Çocuk Gelişiminde Oyun ve Oyun Oynamanın Çocuklar İçin Önemi

Niçin Oyun Önemlidir?

Oyunun önemi konusunda şu noktalar üzerinde durulabilir:
“4 yaş grubu için olan sınıfın bir köşesi tıp merkezi olarak düzenlenmişti. Eldivenler, steteskop, not defteri, kurşun kalem konulmuştu. Selda hasta için reçete yazmaya başlamıştı. Hastanın kaç gün ilaç alması gerektiğini yazıyordu. Rakamları teker teker yazıyordu. Bu sırada bir başka doktor olan Rana öğretmene gelir ve reçetenin üzerine neler yazması gerektiğini bilmediğinden şikayet eder. Öğretmen, reçetenin üzerine doktorun ismini yazmasının gerektiğini söyler. Rana harıl harıl kendi ismini reçeteye yazmaya başlar. Daha sonrada yazmak istediği diğer şeyleri de reçeteye yazmaya başlar.”

Bu örnekteki Selda ve Rana yeni bir etkinlik yapmayı seçmişlerdi: reçete yazmak. Fakat her çocuk etkinliği kendi yetenek seviyelerine uygun olarak yapmayı seçerler. Selda reçeteye sayıları yazarken, Rana kendi ismini ve diğer isimleri yazmayı seçti. Fakat her iki çocukta, daha evvel bildiklerinden veya denediklerinden farklı, yeni bir durumla karşılaştılar. Yetişkin farklılık için fırsat sağladı ama çocukların kendisi karşılaştıkları problemi çözdüler, yani bildiklerini yeni bir duruma uyarlayabilmek. Çocuklar meraklıdır. Yeni şeyleri araştırmayı severler. Karmaşayı, zorlukları severler. Şaşkınlık, sürprizler hoşlarına gider (Gottfried, 1985).

Selda ve Rana’nın yaptıkları yazma işlemi karmaşık bir davranıştır ve çeşitli motor, kognitif, sosyal-duygusal yetenekler gerektirir. Ortam çocukların yeteneklerine göre etkinlik yapabilmelerinin sağladı. Baskı yoktu. Çocuklarda çok zor veya çok kolay bir etkinlikle karşılaşıp öfke (kızgınlık) duymadılar. Öğretmende çocukları olumsuz değerlendirmedi. Bu örnek, kendinden (içten)-güdülü oyunun yararlarını belirten bir örnektir.

Oyun da çocukların kendisi gönüllü olarak, isteyerek detaylaştırır, karmaşık hale sokar.

Şöyle bir deney yapın: Değişik şekil ve renkteki blokları çocuklara verin ve neler olduğunu gözlemleyin. Çocuklar belki kendine özgü detaylı bir klasifikasyon sistemi geliştirecek (bulacak) ve blokları ona göre ayıracaklardır. Veya bloklarla oldukça detaylı bir dizayn oluşturabilirler. Bu tür bir içten-güdülü etkinlik, çocuklara tüm kırmızı blokları bir yere, tüm sarı blokları bir yere ayırmalarını söylemekten çok daha değerlidir.(Rogers ve Sawyers, 1988).

Diğer bir görüşe göre de oyun çevreyi kontrol etme yollarından biridir. Oyun sayesinde çocuklar şunu öğrenirler: “etrafımda bir şeylerin olmasına veya değişmesine sebep olabiliyorum.” (Piaget, 1963).

Çocuklar sebep-sonuç ilişkilerini anlamaya başlarlar ve kendi davranışlarının sorumluluklarını almaya başlarlar. Çocuğa hassa çevre ve yetişkinler olmadığı zaman, çocuk umutsuzluk içinde vazgeçer. Bunun sebebi de çevrelerinde çok az ya da hiç bir etkilerinin olmadığını hissetmeleridir. Çocukların kendilerine olan saygıları ve başarı-duyguları da olumsuz etkilenir (Connell, 1985; Harter, 1983).

Çocuklar seçim yapmayı öğrendikçe ve seçimlerinin sorumluluğunu kabul ettikçe, hayatları üzerindeki kontrolleri de o derece artacaktır. Oyun, çocukların deneme-yanılma yoluyla öğrenmelerine olanak sağlar.

Nedim’in anne-babası ona 2 yaşından itibaren yüzme dersleri aldırmaya başladılar. Bu dersler 4 yaşına kadar devam etti. Her seferinde Nedim daha fazla rezistans (tepki) gösteriyor, kesinlikle yüzmeyi öğrenmiyor, denize bile girmek istemiyordu. Tek sevdiği alçak suda oynamaktı. 5 yaşına geldiğinde ebeveynleri artık bu işten vazgeçtiler ve sığ suda arkadaşlarıyla oynaması için ona izin verdiler. Kısa bir süre sonra Nedim suda oynamaktan gerçekten büyük bir zevk almaya başladı. Daha sonra yüzen arkadaşlarını taklit etmeye başladı. Birkaç gün içerisinde de derin suda artık yüzebiliyordu. (Rogers ve Sawyers, 1988).

