'Bir “Çocuğumu seneye anasınıfına mı göndersem de saklasam, yoksa ilkokula mı göndersem de harcasam?” yazısıyla daha karşınızdayız sayın seyirciler.

Görünen o ki Eylül ayına kadar da bu tür yazılarla karşınıza gelmeye daha çoooook devam edeceğiz.

Deniz’in okulundaki öğretmenlerle görüşmem vardı bu öğleden sonra. Öyle, genel. Deniz nasıldır, ne yapıyor falan diye. İyiymiş, hoşmuş, ellerinizden öpermiş. Evet, akıllı bir çocukmuş; verileni alıyormuş ancak yaşı gereği ilkokula hazır değilmiş; daha olgun olmalı, seneye anasınıfına gitmeliymiş.

Duydunuz mu: Mini mini birlere seneye okuma yazma yokmuş. Neden ki? İLKOKUL İÇİN 5 ÇOK ERKEN yırtınmalarımızı duyan mı oldu yoksa? Olduysa da kimse toz kondurmuyor. Her neyse, bu yazıya göre:

İlk yıl çocuklar, okuma-yazmaya hazırlanacak, el ve harfleri tanıma becerileri geliştirilecek. 66 aylık ilkokul birinci sınıf öğrencilerinin ilk eğitim döneminde oyun oynamasına ve sosyal becerilerini geliştirmesine ağırlık verilecek. Bu sayede öğrencilerin okuma ve yazma öğrenmedeki yaşadıkları stres sona erdirilecek

miş.

Valla ben size bir şey söyleyeyim mi: Ben yine de çocuğumu ilkokul bire vermeyeceğim. (Vermeme hakkımı kullanabilirsem tabii) Neden mi:

Bu sene kaç çocuğun ilkokula başlayacağını biliyor musunuz? Ben bilmiyorum. Bence kimse bilmiyor. Eylül ayında göreceğiz bakalım. Ama bu işin bir de çıkışı var. Şimdi ilkokula girenler bir de sınava girecekler sonra. Şimdiki yığılmanın aynısı bir de sınav döneminde yaşanacak.

Bu karışıklığa çocuğumu kurban etmek istemiyorum. Varsın bir sene daha oynasın. Varsın sıkılsın. Varsın sınıfta en büyük olsun. Zorlanacağına sıkılsın. Birilerinin peşinden koşacağına, yerinde saysın, ne yapayım yani?! (Bir ebeveyn olarak bana bunu hissettirenlere, söyletenlere tekrar teşekkürler!)

Ama her şeyden önemlisi, kendi çocuğum söz konusu olduğunda ilkokula hazır olmadığını biliyorum. 4 ay içinde, ilkokul öğretmenlerine çocuk şarkısı öğreterek anaokulu müfredatı hazırlanabileceğine çok inanmadığımdan, yukarıdaki pek sevimli (!) “mini mini birler” yazısını da çok ciddiye almadığımdan ben yine seneye anasınıfını zorlayacağım.

Ben çocuğumun biz anne-babasına “Beni okula geç gönderdiniz, hayata geç atıldım” diye kızacağını sanmıyorum. Ama erken gitmesi halinde “Okula erken gittim, çok zorlandım” diyeceğinden neredeyse yüzde yüz eminim; hele de böyle karışık bir ortamda.

Hep söylüyorum, söylemeye de devam edeceğim: Çok kırgınım. Çok kızgınım. Biz anne-babalara bunları yaşatanlara, kedinin fareyle oynadığı gibi bizlerle oynayanlara, çocuğumuz üzerinden bizleri tehdit edenlere hakkımı helal etmiyorum. Türkiye’deki çocuk istismarına yeni bir boyut katılıyor, kimse farkında değil: Eğitimde sömürü.' rica etsem bu yazı paylaşır mısınız .. şimdiden tşkler