Bir söz bitişi gibi son buldu sevişler,
Bir yaz güneşi gibi eritir bu terk edişler.
Bir an duruşu gibi ömrün bitişi gibi
Veda ederken aşk ateşi gibi söner iç çekişler…

Böyle başlıyordu vedalara dair bildiğim şarkıların en anlamlısı; ve en güzel bu şarkı anlatıyordu yorgun düşen gönüllerin ayrılma hikayelerini. Öyle ya, hayatın seyrindeki en önemli son duraklardan biriydi ayrılık… Sonra onun ardından gelen “Elveda!” deyişleri.

Yaşam denilen olgu içinde insan sadece bir piyondur aslında. Şahı da veziri de ‘zaman’dır bu oyunun. Ne zaman hangi başlangıçlara açılacağını da o belirler, hangi elvedalarla bu oyununu son perdesini kapatacağını da…

Kimi zaman bir eşe elveda edilir, kimi zaman bir dosta; ya da kim bilir kaçıncı şahıslara… Çünkü kendimizden bile gizlediğimiz, derinliklere ötelediğimiz, buna rağmen hiç birini unutmadığımız kimselere söylenmiş son ağıtların son sözüdür bu elveda deyişleri.

Kalabalıklarda sıklıkla unutmuş gibi yaptığımız; kendi başımızayken bilincinde değilmiş gibi davrandığımız; yorulmadığımızı, yarım kalmadığımızı iddia ettiğimiz; pişmanlık duygusunun her katresini gönülden hissederek son bakışlarımızın önüne ve ardına “keşke”ler eklediğimiz son umutların tükenişidir elveda deyişleri. Tanıdık hayatlardan göçüp, başka hayatlara yelken açıştır.

Ama her bitiş, yüreklere unutulmayacak hecelerle yazılmayı mümkün kılan bir başlangıçtır aslında. hep “yeniden” diye başlayan güzel düşler kurmaktır. Nokta koyup onlu anıların ardına, onun benliğiyle sımsıkı dolmaktır. Yeniden ve hiç unutmamacasına…

DENİZ POLATER alıntıdır