Ürdün Lehçesindeki Türkçe Kökenli Kelimeler

Bu makalenin amacı, Osmanlı ile birlikte Ürdün’de yaşamaya başlayan Türkçe kelimeleri incelemektir. Söz konusu olan bu kelimeler, yaklaşık dört yüz yıl süren Ürdün – Osmanlı ortak yaşantısının bir sonucudur. Bu ortak yaşantının sonucunda Ürdün lehçesine girmiş olan, hala Ürdün kültüründe, lehçesinde ve yazı dilinde yer almakta olan kelimeler ele alınmaya çalışılmıştır.

İnsanlar, bütün toplumsal ilişkilerini dil aracılığı ile yürütürler. Bu yüzden iletişimde bulundukları diğer toplumlar ve kültürler üzerinde dilin belirleyici bir rolü vardır. Toplumlar arasındaki kültürel ilişkiler öncelikle dil ile başlar, daha sonra edebiyat, musiki, mimari ve mutfak kültürü gibi alanlarda gelişerek devam eder. Kısaca, kültürel ilişkiler aslında dil ilişkileridir. Türklerin; kültür, medeniyet ve edebiyatı yönlerinden tüm dünyaya üstünlük sağladığı en güçlü dönem Osmanlı dönemi olmuştur. Bu dönemde, Türkçeden dünyaya kelime yayılımı en üst düzeyde olmuştur.

Türkçeden dünyaya kelime yayılımı olduğu kadar Türkçeye de diğer dillerden kelime girişi mutlaka olmuştur. Bunun nedeni kültürler ve toplumlar arasında tek taraflı bir iletişimin mümkün olmamasıdır. İletişim içinde bulunan her toplum birbirinden etkilenir ve birbirini etkiler. Arapça Türkçeden etkilenmiştir. Buna karşılık olarak Türkçe de Arapçadan etkilenmiştir. Bununla birlikte Osmanlı Devleti Arapçaya başka dillerden kelime geçişine de aracılık yapmıştır. Yani Osmanlı Devleti diller arasında köprü vazifesi görmüştür. Bunun sonucu olarak çeşitli dillerden farklı kelimeler Osmanlı Devleti vasıtasıyla Arapçaya geçmiş bulunmaktadır.

Osmanlı ile iletişim halinde olan bütün toplumların günlük yaşantılarında ve siyaset alanında kullandıkları kelimelere bakıldığında Osmanlı etkisi açık bir şekilde görülebilmektedir. Bu dönemde Osmanlı etkisinin fazla olmasının temel sebebi, birçok yönden Osmanlı Devletinin güçlü olmasıdır. En fazla kelime geçişleri Osmanlı Devletinin etkileşimde bulunduğu devletlerin zayıf olduğu alanlardan başlamıştır ve bu alanlarda kullanılan Türkçe kelimeler daha yoğundur.

X. yüzyılın başlarında Türkler, Arap dünyasında siyasi ve askeri bakımdan üstünlük kurmuşlardır. Ancak, siyasi ve askeri alanda kurdukları üstünlüğü dil alanında göstermemişlerdir. Osmanlı Devleti, idaresindeki toplumlara karşı kendi dilinin egemenliği konusunda bir çaba göstermemesine rağmen, Arapçanın gelişmesine uzun süre yardımcı olmuştur. Araplarla etkileşimde bulunan diğer milletlere göre Türkler, Arapçaya daha fazla hizmet etmişlerdir. Türkler, Arapçayı öğrenmeye yönelmişlerdir. Hatta Arapçaya İslam dini kadar önem vermişlerdir. Müslüman Türk aydınları Arapça öğrenmeyi, İslam dinini öğrenmenin ve güçlü bir Müslüman olmanın ön şartı olarak görmüşlerdir. Bunun yanı sıra Arapçanın dil, edebiyat, lügat ve şiir alanlarında da gelişmesine önem vermişlerdir.

