Esaretin bedeli
Akıl oyunları
Hayat güzeldir
Çikolata
Not defteri
Not: Seni seviyorum
Gönül yarası(Türk filmi)
BU FİLMLER İZLENİR![]()
söylediklerinize dikkat edin , düşüncelerinize dönüşür...
düşüncelerinize dikkat edin , duygulanıza dönüşür...
duygularınıza dikkat edin , davranışlarınıza dönüşür...
davranışlarınıza dikkat edin , alışkanlıklarınıza dönüşür...
alışkanlıklarınıza dikkat edin , değerlerinize dönüşür...
değerlerinize dikkat edin , karakterinize dönüşür...
karakterinize dikkat edin , kaderinize dönüşür...
söylediklerinize dikkat edin , düşüncelerinize dönüşür...
düşüncelerinize dikkat edin , duygulanıza dönüşür...
duygularınıza dikkat edin , davranışlarınıza dönüşür...
davranışlarınıza dikkat edin , alışkanlıklarınıza dönüşür...
alışkanlıklarınıza dikkat edin , değerlerinize dönüşür...
değerlerinize dikkat edin , karakterinize dönüşür...
karakterinize dikkat edin , kaderinize dönüşür...
En güzel şeylerden biri unutmak . Unuttum gitti lafı vardır. Unutulan şey gider hakikaten. Solar, üzerine su serpilmemiş sebzeler gibi porsur. Çocuk gibi kalırsın. Bugünü bilirsin. Bazı şeyleri hatırlayamıyorum, en azından duygusunu. Temize çekmişim defterleri. Temizim. Herkes unutsa, hep yeniden başlansa. Çünkü her şey değişiyor zaten. Unutmamak demode oluyor bir şekilde . . .
Bu filmi kuzenimle birlikte seyrettik.O daha önceden seyrettiği için "önce markete gidelimde kendimize çikolata alalım"demişti.İlk seyrettiğinde filme ara verip çikolata almaya gitmiş.Gerçektende o harika çikolataları görünce canınız istiyor.Seyredeceklere tavsiye çikolatanızı yanınıza alıpta seyredin![]()
Bende izlediğim filmlerden önermek isterim.
Perfume:The story of a murderer(Koku:Bir katilin hikayesi)
Filmin konusu ilginç gerçektende..izlenmeye değer ama o son o son hiç olmuş mu
sonunu hiç beğenmedim bu filmin iyi bağlayamamışlar..
evet dediğin gibi onu anlatıyor su
katılıyorum sıkılmadan izleyebiliyorsun.biz gene de tavsiye edelim.ee bu film gerçek olmuş ya haberi çıkmıştı bi de insan yağı mı kullanmışlardı.
Neyse filmin konusu şöyledir...
1766. Grasse, Güney Fransa.
Kalabalık şehir meydanında bir parfüm yapımcısı olan Jean-Baptiste Grenouille’ün (BEN WHİSHAW) hüküm giymesini izlemek için toplanmıştır. Halk zincirlerinden tutulup sürüklenen adamı kalenin balkonunda gördüğünde gürültüyle öldürülmesi için tezahürata başlar.
22 yıl önce. Paris.
Grenouille’in annesi (BİRGİT MİNİCHMAYR) yılın en sıcak gününde şehrin balık pazarının bulunduğu mahallede doğum yapmaktadır. Bu istenmeyen çocucğu çevresinden saklamaya çalışmaktadır. Fakat yeni doğan bebek çıkardığı inanılmaz gürültü sayesinde çevreden yetişenler tarafından annesinin gazabından kurtulur. Çocuk yaşayacaktır fakat annesi çocuğunu öldürmeye çalıştığı için asılarak idam edilecektir.
Grenouille hayatının ilk yıllarını Madame Gaillard’ın (SİAN THOMAS) yetimhanesinde geçirir.. Diğer çocuklar onda bir gariplik olduğunun farkındadılar. Altı yaşına geldiğinde küçük çocuk hala konuşamamaktadır fakat kokular hakkındaki inanılmaz yeteneği ortaya çıkmaya başlamıştır.
