PERFORMANSIN İÇSEL BOYUTU


Herhangi bir konuda uzman bir insan, bir işin nasıl yapılacağı konusunda çok iyi bilgilere sahip olabilir ama bu sadece objektif bir duruma işaret eder.

Odaklanma; bireyin, dış dünyada meydana gelen değişimlere aldırmaksızın, uzun süre bir konuya yoğunlaşabilme durumunu ifade eder. Bu hal içindeki insanlara hepimiz tanık olmuşuzdur; bir konuya gerçekten odaklanan insanlar kendilerini dış dünyadan soyutlar, adeta başka bir dünyada yaşarlar. Başkaları için çok anlamlı olan değişimler, gelişmeler onlar üzerinde hiçbir tesir bırakmaz. Bu tip insanların durumunu en iyi anlatan sıfatlardan birisi telaşsızlıktır.

Bu görünümüyle odaklanma, adanmışlıkla yakından ilişkilidir. Ulaşılacak sonuçlar maddi olsa bile, adanmışlık halindeki fedakârlık, maddi olmaktan çok, manevi bir tatmin içindir.

Odaklanma, uzmanlaşmaktan farklı bir özelliktir. Herhangi bir konuda uzman bir insan, bir işin nasıl yapılacağı konusunda çok iyi bilgilere sahip olabilir ama bu sadece objektif bir duruma işaret eder. Oysa bütün gönlü ve duyarlılığı ile bir konu üzerine yoğunlaşan insan, bilgisi yanında coşku ve sezginin imkânlarını da kullanır.

Bunlara ilaveten, performans, sadece bilgiyle gerçekleştirilemez, çoğu kere risk almayı da gerektirir; coşkusu ve başarma isteği yüksek kişiler daha kolay risk üstlenirler.

Bir amaca adanmışlık düzeyinde bağlı bir insan ne yapmak istediğini bilir ama bunu nasıl yapacağı konusunda her zaman bir fikri, bir formülü yoktur. Odaklanma, bu süreçte zihni açan bir çıkış yoludur. Konuyu edebiyattan bir örnekle renklendirelim.

Guy de Maupassant, Bir Korsika İntikamı adlı hikâyesinde, oğlu bir marangoz tarafından haksız yere öldürülen yaşlı bir kadının intikamını anlatır. Oğlunu öldüren, genç ve güçlü bir kişidir. Kadının ailesinde ise intikamını alacak hiçbir erkek yoktur. Bu işi kendi gerçekleştirmeye karar verir. Ama yaşlı ve güçsüz bir kadın genç ve güçlü bir erkek karşısında ne yapabilir? Birden, evinin bahçesinde açlıktan kıvranan dişi köpek ilişir gözüne. Onu zincirle bir kulübeye bağlar. Uzun süre aç bırakır. Kocasından kalan elbiseleri samanla doldurarak manken haline getirir. Bir kangal domuz sucuğunu samandan mankenin boynuna asar ve açlıktan kıvranan köpeği serbest bırakır. Köpek, büyük bir iştah ve saldırganlıkla mankenin boynunu parçalayarak sucuğu midesine indirir. Üç ay süreyle, köpeği uzun süreler aç bırakarak bu temrini tekrarlar. Bu sürede zavallı köpek hem gücünü toplamış, hem de saldırganlaşmıştır.

İhtiyar kadın, bir gün yoksul bir köylü adamı elbiseleri giyerek, elinde iki gündür aç bıraktığı köpeğinin tasması, sırtında bir kangal sucuk ile oğlunu öldüren katilin marangozhanesine gider. Dükkâna girer girmez, köpeği serbest bırakır ve;

“Haydi, haydi, parala! Parala diye haykırır köpeğine. Günlerdir aç kalmış olan köpek bir sıçrayışta adamın boğazına yapışır. Birkaç saniye sonra marangoz cansız olarak yerde yatmaktadır.

**

Odaklanma, daha önce düşünmediğimiz yolları, yöntemleri düşünmemize imkân sağlar; az olan gücümüzü artırır, enerjimiz çoğaltır. Sıradan olanı herkes düşünüp yapabilir. Oysa zorlu rekabetin yaşandığı çetin koşullarda çıkış yolu, sıra dışı olandadır.

Odaklanmak, kişiler için olduğu kadar, takımlar ve şirketler için de geçerli bir kavram.

Odaklanmak; evet, bir yetenek ve belki daha çok da bir beceridir ve bütün becerilerde olduğu gibi öğrenilip geliştirilebilir. Ben öğrenen organizasyon takımlarıyla çalıştığım dönemde bu deneyimi çok kere yaşadım. Kendilerini bir araya getiren ana konu üzerinde odaklanabilen, enerjisini sadece bu alanda yoğunlaştıran takımlar beklenmedik sonuçlar elde ettiklerine tanık oldum.

Gerek bireyin, gerekse takımın bir konu üzerinde odaklanmasını kolaylaştıran en önemli unsur, insanları heyecanlandıran net bir vizyonun, amacın varlığıdır. Amacın netliği, bir deniz feneri gibi, çabanın belli bir yönde organize edilmesini kolaylaştırır ve çabayı anlamlı hale getirir. Tabii ki bunun tersi de geçerli, ortada insanları heyecanlandıran, uykusunu kaçıran bir gelecek zaman fotoğrafı yoksa o zaman öncelikler de belirginleşmemiş demektir.

Yazan : Osman Bayraktar