Osmanlı edebiyatçıları Arapça kelimeleri kullanarak vezinler oluşturmuşlardır. Oluşturdukları vezinler Osmanlıdan sonra bile Araplar arasında yaygınlaşmaya devam etmiştir. Oluşturulan bu vezinlere bir örnek “Hilal-i Ahmer” kelimesidir. Hilal-i Ahmer kelimesinin kökeni, Arapçadır. Ancak bu kelime, daha önce Araplar tarafından bu şekilde hiç kullanılmamıştır. Bu yapıyı oluşturup, kullanıma koyan Türkler olmuştur. Hilal-i Ahmer kelimesinin Türkçe karşılığı Kızılay’dır. Hilal-i Ahmer kelimesi, Kızıl Haç terimine karşılık olarak oluşturulmuştur. Ancak tüm Müslümanları temsil etmesi açısından Arapça kelimeler kullanılmıştır.

Ürdün’e Genel Bir Bakış…

Ürdün’ün resmî adı المملكة الاردنية الهاشيمة (el-Memleketu’l-Urduniyye’l-Hâşimiyye) Ürdün Hâşimi Krallığı’dır. Ürdün kuzey Yarımküre Akdeniz’in doğusunda ve Arap Yarımadası’nın kuzeybatı köşesinde yer alan bir Ortadoğu ülkesidir. Ürdün’ün komşuları, kuzeyde Suriye, kuzeydoğuda Irak, güneydoğu ve güneyde Suudi Arabistan, batıda da İsrail’dir. Ürdün’ün güneybatısında Akabe körfezine bakan 19 km’lik bir kıyısı vardır. Ürdün Devleti, ismini ülkenin batı bölümünde bulunan Ürdün nehrinden almıştır. Bu nehir aynı zamanda ülkenin Batı sınırını da oluşturmaktadır. Ürdün 89. 21 3 km2’lik toprak parçası ile küçük bir ülkedir. Ürdün’de 6 milyon 198 bin 677 kişi yaşamakta ve bu nüfusun % 70’e yakını, Şeria Vadisi ve batı kesiminde bulunan kentlerde toplanmıştır. Ürdün’de Araplar dışında, Çerkezler, Boşnaklar, Çeçenler, Türkmenler, Türkler ve Ermeniler yaşamaktadır.

Ürdün Devleti üç bölgeden oluşmaktadır; Kuzey Bölgesi: İrbid, el-Mafrak, Caraş, ‘Aclûn.Orta Bölgesi:‘Ammân (Başkent), el- Belkâ’, ez-Zerkâ’, Me’debâ. Güney Bölgesi ise: el-Karak, et-Tâfile, Me‘ân, el-’Akaba’dır. Ürdün halkının % 96’sı (% 90’ ı Sünni ve % 6’ sı Şii) Müslümanlardan, % 4’ ü ise Hıristiyanlardan oluşmaktadır.
Ürdün Hâşimi krallığı yönetim şekli parlamenter sisteme dayalı krallık rejimiyle yönetilmektedir. Ancak 1960’lı yıllardan 1989 yılına kadar parlamento sistemi uygulanmamıştır. 1992' de çıkarılan bir kanunla siyasi partilerin kurulmasına izin verilmiştir. Üyeleri dört yılda bir gerçekleştirilen seçimlerle belirlenen 80 üyeli bir parlamentosu, 40 kişilik de bir senatosu Kral tarafından eski Başbakanlardan, Büyükelçilerden, Meclis Başkanlardan, yüksek mahkeme üyelerinden, yüksek rütbeli emekli Subaylardan vb. seçkin kişiler arasında seçilmektedir. Senato üyeleri bir sonraki dönem için yeniden seçilme olanağına sahip bulunmakta, senato başkanı ise iki yıl için üyeler tarafından seçilmektedir.

Ürdün Krallığının resmi dili, Arapçadır. Anayasasının ikinci maddesinde: “Devletin dini İslâm, resmi dili Arapçadır” ifadesi yer almaktadır, ancak İngilizce, gerek iş dünyasında ve gerekse halk arasında yaygın şekilde kullanılmaktadır. Diğer yabancı diller (Fransızca, Almanca, İspanyolca) gibi batı dillerinin pek bilinmediği söylemek mümkündür, ancak Türkçenin ülkemizde öğrenim görmüş Ürdünlülerin çokluğu nedeniyle özellikle kamu kuruşlarında dikkat çekecek kadar çok kullanıldığı gözlenmiştir.