13 yaşına geldiğinde Madame Gaillard 10 franka Grenouille’I Grimal’a (SAM DOUGLAS) satar. Grimal bir deri işleme atölyesi işletmektedir. Yaşam şartları cehennemden beter, pis kokulu nitratlar,kokuşmuş postlar içinde geçmektedir fakat bu ortamda hayatta kalmayı başarıp genç bir adam olmuştur.
Paris’e ilk gittiğinde havada hiç tanımadığı yabancı kokuları keşfeder genç adam… Ve bu kokular onu hiç sahip olmadığı olamayacağı hayallerine sürükler… istemeden de olsa bir genç kadının ölümüne sebep olur…
---
The Soloist
Konusu ;
Juilliard’daki ikinci yılında şizofreniye yakalanan müzik dahisi Nathaniel Ayers, hastalığının ilerlemesi üzerine evsiz barksız kalarak Los Angeles sokaklarına düşer. Hayatını keman ile çello çalarak sürdürmeye çalışan Ayers'ın, zamanla hayatı değişmeye başlar.
Robert Downey Jr.'ın canlandırdığı Steve Lopez karakterinin gerçek hayattaki kitabından uyarlanan film, aynı zamanda rolü için bolca çello dersi alan metod oyuncusu oscarlı Jamie Fox'un da varlığıyla merak uyandırıyor.
yorumuma gelirsek yani biraz fazla beklenti içine girdim galiba bu film için..önce august rush u sonra piyanist i izleyince sonrasında bu film ister istemez sanıyorum
bir piyanist'in yanına bile yaklaşamaz da ortalama bir film robert downey var diye de izlemiştim ara ara sıkıldığımda oldu.neyse kötü bir film değil ama gerçek yaşamdan uyarlanmış bir film..izleyin görün..
bu filmdeki müzisyen çello çalıyordu o sahneler hoştu ama![]()
Konu Arz tarafından (13.April.2010 Saat 17:31 ) değiştirilmiştir.
En güzel şeylerden biri unutmak . Unuttum gitti lafı vardır. Unutulan şey gider hakikaten. Solar, üzerine su serpilmemiş sebzeler gibi porsur. Çocuk gibi kalırsın. Bugünü bilirsin. Bazı şeyleri hatırlayamıyorum, en azından duygusunu. Temize çekmişim defterleri. Temizim. Herkes unutsa, hep yeniden başlansa. Çünkü her şey değişiyor zaten. Unutmamak demode oluyor bir şekilde . . .
The Jackal / Çakal..
Amansız bir kiralık katil uluslararası cinayet şebekelerince ABD hükümetinin önemli isimlerinden birini öldürmesi için 70 milyon dolara kiralanıyor. Devamlı hareket durumunda olan bu adamın kimliği sürekli değişiyor, hakkındaki herşey bir sır olarak tutuluyorken sadece lakabı biliniyor : Çakal
Hımmmmm bu film bu filmgüzel bir film.
izledim,beğendim.tavsiye ederim.
ha izledim ha izlicem derken en sonunda izlemiştim
bana demezler mi bi de bruce wills ölecek hala izleyeceksin diye hıh
yalnız biri bruce amca ya sarı saçın yakışmadığını söylerse
The Jacket /Çıldırış
Jack Starks, Körfez Savaşı sırasından başından ağır yaralanmasına rağmen hayatta kalabilmiş eski bir askerdir. İyileşmesine rağmen sürekli hafıza problemleri yaşayan Jack, hiç akrabası da olmadığı için bu krizleri daha da ağır geçirmektedir. Son çare olarak doğduğu kasabaya, Vermont’a geri dönmeye karar verir.
