tabi ki yazın buluşuyoruz...ama ırgandı da mı içsek kahvelerimizi ???iyi bir rehberim haberin olsunnn...
Yazdırılabilir Görünüm
tabi ki yazın buluşuyoruz...ama ırgandı da mı içsek kahvelerimizi ???iyi bir rehberim haberin olsunnn...
bu şiiiri çok yakın bir dostuma gelen metrelerce uzunluğunda bir mektupta okumuştum ilk defa onu uğrunda ölebilecek kadar ve ölebilecek kadar seven bir insan yazmıştı.her okuyuşumda dostumun mektuba inci gibi dökülen gözyaşları gelr aklıma...
:(...
GÜLJİYANSIZ OLMAZ ZATEN...KÖPRÜ ÜZERİ ÇOK HOŞ OLDU SANAT ATÖLYELERİ VAR ÜSTÜNDE DEREYE BAKAN KAFELER...
Ülkendeki kuşlardan ne haber, vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çıkar madem ki yâr vardır
Yoktan da vardan da öte bir Var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Senden umut kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili!
Sezai KARAKOÇ
evet evett:D
Beni Güzel Hatırla
Beni güzel hatırla
Bunlar son satırlar...
Farzet ki bir rüzgardım
Esip geçtim hayatından
Ya da bir yağmur
Sel oldum sokağında
Sonra toprak çekti suyu...
Kaybolup gittim
Belki de bir rüyaydım senin için
Uyandın ve ben bittim....
Beni güzel hatırla
Çünkü sevdim seni ben
Her şeyini....
Sana sırdaş oldum
Dost oldum koynumda ağladın
Yüzüne vurmadım hiçbir eksikliğini
Beni üzdün kınamadım
Alışıktım vefasızlığa
El oldun aldırmadım...
Beni güzel hatırla
Sayfalarca mektup bıraktım sana...
Şiirler yazdım her gece
Çoğunu okutmadım
Sakladım günahını sevabını içimde
sessizce gittim...
Senden öncekiler gibi sen de
Anlamadın.....
Beni güzel hatırla
Sana unutulmaz geceler bıraktım
Sana en yorgun sabahlar...
Gülüşümü....
Gözlerimi...
Sonra sesimi bıraktım
En güzel şiirleri okudum gözlerine baka baka....
Söylenmemiş merhabalar sakladım her köşeye
Vedalar bıraktım duraklarda...
Ne ararsan bir sevdanın içinde
Fazlasıyla bıraktım ardımda....
Beni güzel hatırla
Dizlerimde uyuduğunu düşün
Saçını okşadığımı
Üşüyen ellerini ısıttığımı
Mutlu olduğun anları getir gözünün önüne
Alnından öptüğüm dakikaları......
Birazdan kapını çalan kişi olabileceğimi düşün
Şaşırtmayı severim biliyorsun?
Bu da sana son sürprizim olsun
Şimdi seninle yaşan günleri ateşe veriyorum
Beni güzel hatırla
Gidiyorum...
Orhan Veli Kanık
olmazzz buluştuğumuzda yakamızdaki karanfillerden tanımalıyız birbirimizi
mesajları hep hep sonralardan okumaktayımmmm...tamam kavga etmeyn dostlar ben ağlarımmm ikinizin yerineee
ben de seni tanırım..:D
ben 5 km uzaktan el sallarım:D
bursada meşhur deliler var üzülme...hatta deli ayten diye bir kadının heykeli bile var...
https://i.radikal.com.tr/644x385/200..._mf192397.Jpeg
Karanlık Duvarlar
I.
Önünü alamıyorum bu kör gidişlerin yollarda
Herkes bir yere gidiyor önünü alamıyorum
Çaresiz direniyorum bu dönüm noktalarında kimse
elini uzatmıyor
Bir gürültülü yaşamağa gidiyor dünya boşalan
bir deniz gibi
Bu sesler ormanında kaybolan bir çağ bu.
Nereye gitsem hep apartmanlar çıkıyor önüme
Alıp başımı duvarlara çarpıyor bu yollar
Gidip gelmelerim bu dar sokaklarda
İnsanların koşup dolduğu bu dar yapılarda
Bir kısır döngüye girmek için bütün çabalar
Biz bunun için mi geldik.
II.
Kara ağaç gibi bağlıyım katı bir çağ bu
Her şey bir makine düzenine gidiyor
-- düzen diyorlar beni çağırıyorlar --
Irmak yatağına sığınıyorum sınırlı bir çağ bu
Baktığımız her şeyde bir yalan kabuğu
Bir mercek düzenine bağlanıyor gözlerimiz.
III.
Şu zaman çıkmazında alıp beni bir altmış yaşa
bağlıyorsunuz
Doğmadan ölüme yöneldik gerisi yok diyenler var
Sınırlı yıl oyunlarına inananlar var
Sizin güveniniz bir güneş düzeninde
Ben mezarların karanlık çağına dayanıyorum
Bir ağacı büyütüyorum her yerimle
Bir ağacı uyguluyorum -- her şey bir ağaç düzeninde --
Yerde gökte ve her her yerde
Dallarında ben ağacın incecik köklerinde
Boğuluyorum -- bağlanıyorum --
Ben mezarların karanlık çağına dayanıyorum.
IV.