Ürdün’de eğitim sistemi resmi okullar, özel okullar ve Birleşmiş Milletler Yakın Doğu Filistin Mülteciler Yardım Kuruluşu (UNRWA)’nın Filistinli mülteci çocuklar için açtığı okullar üç tür okula ayrılmaktadır. Eğitim 14 yaşına kadar zorunludur. Genel okuryazarlık oranı % 80’dir. Ürdün Hâşimi Krallığı yüksek öğretim sistemi, Devlet tarafından ve özel kesimden olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Bu tür kurumlar günümüze kadar Ürdün’ ün değişik illerinde bulunmaktadır.

Ürdün halkının çoğu için sözlü geleneğe dayanan halk kültürü; şarkılar, destanlar ve öykü anlatımı önemli yer tutar. Köylülerin doğum, sünnet, düğün, cenaze törenleri ve hasat gibi münasebetlerde özgün şarkıları bulunmaktadır. Şenliklerde oynanan en meşhuru “debke” ve“sehce” danslarıdır. Geleneksel halk sanatları ise duvar halısı, kilim, deri eşya, çömlek ve seramik yapımıyla varlığını sürdürmektedir.

Bugünkü Ürdün’ ün bulunduğu coğrafi bölge tarihi devirlerden günümüze kadar önemini ve canlılığını yitirmemiş. Ürdün tarihte Asya ile Afrika arasında hep geçiş yeri olmuştur. Bu nedenle birçok imparatorluğun ve devletin egemenlik kurduğu bir alan olmuştur. Batısında Mısır Medeniyeti, kuzeyinde Anadolu Medeniyeti ve doğusunda Mezopotamya Medeniyetinin varlığı; Ürdün’e kuzey - güney ve doğu - batı yönlü göç ve ticaret yollarının geçtiği merkezi bir konum olma özelliği kazandırmıştır. Ürdün’ ün tarihi, Mezolitik döneme kadar dayanmaktadır. Bakır çağında Araba Vadi’sinde üretilen bakır madeninin diğer ülkelerde satıldığı kabul edilmektedir. Hz. İbrahim zamanında Kenâniler bu bölgeye yerleşmiştir. M.Ö. XII yüzyılda Ürdün çevresine Arâmiler hâkim olmuşlardır. Hz. Davut ve Hz. Süleyman zamanında İsrail oğullarının egemenliği altına giren Ürdün toprakları, daha sonra Ammonlar tarafından ele geçirilmiştir. Ürdün, Hz. Ömer döneminde İslam devletine katılmıştır. XII. yüzyılında bir süre Haçlıların işgali altında kalmıştır. 1187’ de Haçlı işgalinden kurtarıldıktan sonra sırasıyla Eyyubiler, Fatımiler ve Memluklu Devletlerinin bir parçası olmuştur. Tarih boyunca değişik Devletlerin egemenliği altına giren ve çeşitli uygarlıkların etkilediği Ürdün toprakları, 1516’ da Osmanlı Devleti’nin Memlukluları yenilgiye uğratmasıyla birlikte Osmanlı topraklarına katılmıştır.