Burada da çocuğun kontrol duygusuna sahip olması ve yetenekleri ve ilgilerini bağdaştırabilmek önemlidir. Başarıyı yaşayan çocuklar deneyimleri tekrarlamak istemekle kalmayacak, yeni ve daha zor şeyler denemek içinde istekli ve cesaretli olacaklardır. (Harter, 1978, 1981; MacTurk, Vietze, Mc Carthy, Mc Quiston ve Yarrow, 1985).



Oyun Çocuklara Başarı İçin Fırsatlar Verir

Oyunda çocuklar neyin yapılıp, neyin yapılamayacağını öğrenene kadar inatla denerler. Oyunda minimum ceza vardır. Bu inatla deneme yetişkinlikte de devam eder. Çocuklara gelişimsel olarak uygun deneyimlerin yaşatılmaması, ilgi, istek, amaçlarının önemsenmemesinin sonucu öfke, başarısızlık ve öğrenmeye karşı ilgi eksikliği olacaktır. “Eğer çocukların öğrenmelerini istiyorsak, oynamalarına izin vermeliyiz.” Oyunda çocuklar kendi hızları ve istekleri, kendilerine göre öğrenme fırsatları bulurlar (Gottfried, 1985). Çocuklara içten-güdülü etkinlikler doğal bir memnuniyet verir (Gottfried, 1985). Çocuklardan motivasyon geldiğinde, etkinliğin kendisinden hoşlanırlar. Bu da bir kere daha oyunun değerini (önemini) gösterir.

Çocuklar için oyun-öğrenme ve iş’in bir farkı yoktur. Çocuklar oynadıkları zaman öğrenirler ve her dakikasından zevk alırlar. Çocukların öğrenmek için sonsuz merakları, istekleri vardır. Ancak yetişkinlerin yanlış tutumları nedeniyle bu istek, merak giderek azalır. “İşini bitirdikten sonra oynayabilirsin” şeklinde bir ifade çocuklara öğrenme ile çalışmanın birbirinin zıttı etkinlikler olduğunu öğretir. Bu tür içten-güdülü etkinlikleri, ödevleri bitirmek için ödül olarak kullanmak, çocuklara öğrenme ve iş’in dıştan-motivasyon gerektirdiğini öğretir.

İçten-motivasyonlu bir davranışı teşvik etmek için övgü ve ödüllere gerek yoktur (Leeper, Greene ve Nisbett, 1973). (Bunun sonucuda sadece bir ödül almak amacıyla birşey yapmaktır.) Gottfried, Smith ve Vollstedt (1985)’e göre; içten gelen motivasyon oyunun bir sonucudur.

Çocuklar açısından bakıldığında oyun, iyi yapmak zorunda olmadıkları, sadece eğlenmek için yaptıkları bir şeydir (Caldwell, 1985). 7-8 yaşlarına kadar çocuklar daha çok “ne yaptıkları” (süreç) ile ilgilenirler, sonuç veya ürün ile değil. Oyun, çocuklar için risk taşımayan bir ortam yaratır. Yetişkinler ise, çok nadir olarak "gerçek oyun” oynarlar. Genelde onlar için sonuç ve bir şeyi iyi yapmak önemlidir. Başarısızlığa uğrayabilirler korkusuyla yeni şeyler denemekten çekinirler.

Yapılan araştırmalar yetişkinlerin oyunlarının (briç, tenis, balık avlama gibi) şu özelliklerini ortaya çıkarmıştır: eğlencesiz, aşırı ciddi, doğru ve iyi yapmaya yönelik (Caldwell, 1985). Bir başka deyişle; yetişkinler oyunu sonuca erişebilmek için bir araç olarak görürlerken, çocuklar sonucu önemsemezler onlar için araştırma, eğlenme, araçlar (oyuncaklar) önemlidir (Fagan, 1984). Bu bulgular, yetişkinlerin oyunlarıyla, çocukların oyunları arasındaki farklılıkları açık olarak göstermektedir.

Genellikle toplumdaki yaklaşım, çocuklara oyunların kurallarını empoze etmeye yöneliktir. Çocuklara “doğru” yapmanın önemi ve “sonuç”un daha önemli olduğu hızlı bir şekilde öğretilmeye çalışılır. Onlara araştırma şansı vermek veya eğlenmeleri o kadar da önemli değildir, yetişkinler için.

Örneğin; çok sık olarak çocuklara boyama kitapları verilir. Ama onlara renkli kalemler ve kağıt verilir. Çocuklar isterlerse kendileri çizip, boyayabilirler. Boyama kitaplarıyla çocuklar başarısızlığı öğrenir. Yani, kitaptaki çizilmiş resimler kadar güzel çizmediklerini öğrenirler ve bir müddet sonra herkesin yaptığı birbirine benzer görülür. Bu da oldukça sıkıcıdır.

Kaynak: Rogers, C.S. ve Sawyers, J.K. (1988). Play in the Lives of Children. USA: NAEYC Publications.