Otostopla yoluna devam eden Jack, arabası bozulmuş sarhoş bir kadına yardım eder. Kadının 8 yaşında bir kızı vardır. Kanada sınırını geçmek üzere yol alan bir adam tarafından arabaya alınırlar ve biraz ileride polis kontrolü ile karşılarşırlar.
Jack’in gelgitlerle dolu hafızasındaki son görüntüler bunlardır. Kendine geldiğinde bir akıl hastanesine hapsedildiğini fark eden genç adam, bir polis memurunu öldürmekle suçlanmaktadır. Olayla ilgili hiçbir şey hatırlamayan Jack, kendisine deneysel ilaçlar verip işi daha da çıkılmaz hale getiren Dr. Becker’ın hastasıdır.
Düşle gerçek arasında gidip gelen adam, Jackie adında bir kızla tanıştığını hatta bir geceyi onun evinde geçirdiğini hatırlar. Kurtuluşu bu genç kadının ellerinde midir, yoksa düşlerindeki gibi dört gün sonra ölecek midir?
Piyanistimiz oynuyoradrien brody yane..
güzel bir film bu da..etkileyici..sürükleyici..kaçırmayın derim..
En güzel şeylerden biri unutmak . Unuttum gitti lafı vardır. Unutulan şey gider hakikaten. Solar, üzerine su serpilmemiş sebzeler gibi porsur. Çocuk gibi kalırsın. Bugünü bilirsin. Bazı şeyleri hatırlayamıyorum, en azından duygusunu. Temize çekmişim defterleri. Temizim. Herkes unutsa, hep yeniden başlansa. Çünkü her şey değişiyor zaten. Unutmamak demode oluyor bir şekilde . . .
son önerim ise beğendiğim bir film...
nypd
Pride and Glory / Zafer ve Gurur
Dört New York polisi tuzağa düşürülerek öldürülünce, tüm teşkilat alarma geçer. Serbest dolaşan bir polis katili varken ve tüm gözler bu davaya çevrilmişken, Manhattan Polis Şefi Francis Tierney, Sr. (Jon Voight) dedektif oğlu Ray Tierney’den (Edward Norton) davayı yürütmesini ister. Ray yitirilen polislerin, ağabeyi Francis Tierney Jr. (Noah Emmerich) ve kayınbiraderi Jimmy Egan’la (Colin Farrell) omuz omuza çalıştıklarını bildiği için davayı isteksizce kabul eder.
Dava işlerin trajik ölçüde ters gittiği rutin bir uyuşturucu baskını gibi görünse de, Ray, derinlere indikçe birilerinin uyuşturucu tacirlerini polislerin gelmekte olduğuna dair uyarmış olması gerektiğini fark eder. Bunu içerden biri yapmış olmalıdır. Daha da kötüsü, ipuçları en olamayacak yöne işaret etmeye başlar: Kardeşine ve kayınbiraderine. Sorular yükseltildikçe, dava, aile üyelerini aileye sadakat ile teşkilata sadakat arasında seçim yapmaya zorlar.
ben ilgiyle izlemiştim.güzel film..narkotik polislerinin dünyasını anlatıyor.etkilenmiştim..ray burda iyi cici polisjimmy ise
![]()
ve yarın tv de..
Good Will Hunting-can dostum adlı filmi izleyebilirsiniz..nerde mi tnt de saat 20:00 de
benden bu kadar yazamadığım zamanları telafi ettim gibi gibi![]()
En güzel şeylerden biri unutmak . Unuttum gitti lafı vardır. Unutulan şey gider hakikaten. Solar, üzerine su serpilmemiş sebzeler gibi porsur. Çocuk gibi kalırsın. Bugünü bilirsin. Bazı şeyleri hatırlayamıyorum, en azından duygusunu. Temize çekmişim defterleri. Temizim. Herkes unutsa, hep yeniden başlansa. Çünkü her şey değişiyor zaten. Unutmamak demode oluyor bir şekilde . . .