Bugün Ürdün olarak adlandırılan ülke toprakları Osmanlı egemenliği altındayken Şam ile Filistin arasında sıkışıp kalan bölgeydi. Ürdün yaklaşık dört yüz yıl Osmanlı Devleti’nin egemenliği altında kalmıştır. Ürdün Osmanlı Devleti’nin egemenliği altındayken yönetim dili Osmanlıcaydı ve okullarda okutulurdu, Sadece İrbid Kentinde dördü kız kırk tane Osmanlı okulu vardı 1864 yılında (Hicri 1281), Osmanlı vilayet kanunları yürürlüğe girdiğinde tüm Ürdün toprakları Şam vilayetinin bir parçası oldu. Ayrıca o dönemde Ürdün toprakları coğrafi konumuna göre iki sancağa ayrıldı.
Birincisi kuzey Ürdün sancağıdır. Bu sancak güneyde ez-Zarkâ’ nehri’nden başlayıp kuzeyde el-Yarmûk nehri’nde son bulmaktadır. Daha sonra bu sancak Havrân sancağına katıldı. Kuzey Ürdün sancağı iki yönetim bölgesinden oluşmaktaydı. Bunlar; er-Ramsâ nahiyesi ve ‘Aclûn kazasıydı, İkincisi ise güney Ürdün sancağıydı. Bu sancak güneyde es-Serhân Vadisi’nden başlayıp kuzeyde ez-Zarkâ’ Nehri’nde son bulmaktadır. Bu bölge de 1868 - 1888 yılları arasında el-Belkâ’ sancağına katıldı. Güney Ürdün sancağı dört yönetim bölgesinden oluşmaktaydı. Bunlar; es-Sâlt bölgesi, el-Karak bölgesi, Ma‘ân bölgesi, et-Tâfila bölgesiydi.

Osmanlı Devletinin son döneminde Türk - İngiliz savaşları devam ettiği sırada Mekke Emir’i Şerif Hüseyin Filistin ve Ürdün topraklarında Devlet kurumayı hedef edinmiştir. Bu durumu fark eden II. Abdülhamit, Şerif Hüseyin’i İstanbul’a çağırarak bir müddet İstanbul’da tutmuştur. Şerif Hüseyin daha sonra Arabistan’a dönmüştür. Şerif Hüseyin, Arabistan topraklarına döner dönmez İsyan çıkarmış. Bunun sonucu Arabistan’da ayaklanmaya sebep olmuştur. Cidde bölgesinden başlayarak Amman’a kadar olan bölgeyi ele geçirmiştir.

Birinci Dünya Savaşı sonrasında toplanan San Remo Konferansı’nda (1920), Filistin toprakları ve çevresindeki bölgenin İngiliz mandasına bırakılması kararlaştırılmıştır. Ürdün çevresinde İngiliz mandası altında kurulacak olan Devletin başına Şerif Hüseyin’in oğlu Abdullah getirilmesine karar verildi. 1921 yılında İngiliz mandası olarak Mâveraî’l-Urdun Emirliği adını aldı ve başına da Şerif Hüseyin’in oğlu I. Abdullah geçti. 22 Mayıs 1946 yılında imzalanan bir antlaşmayla bağımsızlığını kazanan Ürdün, Ürdün Hâşimî Krallığı adını almıştır. Abdullah bin el-Huseyin de Ürdün Hâşimî Krallığı’nın kralı ilan edilmiştir.

20 Temmuz 1951’de Kral Abdullah bin el-Huseyin Filistin’de mescidi Aksa’nın kapsında Hacı Emin el-Huseynî ordusuna bağlı olan Mustafa Şukrî adlı genç tarafından bir suikast sonucu öldürülmüştür. Bunun üzerine oğlu Talâl bin Abdullah Ürdün’ün yeni kralı olmuştur. Ancak akli dengesini yitiren Talâl tedavi olmak için İstanbul'a geldi ve yerine oğlu Hüseyin geçti. Kral Hüseyin’ in 1999 Şubat’ında ölmesiyle tahta oğlu II. Abdullah geçmiştir. Ülke o tarihten itibaren Kral II. Abdullah tarafından yönetilmektedir.

Ürdün, medeniyetin ve evlilik ile gelen akrabalığın, ırkların ve toplumların lehçelerinin bir eritme potasıydı, Sami kavimlerin yanı sıra Boşnakların, Türkmenlerin, Ermenilerin, Çerkezlerinhalklarına ev sahipliği yapmıştır. Ürdün Lehçesi, Osmanlı döneminde üçe ayrılmaktaydı.

a) Medeni (Şehirli) Lehçesi: Bu lehçe Amman’da yaşayan Çerkez ve Şamlı bireylerin ve onların çevresinde yaşayanların konuştuğu lehçedir. Ayrıca köylerden ve bedevi ortamlarından uzak olan İrbid, Ma‘ân ve el-Karak illerinde de bu lehçe konuşulmaktadır.