Şu dar odanın katı yalnızlığında
Ve her şeyin çıplaklığında
Durup bir pencereyi deniyorum
Gizliliğin dışına çıkıyorum
Araçların
İnsanların
Şehrin ve meydanların ve kalabalığın ve herşeyin
İçimde yalnız ve yapraksız
Bir kavak ağacı büyüyor -- Çıplak ve göğe doğru --
Ama küskün ama yalnız ama yapraksız ve uzun
Bir ağlama duvarı bu.
Yatak ve yorganın kuru yalnızlığında
Ve aklın dar yalnızlığında
Şehrin ve herşeyin
Ve kalabalığın yorgunluğunda
Saçların ve parmakların
Ve gözlerin ve gecenin bu bulanık çağında
Ve aynaların sığ görünümünde
Bunalıyorum.
V.
Susmanın kalesine sığınıyorum
Önümde karanlıktan duvarlar
Sırtımda insan yüklü bir gök var.
1959
Maraş
Erdem Bayazıt
Ah çocuklar çocuklar
İçiniz kararmasın sakın
Açıp
Okuyunca bu şiiri
Şimdi biraz
Baksın dikkatle bana gözleriniz
Ögrenelim şu duayı
Yol boyunca
Beşikten başlayıp
Mezarlara kadar
Önce besmele
En güzel kelime
Allahım
Yol boyunca
Bırakma elimi
Düşerim sonra
Allahım
Niçin halkettinse beni
Kalbime söyle iyice
Engellerden arınsın yolum
Allahım
O güzeller güzeli
Hangi iyilik diledi senden
Dilerim ben de öylelerini
Allahım
Peygamber efendimiz
Hangi şerlerden sığındıysa sana
Upuzak tut benden de onları
Allahım
Yol boyunca
Tarih boyunca
Başıboş bırakma bizi
Cahit Zarifoğlu
AYRILIK AYRACI
Bütün ayraçları kaldırdın ama unuttuğun
Bir şey vardı yine de, çiçekleri sulamadın
Gökyüzü sarardı o zaman bulutlar kirlendi
Ve ne kadar az konuşur olduk günboyu
Birden ayrımsadık ki ayrılık orda başlıyor
Tam da susuşların birbirine eklendiği yerde
Ezberlenecek hiçbir şey yok bu dünyada
Kirletilmemiş bir bulut bile yok artık
Böyle diyorsun her yolculuğa çıkışımda
Yaşadığın kent de sana benziyor gitgide
Ne zaman dönmeyi düşünsem yangın çıkıyor
Ya da erteletiyorum biletimi son anda
Uzun bir sessizlik oluyorsun dağlara baksam
Karşılıksız mektuplar kadar burkuluyor kalbim
Yazdığım şiirler de canımı sıkıyor artık
Fotoğraflarımı yırtıp atıyorum tek tek
Ve ben bütün yapraklarımı döküyorken şimdi
Eylül diyorsun, tam da orda başlıyor ayrılık
Üşüyünce ağlıyorsun yalnızım dememek için
Uçaklar gemiler trenler çiziyorsun duvarlara
Kendine bir deniz bul artık bir de rüzgâr
Parçalanacağın bir uçurum bul bu dünyada
Tek tutkun o kenti bırakıp gelmek olmalı
Ve gelirken havaya uçurmak bindiğin otobüsü
Birden ayrımsadık ki ayrılık orda başlıyor
Tam da çiçeklerin sulanmadığı yerde
Konuşacak bir şeyler bulamıyorsak günboyu
Derim ki ayrılık gündemdedir ne yapılsa
Ve sen bütün ayraçları kaldırdığını sanmıştın
Ama unutmuşsun yine de ayrılık ayracını
AHMET TELLİ
burdaymış. 27 şubat 2014 de eklemişsin canım..:D
demek ki içime sinmiş bir şiir:D
niye ayrılık mı yaşadın hıı??:D
herkesin yaşadığı bir ayrılık vardır
bizim ki kısa bir ayrılık:))
''Ne Nazım benle içti,
Ne Cahit Sıtkı…
Ne de Sabahattin Ali..
Onlara geciktiğim gibi
Geciktim sana da..
Yaşını yaşıma erdirip bir yol,
Yazılan onca şiiri,
Tutulan onca şarkıyı
Ne yaparız şimdi?
“İkinci perde” deyip yeniden başlayamam ki !!
Bir tarafımızı Eylül’de budamışlardı,
Kalanı, sevdana kurban…
İçtiğim içkiye seni düşürdüm,
Bu akşam gözlerimi
Küllükte söndürdüm..''
Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim / Can Yücel
Hayatta ben en çok babamı sevdim.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpı bacaklarıyla – ha düştü, ha düşecek –
Nasıl koşarsa ardından bir devin,
O çapkın babamı ben öyle sevdim.
Bilmezdi ki oturduğumuz semti,
Geldi mi de gidici – hep, hepp acele işi! –
Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi.
Atlastan bakardım nereye gitti,
Öyle öyle ezber ettim gurbeti.
Sevinçten uçardım hasta oldum mu,
40’ı geçerse ateş, çağ’rırlar İstanbul’a,
Bi helallaşmak ister elbet, diğ’mi, oğluyla!
Tifoyken başardım bu aşk oy’nunu,
Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu.
En son teftişine çıkana değin
Koştururken ardından o uçmaktaki devin,
Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için
Açıldı nefesim, fikrim, canevim.
Hayatta ben en çok babamı sevdim.