişiye kaside sunan Fuzûli’ nin sabâ ve olur redifli gibi birkaç kasidesinin yanı sıra “Su Kasidesi” edebiyatımızın en ünlü kasideleri arasında sayılmaktadır.
17. yüzyılda ise kaside konusunda kuşkusuz usta olarak kabul gören Nef’i sahneye çıkmaktadır. İlk olarak sözüm redifli kasidesini kaleme alan Nef’i kaside denilince akla ilk gelen isimdir. 18. yüzyılda Yahya Nazım na’atleri ile dikkat çekerken Nedim ve Şeyh Galip de kaside yazan şairler arasındadır. 19. yüzyılda ise zaten Divan Edebiyatı eski görkemli günlerini geride bırakmaya başlamıştır. Bu yüzyılda kaside şairi olarak Enderunlu Vasıf sayılmaktadır.


Yazar: Canan Yıldırım