b) Köy Lehçesi: İrbid, ‘Aclûn ve Caraş köylülerinin ve Ma’debâ, ‘Amman, el-Karak, eş-Şubak ve et-Tafila’nın çiftçilerinin konuştuğu lehçedir.

c) Bedevî Lehçesi: Bedevi lehçenin en belirgin özelliği kelimedeki harflerin şekil değişmesi yani bir harfi başka bir harfin yerine geçmek, değiştirmektir. el-Huveytât, benî-Hamide, es-Suhûr, el-‘İdvân, el-‘Abâbid, benî-Hasan kabileleri; Ğur ve el-Karak bedevileri ile es-Salt şehrinin konuştuğu lehçedir.

Bu üç lehçeden farlı olarak ‘Akaba lehçesi kullanılmaktadır. ‘Akaba Lehçesi: Mısır, Hicâz ve Gazze lehçelerin karışımı olup Ürdün lehçesinden hiç etkilenmemiştir. Bunun sebebi Ürdün’ den uzak olması ve ‘Akaba ilinin Medine sancağına bağlı olmasıdır.

Kraliyet döneminde de Ürdün’ de lehçe kullanımı yukarıda belirtildiği gibi üç farklı lehçe ile devam etmiştir. Ancak Medeni (Şehirli) lehçesini kullanan bireylerin sayısında artış olmuştur. Bunun sebebi Ürdün’ den ayrılmayan Türklerin, Çerkezlerin ve Çeçenlerin saylarını artmasıdır. Bununla beraber Ürdün’ ün Şam, el-Halil ve Nâblus illerinden aldığı göç medeni lehçesini kullanan bireylerin artmasında çok etkisi olmuştur.



Ürdün Lehçesindeki Türkçe Kökenli Kelimeler

Aferin: ‘Afârim; Ağa: Âğâ; Arabacı: ‘Arabacî; Armağan: Armağân; Arslan: Arslân; Avantacı: Avantacî; Bakraç: Bakrac; Baltacı: Bâltacî; Bamya: Bâmye; Basma: Basma; Başkâtip: Bâşkâtib; Başmühendis: Bâşmuhandis; Bayraktar: el-Biyrakdâr; Belki: Belkî; Bey: Bek-Bey; Boru: Bûrî; Bostancı: Bustâncî; Boş: Bûş, Boyacı: Bûyâcî
Boz: Bûz, Bölük: Bûlôk, Çadır: Şâdir; Çanta: Canta; Çavuş: Şâviş; Çekiç: Şâkûş; Çelebi: Şelebî; Çevirme: Şâvirma; Çuhadar: Cuhadâr; Doğru: Duğrî; Dönüm: Donum; Dükkâncı: Dukkâncî; Eczane: Akzâhâne; Efendi: Efendî; Emzik: Ezmek; Fasulye: Fâsûlyâ; Ferman: Farmân; Fistan: Fustân; Gümrük: Cumruk; Havuz: Hâvvuz; Haznedar: Haznadâr; Hıdiv: Hidivî; Hoca: Hoca; Hudarci: Hudarcî; Hurda: Hurda
Jandarma: Candirma; Karagöz: Karâkûz; Karakaş: Karâkâş; Karakol: Karâkun; Kaşık: Hâşûka; Kazık: Hâzûk; Kelepçe: Kalabce; Kereste: Kerâste; Kevgir: Kefkir
Kundura: Kundara; Kuruş: Kırş; Küfte: Kufte; Lokanta: Lokanda; Matamcı: Mat‘amcî
Mavasirci: Mavâsircî; Mehter: Mahâtra; Mektebci: Mektebcî; Mektup: Mektûb; Mızrak: Mizrâk; Mikvaci: Makvacî; Mutasarrıf: Mutasarrif; Nargile: Nârkiyla; Ocak: Vicak; Oda: Oda; Onbaşı: Unbâşî; Paşa: Bâşâ; Ruznameci: Rûznâmcî; Sermaye: Surmâya; Serseri: Serserî; Silahdar: Silâhdâr; Tabanca: Tabanca; Tabla: Tabliye; Tabur: Tâbûr
Tahsildar: Tahsildâr; Tatlı: Tatlî; Tencere: Tancara; Teneke: Tenek; Tembel: Tenbel
Tımarcı: Timârcî; Tütün: Tutun; Tiryak: Tiryâk; Yaprak: Yaprâk; Yazıcı: el-Yâzicî;
Yeniçeri: İnkişârî; Yüzbaşı: Yûzbâşî; Zengin: Zankil

Tespit etimiz söz konusu olan 90 kelimenin Ürdün Lehçesinde Türkçe kökenli kelimelerin değişik ve yapısal değişikler görüldüğü gibi anlam değişmeleri de görülmektedir. Ürdün Osmanlı Devleti arasında yaklaşık dört yüz yıllık ortak bir kültürel geçmişe sahiptir, Din birliği ile başlayan ilişkiler, siyasi, kültürel ve dilsel alanlarda ilerlemiştir, bu alanlarda en önemlisi dil ilişkileridir.

Osmanlı Türkçesi Ürdün’ de yönetim dili olması ve Osmanlı Devleti’nin Ürdün’de okullar açması ve Ürdün’den ayrılmayan Türklerin, Çerkezlerin, Türkmenlerin ve Çeçenlerin gibi etkenler Ürdün lehçesine çok sayıda kelime girmesinde rol oynamıştır. Günümüzde Ürdün lehçesinde tespit ettiğimizden fazla kelimelerin olduğunu kesindir.

Kaynakçalar:
Abû-Ğuneyme,‘A., “Medinetu ‘Ammân” [Amman Şehiri], Ebhasu’l-Yarmûk, 11 (1), 2002, 123-149.
Aytaç, Bedrettin, Arap Lehçelerindeki Türkçe Kelimeler, Türk Dünyası Araştırmalar Vakfı Yayınları, İstanbul 1994.
Bâşâ, Ahmed Teymûr, Lehcetu’l-‘Arab, Tahkîk: İbrahim Medkûr, el-Hey’etu’l-Mısriye’l-‘Amme lil-Kitâb, Mısır 1973.
Çaycı, Ahmet, Ürdün’de Osmanlı Mimarisi, Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, Ankara 2010.
Çeker, Ali, Türkiye Ürdün Ticari ilişkileri, (Yayımlanamamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul: Marmara Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü, Ankara 2010.
el-Buhayrî, Salahuddîn, el-Urdun: Dirase Coğrafiyye,(1. Baskı), Lecnetu Terihi’l-Urdun, Ürdün 1998.
el-Mecâlî, T., “Tavzifu’l-Lehceti’l-Mehkiyye ve t-Turasu ş-Şa‘bi fî A‘mâlî ‘İzziddin’l-Manâsra eş-Şi‘riyye” [İzziddin el-Manâsra’nin esreleri ve şiirlerindeki halk dili ve Kültürü’nün kullanması], el-Mecellatu’l-Urduniyye fî’l-Luğati’l-‘Arabiyye ve Edabuha, 2 (1), 2006, 11- 40.
er-Râ‘î, ‘Ali, el-Masrahu fi’l-Vatani’l-‘Arabî, ‘Alamu’l-Me‘rife, Kuveyt 1979.
es-Suhaymî, Selmân, İbdâlu’l-Hurufi fi’l-Lehceti’l-‘Arabiyye, (1. Baskı), Mektebetu’l-Ğuraba’il-Esriyye, Suudi Arabistan 1995.
Havâmde, M., “Elfu Kelimetin ‘Osmaniye Turkiyye fi’l-Lehceti’l-Urduniye”.ed-Dustur Gazetesi,(20 Şubat 2010) s. 12.
Helel, ‘Abdu’l-Ğaffar, el-Lehcetu’l-‘Arabiyye Neş’eten ve Tetevvuran, Mektebetu Vehbe, Kahire 1993.
Hengirmen, Mehmet, Türkçe Dil Bilgisi, Engin Yayıncılık, Ankara 1995.
Kaymaz, Zeki, “Arapçaya Giren Türkçe Kelimelerin Arapça Kullanım Kurallarla Çokluk Şekilleri Üzerine”, Türkoloji Araştırmaları Dergisi, 2 (2), 2007, 405- 409.
Kitapçı, Zekeriya, Hilafet Ülkelerinde Türklerin Arap Dili ve Edebiyatına Hizmetleri, Yedi Kubbe Yayınları, Konya 2004.
Medenî, K., “el-Kelimet ve’l-Mustalahâti’l-‘Osmaniye fi’l-Lehceti’l-Urduniyye” el-Ğad Gazetesi,(25 Temmuz 2011), 12.
Mekkî, Sandrâ, el-Meleffetu s-Sirriye lil-Hukkemi’l-‘Arab, ed-Daru’l-‘Alemiye lil-Kutubi ve n-Neşrî, Kahire (t.y.).
Sobutay Tülay ve Engin, Özlem, Ürdün Ülke Etüdü, İstanbul Ticaret Odası Yayını, İstanbul 1997.
Sobutay, Tülay ve Dinler, Aysun, Ürdün Ülke Etüdü, İstanbul Ticaret Odası Yayını. İstanbul 2003.
Şukayrât, Ahmed, Tarihu’l -İdarâti’l-‘Osmaniyye fi Şarki’l-Urdun 1864-1918, İmân lit-Tiba‘a ve t-Tasmim, Amman-Ürdün 1992.
Thalgi, Mohammad, Ürdün’de Din Eğitimi. (Yayımlanmamış Doktora Tezi). İstanbul: Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2007.
Turan, Kürşad, “Ürdün’de Muhalif Hareketler”, Akademik Bakış Dergisi, 4 (8), 2011, 846-52.
Yıldız, Murat, “Standart ve Yerel Arapçanın Tarihsel ve Filolojik Sınırları: Mısır Lehçesi Örneği”,Dilbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, 10 (3), 2010, 23- 41.
İnternet Kaynakları
Akar, A., Türkçe –Arapça Arasındaki Sözcük İlişkiler, (t.y). Erişim tarihi: 04 Nisan 2012,https://www.karadenizdergi.com/pdf/8/1.pdf
Emiroğlu, Ö., Lehçeye Türkler Tarafından Taşınan Türkçe Arapça Farsça Kelimeler ve Kullanım Boyutları. (t.y). Erişim tarihi: 04 Mart 2011,https://www.orient.uw.edu.pl/turkologia/makale.doc
et-Tel, H,. Kelimetun Turkiyye Tustehdem fi’l-Urdun, 2008, Erişim tarihi: 04 Nisan 2012,ßáãÇÊ ÊÑßíÉ ( ÚËãÇäíÉ ) ÊÓÊÎÏã İí ÇáÃÑÏä
Özdemir, H., Tunus ve Civarında Yaşayan Türkçemiz, (t.y), Erişim tarihi: 04 Nisan 2012,PROF. DR. HİKMET ÖZDEMİR KİŞİSEL WEB SAYFASINA HOŞ GELDİNİZ.
Şudeyfet, N,. Kelimetun Şe‘biyye Leyset ‘Arabiyye, 2011, Erişim tarihi: 04 Nisan 2011, ßáãÇÊ ÔÚÈíÉ áíÓÊ ÚÑÈíÉ
Türkçeden Arapçaya Geçen Kelimeler, (t.y). Erişim Tarihi: 04 Nisan 2011,Türkçe’den Arapça’ya Geçmiş Kelimeler | Arap Dili ve Edebiyatı Araştırmaları
Ürdün Çerkezleri, (t.y). Erişim tarihi: 04 Nisan 2012,https://www.kafkasfederasyonu.org/na...cerkesleri.htm
el-Lehcetu’l-Urduniyye, (t.y). Erişim tarihi: 04 Nisan 2012, ?????? ????????
Demir, H., T.C. Amman Büyükelçiliği Ticaret Müşavirliği, Erişim tarihi: 01.11. 2012,

Emad Atilla